3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir kararla tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Türkiye ise basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulayan bugüne, yine gazetecilere yönelik soruşturma, yargılama, gözaltı ve tutuklamaların gölgesinde girdi.

2021 yılında gazeteciler 475 kez hâkim karşısına çıkarken bu yıl her ay 50'ye yakın gazeteci hakkında açılan davalar için adliyelerin yolunu tuttu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne (TGC) göre 28 gazetecinin cezaevinde olduğu Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler'in (RSF) bugün yayınladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada yer alıyor. 

Hukukun erozyona uğraması etkili

RSF Endeksi'nde 2005 yılında 98'inci sırada yer alan Türkiye, Avrupa Birliği (AB) reform süreciyle çelişkili bir şekilde gerilemegösterdi. Haberciliğe yönelik çok çeşitli ve yoğun baskılar nedeniyle 2010 yılında 138, 2015'te 149, 2020'de 154, 2021'de 153'üncü sıradan kendine yer buldu.

DW Türkçe'ye konuşan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu'na göre Türkiye'nin endeksteki geriliği, ülkedeki hukukun 2005'ten bu yana ağır bir erozyona uğramasından kaynaklanıyor. 

Önderoğlu, "Önceleri keyfi davalar 'giderilmesi gereken' problemlerden, gazetecilere saldırılar da 'istenmeyen' olaylardan sayılırken, son beş yılda rejimin otoriterleşmesi ve hukuk devletinin de buna bağlı olarak raydan çıkmayla birlikte gazetecilere karşı siyasi ve keyfi davalar yağıyor" diyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kamuoyu önünde hedef göstermesiyle davaların seyrinin de değişebildiğini belirten Önderoğlu, 'iktidar çevrelerine yaradığı sürece' gazetecilere sokakta linç edilmesine ses çıkarılmadığına, bunun sonucu olarak saldırıların sembolik cezalar veya cezasızlıkla sonuçlandığına dikkat çekiyor. RSF Türkiye Temsilcisi, "Ne yazık ki Türkiye'nin RSF Endeksi'ndeki yeri, Cumhuriyet dönemindeki demokratik kurumsallığın, kazanımlarıyla birlikte ciddi tehlike altında bulunduğuna, gazeteciler ve sektörlerinin kaderinin iki dudak arasında olmaya yakın olduğuna işaret ediyor" diye konuşuyor.

"Sivil toplumun mücadelesi etkili"

Erol Önderoğlu'a göre Türkiye'nin geçen yıla göre endekste dört sıra ilerlemesinde, sivil toplum hareketinin gösterdiği mücadele etkili. Türkiye sivil toplumunun, avukatıyla, gazeteci örgütüyle ve uluslararası dayanışmanın da desteğiyle hak arama kanallarını zorladığını, gazeteci haklarının peşine düştüğünü ifade eden Önderoğlu, şeffaflık, ayrımcılık yasağı, keyfi yargılanmama hakkı gibi pek çok alanda sonuç alınmaya başlandığını ifade ediyor.

"Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı'nın ayrımcı basın kartı pratiği, Basın İlan Kurumu'nun eleştirel gazetecilere karşı takındığı 'ilan kesme' keyfiyeti, polis müdahalelerinin görüntülenmesine genelgeyle yasak getirilmesi gibi konularda olumlu sonuçlar alındığını gözlemliyoruz" diyen Önderoğlu, 2021'in özellikle ikinci yarısından bu yana kimi mahkemelerin "Cumhurbaşkanı'na hakaret" de dahil olmak üzere, birçok keyfi dosyadan gazetecileri akladığını, bu refleksin yargı içerisinden gelmesinin önemli olduğunu ekliyor.

28 gazeteci cezaevinde

DW Türkçe'ye konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş de gazetecilerin görevlerini yapamadığı, haberin serbest dolaşımının sağlanamadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceğini vurguluyor.

Türkiye'de yayın yasakları, para cezaları, açılan davalar, gözaltılar, tutuklamalar, sansür ve oto sansürün artık günlük olaylar haline geldiğini söyleyen Güneş, "Türkiye'de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği bir ortamda, her gazeteci kendini mahkeme karşısında bulabiliyor ve hüküm giyebiliyor. 28 gazeteci şu an cezaevinde" diye konuşuyor.

Medyanın yüzde 95'inin iktidarın kontrolü altında olduğuna dikkat çeken Güneş, "İktidarın gazeteciliği suç olarak tarif ettiği ülkemizde gazetecilerin çoğunluğu Basın İş Yasası ile çalıştırılmıyor. İletişim Başkanlığı meslektaşlarımızın basın kartını 'incelemede' diyerek elinde tutuyor" diyor.

Gazetecilerin üçte biri işsiz

Seçime giderken yayın yasaklarıyla ve haberlerin internetten kaldırılmasıyla yurttaşların habere erişiminin engellendiğini dile getiren Güneş, son 10 yılda iktidarın baskısıyla kapanan yüzlerce medya kuruluşunda çalışan gazetecilerin üçte birinin işsiz kaldığını belirtiyor. 

Gazetecilerin yoksulluk sınırında aldıkları ücretlerle ayakta durmaya çalıştığını vurgulayan Güneş, Avrupa'da yazılı ve görsel medyada sendikalaşma oranının Avrupa'da yüzde 25 iken Türkiye'de yüzde 8 olduğunu ifade ediyor.

Sibel Güneş, TGC olarak 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde gazetecilik mesleğini ve haberi suç gören anlayıştan vazgeçilmesini, cezaevindeki gazetecilerin serbest bırakılmasını, gazetecilerin çalışmasının ve örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ettiklerini söylüyor.