İzmitli  gazeteci İsmet Çiğit, SES Kocaeli'nde yazdığı haftalık mektubunda bu kez  kendisini “Gazeteciyim” diye satmaya çalışan, kendisini “Gazeteci” zannedenlere seslendi.

Kocaeli'nde ulusal gazetelerden daha yüksek tiraja ulaşan Özgür Kocaeli gazetesinin başında uzun yıllar görev yapan ve gazetenin satışından sonra SES Kocaeli'nde yazmaya başlayan İsmet Çiğit'i,n "Çok iyi biliyorum ki, bu kentte kendisini “Gazeteciyim” diye satmaya çalışan, kendisini “Gazeteci” zanneden herkes, her hafta pazartesi sabahı güne ve haftaya benim bu “MEKTUP” yazılarımı okuyarak başlıyor. Bu sabah onlara, hayatları boyunca başka hiç kimsenin, annelerinin, babalarının, eşlerinin, en yakın dostlarının veremeyeceği basit ama hayati tavsiyeleri, kırıcı olmayan nazik bir üslupla vermek istiyorum" diyerek başladığı ve can alıcı tavsiyelerin yer aldığı mektubu şöyle:

Değerli kardeşlerim, sizin bir kısmınız beni hiç sevmiyor, hatta nefret ediyor olabilirsiniz. İçinizi kemirerek bana karşı olan büyük kıskançlığın nedenlerini biliyor ve bu konuda size gerçekten hak veriyorum.  Çünkü ben, bu kentte şu “Gazetecilik” denilen mesleğin doruğuna çıkmış ve çok uzun yıllar o zirvede kalmış biriyim.

Ben meslek hayatım boyunca kimseyi kırmamaya, üzmemeye özen gösterdim. Çalıştığım gazetelerde çaycıyı, şoförü, reklam müdürü, muhabiri, temizlikçisi bütün personelle aram iyi oldu, hepsini kollamaya çalıştım. Belki başkaları beni ulaşılmaz konumda görüyordu. Ama ben her zaman herkese hem çok açık, hem çok yakın oldum. Birlikte çalıştığım arkadaşların bazılarına çok kez cebimden borç verdim. Kendi işim ve çıkarlarım için hiç kimseyi aramadım da, birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan her hangi birinin en küçük sorunu olduğunda pireyi deve yapıp hiç çekinmeden her kapıyı çaldım, onlar adına herkesten taleplerde bulundum. Şimdi bulunduğum yerden görüyor ve anlıyorum ki, yine de sizlerin bir kısmına, özellikle yeni yetme cahil gazeteci bozuntularına kendimi sevdirememiş ve kalbinizdeki inanılmaz kıskançlık hırsınızı anlayamamışım.

Sevgili arkadaşlar; ben bu kentte bu mesleğin zirvesindeki insanlarla birlikte çalıştım. Dündar Çiğit, Cevat Çetin, Nedim Akkaya, Nahit Çiğit, Cevdet Yakup Baykal, Ruşen Hakkı; bu meslekte bu kentte aklınıza kim geliyorsa herkesle çalıştım. Çoğundan yaşım küçüktü. Ama çoğunun yöneticisi, büyük bölümünün işvereni oldum. Ekrem Bütün, Cenap Elmas, Saim Ertürk gibi bu kentin en acar muhabirleri ile gazetecilik adına operasyonlara katıldım.

Gazetecilik, habercilik adına kimi zaman çok sinirlenip, çalıştığım gazetenin ortasında deliler gibi bağırarak herkese sövdüğüm, kalp kırdığım da olmuştur. Ama güzel günlerde de çalıştığım gazetede en alt seviyedeki, en kıdemsiz elemanla bile aynı seviyeye gelebildim, birlikte eğlenip, gülebildim.

………………………………

Çok uzun yıllar önüme kırmızı halılar serildi sevgili dostlar. Bond çantalar içinde  “Benim başkanım için bir küçük makale yaz, O’nu biraz öv” teklifiyle deste deste paralar getirildi. Hiç birine el uzatmadım. Ama işimde başarılı olduğum için güzel kazandım.

Biraz farklı adamım. Ben mesleğimi sevdiğim kadar kendimi, güzel yaşamayı, keyifli yaşamayı da severim. Ne kazandıysam ailemle, dostlarımla birlikte keyifle yedim. 1999 büyük depreminden sonra, yaklaşık 20 yıl bu kentteki en varlıklı kişilerin yaşadığı bir villa sitesinde yaşadım. Aidatı bile mütevazi bir evin aylık kirası seviyesinde olan bu sitede yılın sadece birkaç ayında (yaz ayları) yaşarken, yıllık 10 bin Dolar kira ödedim.

Fırsat buldukça ailemle arkadaşlarımla gezdim, tozdum. Canım ne istiyorsa aldım, canım ne istiyorsa yaptım. Kenara para koyayım, ileride lazım olur gibi bir düşüncem hiç olmadı. Kimseye bir kere bile tepeden bakmadım. Ama yaşantımdan, zevklerimden, karakterimden de hiç taviz vermedim.

Bu AKP’lilerin büyük bölümü, bana nasıl yaranacaklarını, benimle dost olmak için ne yapacaklarını şaşırırlardı. Bir dediğim iki olmaz, istediğim önüme gelir, istemediğim arkamda kalırdı. Milletvekilleri, Bakanlar, Belediye Başkanları, il başkanları ancak ben istersem benimle görüşebildiler.

Sonra “İsmet Çiğit’i bitirelim, bir çöp gibi atalım” dediler.

Başka hiçbir iş yapmamışım. Elimde kapı gibi Yıldız Üniversitesi’nden Mühendislik diplomam da var ama kendimi bildim bileli yazı yazmanın ötesinde bildiğim, uğraştığım bir şey olmamış.

Birden bire sudan çıkmış balık gibi oldum.

Ama karşımdaki çok büyük güçlere rağmen yıkılmadım, ayakta kaldım. Pek çok teklifle karşı karşıya kaldım. Hayat öyle sürprizler çıkartıyor ki insanın karşısına, sonunda mesleğimi yaparken en çok didiştiğim, en çok takıştığım, karşılıklı birbirimiz aleyhine en çok yazılar yazdığım Güngör Aslan ile  birlikte yola devam etme kararı  aldım. Şimdi, Güngör’le acımızı, tatlımızı, elimizdeki bir dilim ekmeği paylaşıyoruz.

…………………..

Bugün kendinizi çok saygın, çok değer verilen, her kapıyı açabilen çok önemli gazeteciler gibi görebilirsiniz.

Daha fazla popüler olmak, sizi besleyenlere kendinizi daha fazla sevdirmek için istediğiniz her zaman, konu bulamadığınız her zaman bana sallayabilir, bana küfür de edebilirsiniz. Size buradan söz; hiç kimse hakkında dava falan açmam, hiç biriniz için kin de tutmam.