Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın "basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması", "milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması" ile "bunları alışkanlık edindiği/edinmesi" gibi gerekçelerle basın kartları ve sürekli basın kartlarını iptal yetkisini engellendi.

Danıştay kararında mevcut yönetmeliğin gazetecileri baskı ve endişe altında tutacağına dikkat çekilirken basın kartının verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin, bu hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde düzenlenmesi gerektiği ifade edildi.

ÇGD yargıya taşımıştı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının hazırladığı tartışmalı Yönetmelik Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından yargıya taşınmıştı.

ÇGD avukatı Onur Can Keskin’in açtığı davada Danıştay 10. Daire, Yönetmeliğin sadece bir maddesinin yürütmesini durdurmuştu. Avukat Keskin ÇGD adına karara itiraz ederek, konuyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşımıştı.

“Öngörülebilirlik”, “Belirlilik”

ÇGD’den yapılan açıklamaya göre, Danıştay’ın kararında “hukuk devleti” “basın özgürlüğü” “eleştirme ve değer yargısında bulunma hakkı” “gazetecinin savunma hakkı”na vurgu yaptı.

Kararda “öngörülebilirlik” ilkesinin, hukukun temel ilkelerinden olduğu ve bu ilkeye göre, kanunî ve idari düzenlemelerin açık ve net olması gerektiği kaydedilirken “Buradaki amaç, ilgili kişilerin davranışlarını belirleyebilmesi ve belirli eylemlerin yol açabileceği sonuçları önceden öngörebilmesidir” denildi.

Kararında AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına da atıf yapan Kurul “belirlilik” ilkesine de vurgu yaparak, “Düzenlemenin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde yani idare tarafından takdir yetkisine dayanılarak keyfi uygulamalara imkân verilmeyecek şekilde yapılması gerekmektedir” gerekçesine dayandı.

Basın özgürlüğü

Kararda, basın özgürlüğüne ilişkin anayasal kurallar ve demokratik toplumlardaki fikir özgürlüğüne ilişkin ilkeler sıralandı. Basının, kamu güçlerine olduğu kadar özel güçlere karşı da korunması gerektiğinin anlatıldığı kararda şöyle denildi:

“Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır. İfade özgürlüğünün sözü edilen toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, AİHM’in de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekmektedir.”

İfade özgürlüğünün çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu, bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceğinin anlatıldığı kararda, basın kartının, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yürütürken etkin çalışmaları, sektörün her türlü zorlukları karşısında kendilerini savunabilmeleri için önemli olduğu anımsatıldı.

Yürütmesi durdurulan maddeler

Yönetmeliğin "Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması, davranışlarda bulunduğu veya alışkanlıklar edindiği ", "Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi" hallerinde kartların iptal edilebileceğini düzenleniyordu. Kararda bu ifadelerin tanımının Yönetmelikte olmadığı vurgulanarak, şöyle denildi:

“Muğlak ifadeler içeren bu düzenlemeler, yukarıda açıklamasına yer verilen, 'hukuki öngörülebilirlik' ve 'hukuki belirlilik' ilkelerine aykırı olduğu gibi, bu ibarelerin yer aldığı düzenlemelerin basın kartı sahibi ilgilileri, mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de, anılan ibarelerin basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği sonucuna varılmıştır.”

Kararda ayrıca şu ifadelere yer verildi:

“Anılan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilen fiillere ilişkin tespitin hangi usul ile ne şekilde yapılacağı soruları açıkta kalmakta olup; bu sürece ilişkin soruşturma ya da inceleme yapılıp yapılmayacağı; ilgililerin savunmalarının alınıp alınmayacağı da belirsizdir. Kaldı ki, 'savunma hakkı'nın, bireyin en temel haklarından olduğu ve Anayasamızda da bu durumun hüküm altına alındığı; bu hakkın ihlal edilmesinin hukuka aykırılık oluşturacağı açıktır. İdare tarafından, bu düzenlemelerin içeriğinin geniş tutulması, muğlak ifadeler kullanılarak, sınırlarının tam olarak belirtilmemesi nedeniyle basın kartının iptali konusunda tanınan yetkinin keyfi olarak kullanılabileceği ve idare ile bireyin bu anlamda karşı karşıya gelebileceği de göz önünde bulundurularak, düzenlemenin çerçevesinin açık ve net şekilde belirlenmesi gerekmektedir.”

Danıştay ayrıca gazetecilerin basın kartları iptal edilirken Cumhurbaşkanlığı’na yakın memur ve bürokratlara basın kartı verilmesine imkan sağlayan düzenlemeyi de durduruldu. Kurul kararında, Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c bentleri sıralandı. Bu düzenlemelere göre, şu kişilere basın kartı verilebileceği anlatıldı:

Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatında basın-yayın faaliyeti yürüten ve Cumhurbaşkanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda basın-yayın biriminde çalışan personelden en üst yönetici tarafından belirlenecek kişilere

Bakanlıklarda, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği birimi amiri ile basın-yayın faaliyeti yürüten personelden bakan tarafından belirlenecek iki kişiye

İletişim Başkanlığında; Başkan ve başkan yardımcılarına, 1. hukuk müşaviri, daire başkanları, taşra teşkilatı müdürleri, basın müşavirleri, basın ataşeleri ile Başkanlık birimlerinde fiilen görev yapan hukuk müşavirlerine, iletişim uzmanlarına ve uzman yardımcılarına, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatı birimlerinde fiilen görev yapan personelden Başkanlıkça uygun görülenlere…

Kararda, söz konusu düzenlemelerin hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek şöyle denildi:

“Yönetmeliğin 6. maddesinde basın kartı verilecek kişiler için belirli şartlar aranırken dava konusu düzenlemelerde herhangi bir şart aranmadan kısacası bu kartın sınırlama getirilmeden her konumdaki personele verilebilir olması Yönetmeliğin kendi içerisinde çelişkili hükümler barındırmasına yol açmıştır. Bu itibarla, hukuki belirlilik ilkesine aykırı şekilde düzenlenen anılan hükümlerin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.”

“Kesin ve bağlayıcı karar”

ÇGD’den yapılan açıklamada, Danıştay İDDK’nin kararının kesin ve bağlayıcı olduğu vurgulanarak, İletişim Başkanlığı’nın bundan sonra “makbullük” incelemesi yapmaksızın, basın kartı başvurularını komisyona iletmek zorunda olacak.

Danıştay’ın bu kararıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bugüne kadar verdiği basın kartı ve sürekli basın kartı iptal kararları, basın kartı yenilememe ve basın kartı vermeme kararları hukuki dayanaktan yoksun hale geldi. Dosya bu karar üzerine Danıştay 10. Dairesine geri gönderildi. Şimdi, başvurudaki iptal istemleri esastan görülerek karara bağlanacak.