Türkiye işçi sınıfı bundan 50 yıl önce bir direniş örneği oluşturdu ve sonucunda yeni haklar elde etti.

15-16 Haziran Direnişi, İstanbul merkezli olarak başlayan ve yayılan, Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinden biridir.

İki gün süren eylemler Türk Demir Döküm, Sungurlar, Derby, 

Elektrometal, Rabak, Auer, Çelik Endüstrisi, Mutlu Akü,  Vinileks,  Otosan,  Arçelik, Vita fabrikalarından 

yüzbinlerce işçinin katılımıyla, hayatı derinden etkileyen ve kitlesel boyutları olan bir genel grev niteliğindedir.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 1967 yılında kuruldu ve işçi sınıfı içinde hızla örgütlenmeye ve ilgi odağı olmaya başladı. O devrimci dalga DİSK’i ve bazı bağımsız sendikaları sınıf hareketlerinin adresi yapmaya başlayınca patronlar ve hükümeti sarsmış, düşünmeye ve kaygıya itmişti.

Türk-İş’in önerileri doğrultusunda iktidarı, muhalefeti, işveren çevreleri bu dalganın önüne geçmek, DİSK’i kapatmak ya da etkisiz hale getirmek, beraberinde gelişen devrimci dalgayı kırmak için yasal ve toplumsal hazırlıklar içine girmişlerdi bile.

Bu tezimi, dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk'ün Türk-İş kongresinde kullandığı “yakında DİSK’in canına ot tıkayacağız” ifadesi açıkça ortaya koyuyordu.

15 Haziran sabahında protesto eylemleri başlatan binlerce işçi 

aynı zamanlama ile fabrikalarından çıkıp o büyük yürüyüşü başlatır. İstanbul'un Anadolu yakasındaki işçiler, Gebze’den, İzmit’ten Kartal’a doğru, Avrupa yakasındaki işçiler de farklı kollardan Taksime doğru yürüyüşe geçer. Amaç, Anadolu ve Avrupa yakası Taksim’de buluşarak büyük bir miting gerçekleştirmektir. Haliç ve Galata köprülerini açan devlet bu planı engelleyonce, 16 Haziran’da protestolar İstanbul ve İzmit’in yanı sıra İzmir, Ankara, Adana, Gaziantep gibi birçok işçi havzasına yayılır. 

Bu kez, eylemler katılan işçi sayısı 150 bin civarındadır. Aynı günün akşamı İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan edilir. Çok sayıda sendika yöneticisi gözaltına alınır. Ve, 5-6 bin civarında işçi işlerinden atılır. Ancak eylemler İzmir, Ankara, Gaziantep ve Adana'da bir süre daha devam eder.

16 Haziran'da Mutlu Akü işçisi Yaşar Yıldırım, Vinleks işçisi Mustafa Bayram ve Cevizli Tekel işçisi Mehmet Gıdak yaşamını yitirir. Tabi ki sadece işçiler değil esnaf Doğukan Dere ve polis memuru Yusuf Kahraman da hayata veda etmiştir.

Eylemlerle bağlantılı direnişlerde Gıslaved işçilerinden Lastik-İş üyesi Hüseyin Çapkan ile Aliağa rafinerisi inşaatında çalışan ve greve giden Yapı-İş Sendikasının Genel Başkanı Necmettin Giritlioğlu da yaşamını yitirir.

15-16 Haziran Direnişi, Türkiye’de işçilerin bir araya gelerek ortak bir sınıf tavrı belirlemesi halinde neler olabileceğinin görünmesi açısından önemli tarihi bir dönüm noktasıdır. Ve bu direniş aynı zamanda Türkiye işçi sınıfının sendikal barajlara ve barajlı demokrasiye karşı ilk isyanıdır

İşçi sınıfı, direniş sonucu sendikal örgütlenme özgürlüğü kazanır ve toplu sözleşme masalarına daha güçlü oturma şansına sahip olur.

Ülkenin en büyük sınıf hareketi olan 15-16 Haziran direnişinin 50. yılında, yaşamını yitiren işçileri saygı ile anıyorum. Sınıf mücadelesi ve kazanımların korunması için gereken mücadeleden uzak duran işçi sınıfına örnek oluşturması temennisiyle...