Aslında bu hafta, okullarda özellikle de öğretmenler odalarında en çok konuşulan, eğitim camiasının en popüler konusu olan kaynak kitap meselesini işlemek istiyorduk. Ancak bir televizyon kanalında yayınlanan bir yarışma programı sorusuyla tekrar gündeme gelen “öğretmenlerin tatil meselesini” ele almak zorunda kaldık.

Yarışma programda, “üç ay tatil yaparken maaş aldıkları ve bu nedenle kıskanıldıkları” yargısı, o kadar kesin ve net bir bilgi olarak düşünülmüş ki, böyle bir soru sorulmasının ve yanıtının “öğretmenler” olarak verilmesinin, yanlış olabileceği kimsenin aklına bile gelmemiş.

Soru : Yazın üç ay tatil yapıp bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek grubu?

Cevap : ÖĞRETMENLER

Biz öğretmenler sabırlıyızdır, böyle durumlarda sinirlenmeyiz, her zaman olduğu gibi yanlışları düzeltmeye çalışırız. Şimdi de sorudaki yanlışları önce yazım kuralları ve anlatım bozuklukları, sonra da içerik açısından düzeltmeye çalışalım.

En başta, cümlede herhangi bir soru ifadesi olmadığından sonuna soru işareti konması uygun değildir. Gerçi ifadede yüklem ve özne ilişkisi olmadığından aslında bu peş peşe sıralanmış sözcük dizisi kurallı bir cümle de değildir. Hadi biz soru sorulduğu kastından yola çıkarak, cümlenin;

“Yazın üç ay tatil yapıp, bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek grubu hangisidir?” olduğunu düşünelim. Cümlede “tatil yapıp, üstüne maaş aldığı için kıskanılan” kişi tek kişidir, oysa yanıt olarak istenen “öğretmenler” çok kişidir. Tekil olarak sorulan sorunun cevabı çoğul olmaz. Kaldı ki “ÖĞRETMENLER” meslek değildir. Meslek olan“Öğretmenlik” ise meslek grubu değildir vs.

Türkçe okuma-yazma konusundaki yeterlilikleri ile ilgili yukarıda fikir sahibi olduğumuz kişilerin düşüncelerini elbette ciddiye alıp tartışmak istemezdim ancak öğretmenlerin tatil meselesinin son zamanlarda sıkça dile getirilir olması, konuyu ele almayı zorunlu hale getirmiştir.

Yine en başta şu üç ay meselesini düzeltelim. Öğretmenler 1 Temmuz ile 1 Eylül tarihleri arasında 2 ay süreyle okula gitmezler. Öğretmenler tatil olduğu için değil, çocuklar okula gelmedikleri için okula gitmezler.

Öğretmenlerin okula gitmediklerinde çalışmadıklarının düşünülmesi, toplumun “Eğitim” kavramına ve öğretmenlik mesleğine bakış açısının ne kadar sorunlu olduğunu göstermektedir. Bu sorunlu bakış açısı, hükümetlerin yıllardır süregelen “eğitimi özelleştirme” politikalarının doğal sonucudur. Son 20 yılda, eğitimin özelleştirilmesi politikaları doğrultusunda; gerek öğretmenlerin aleyhine değişen ders/sınıf geçme yönetmeliği ve disiplin mevzuatları, gerekse TKY ve OGYE gibi uygulamalar sonucunda okullar birer işletme, öğrenciler/veliler de müşteri konumuna getirildi. Bunun doğal sonucu olarak öğretmenler de bu işletmelerdeki tezgâhtarlar durumuna düşürüldü. Hal böyle olunca işletmeye (okul) gelmeyen tezgahtarlar (öğretmen) müşterilerin (veli) gözünde çalışmayan, kaytaran “elemanlar” haline dönüştüler. Aynı dönemde ekonomik ve sosyal açıdan da gerileyen öğretmenler hızla itibar kaybetmeye başladılar.

Toplumda hızla aşınan “öğretmen” imajını ve “öğretmenlik mesleğinin” itibarını, kutsal, mübarek gibi mistik anlamlar yükleyerek kurtarma çabası, öğretmenleri; çalışmadan, üretmeden, topluma hiçbir katkısı olmadan itibar gören, kerameti kendinden menkul, şeyh, şıh” vb. dinsel unvanlarla anılan kişiler gibi algılanmasına yol açmıştır. Bu algı, öğretmenlerin okula gitmediğinde çalışmadığı düşüncesinin pekişmesine neden olmuştur.

“Halbuki bilinenin aksine öğretmenin mesaisi sadece okulla sınırlı değildir. Hatta yeni dönem bilimsel tartışmalarda okulda geçirdiği zaman, öğretmenin mesaisinin küçük bölümü olarak kabul edilmektedir. Öğretmenlerin okul dışında yapmak zorunda oldukları;

plan hazırlama
veli toplantısı

birebir veli görüşmeleri
sınav hazırlama - değerlendirme
sınıf rehber öğretmenliği işleri
sosyal kulüplerde rehber öğretmenlik görevi kapsamındaki işler
okul ve/veya ilçe çapında yarışmalara öğrenci seçmek ve hazırlamak
ders dışı zamanlarda gelen öğrenci soruları
okulun düzenlediği etkinliklerde verilen görevler

belirli gün ve haftalar için etkinlik hazırlama
ders notu/ders materyali hazırlama
proje/performans/yıllık ödev hazırlama, takibi ve değerlendirmesi
devamsız öğrencilerin takibi / ev ziyaretleri
kaynaştırma eğitimi alan öğrenci varsa onun işlemleri
değişen sınav
sistemine adapte olmak ve çocukları doğru yönlendirmek
okul/ilçe çapındaki sınav/yarışma komisyonlarında görev almak, jüri olmak

ab projeleri (leonardo comenius vs.) işler, öğretmenin okul dışındaki zamanının büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Buna karşın gerek mevzuatımızda gerekse kamuoyu nezdinde öğretmenin okul dışındaki bu mesaisi görmezden gelinir, yok sayılır. Öğretmenler bu çalışmalar için ücret almazlar, yıpranma hakkı elde etmezler. Bu çalışmalar, emekliliğe etki etmez, sosyal güvenceye katkı sağlamaz, ek bir özlük hakkı kazandırmaz.

Kaldı ki bunlar öğretmenin okul dışında, okul mesaisine hazırlık kapsamında yaptığı formal işlerdir, öğretmenlerin okul dışındaki mesaisi bununla da bitmez. Öğretmenin, öğrencilere daha faydalı olması için, kişisel gelişimini her zaman üst düzeyde tutması; bilimsel ve teknolojik gelişmelerden haberdar olması, kültür ve sanat etkinliklerine katılması, tarihi ve kültürel varlıkları tanıması gerekmektedir. Öğretmenin katıldığı seminer, konferans, panel vb. etkinlikler, izlediği oyun, film, opera, bale vs. temsiller, okuduğu kitaplar, gördüğü sergiler, müzeler, tarihi mekânlar gelişmiş ülkelerde öğretmenin öğrenciye daha fazla faydalı olmak için yaptığı okul dışı mesai kapsamında değerlendirilmekte ve öğretmenlik mesleğinin doğal mesaisi olarak kabul edilmektedir.”*

Görüldüğü gibi öğretmenler okula gitmediği zamanlarda da çalışmaktadır. Yukarıda sadece bir kısmını sayabildiğim daha pek çok işi öğretmenler okulda olmadıkları zamanlarda yaparlar.

Bir de şu “tatilde ( tatil denilen ama öğretmenlerin pek çok iş yaptığı zamanlarda) maaş alma” meselesine bakalım. Özel Öğretim Kurumlarında yaygın tabirle özel sektörde çalışan öğretmenler için böyle bir ücret zaten söz konusu değildir. Söz konusu maaş ödemesi sadece kamu çalışanı öğretmenler için geçerlidir. Hâlbuki tapuda, nüfus müdürlüğünde, adalet bakanlığına bağlı kurumlarda, vergi dairesinde ya da diğer devlet kurumlarında çalışan bütün kamu görevlilerinin; 10 yıla kadar hizmeti olanların 20 gün, 10 yıldan fazla hizmeti olanların 1 ay senelik izinleri vardır. Tüm kamu çalışanları izinli oldukları zamanlarda maaşlarını alırlar.

Hasılı kelam, diğer meslekleri önemsiz göstermek istemem ancak, sizin çocuklarınızı yetiştiren, yani insan yetiştiren öğretmenlik mesleğinin de bu kadar önemsiz gösterilmesini de kabul edemem. Hak ettiğinin onda biri maaşı bile alamayan, OECD ortalamasına göre 200 saat fazla çalışan, okul dışındaki mesaisinden hiçbir kazanım elde etmeyen, sizi de yetiştiren öğretmenlerin sizden istediği tek şey, biraz huzur, biraz saygı.

*Bu köşede 5 Ekim tarihinde yayınlanan yazıdan alınmıştır.