“Surların önünde yapraksız çınarları yükseliyor, ılık tıpırtılarla yağmur yağıyor. Zaman eskiden olduğu gibi yavaşlıyor. Karşıdaki evin bacasından süzülen duman gökyüzüne yükseliyor ağır, ahenkli.” ile başlayan öyküsünde durdum, önce kendimi o ılık yağmurlu, yapraksız çınarlı, zamansız yerde buldum. Kendimce ete kemiğe büründürdüm, bambaşka bir dünyaya uzandım. Öykücü Makbule Aras Eivazi’nin ne düşlediği, nasıl bir dünya kurduğu bambaşka olabilir, ama öykünün çizdiği yolda ben keyifle yürüdüm. Bir başka öyküsündeki “Söylediklerine değil söylemediklerine bakarak tanımak daha mantıklı bence insanları” cümlesi belki de benim kanıtım.

Öykü, romandan daha farklı, okura ipucu veriyor, sonra özgür bırakıyor taşı(n)ması için. Okur hem taşıyor hem taşınıyor öyküyle el ele. Kendinizi hayal kurarken yakalamışsınızdır muhakkak. Neden, nasıl ve neyle başladığını, o aşamaya nasıl ve hangi yoldan geldiğini bilemezsiniz. Hem bilseniz bile o başladığınız yerle durduğunuz yer arasında dağlar vardır; dahası duygusu da değişmiştir, olayları ve olguları da…

İcat çıkarın!

Öykü; sizi sizinle bıraktığı, sizi sizin istediğiniz yolda, istediğiniz kişilerle, istediğiniz yönde yürüttüğü için çok daha önemli bence. Edebiyatın en büyük ve vazgeçilmez özelliği, hayal kurdurmasıdır ve kurduğunuz hayalle yepyeni dünyalar oluşturursunuz: adil, özgür, bağımsız, demokrat ve eşit. Sonra, o dünyayı kurmak için çaba harcamak isterken bulursunuz kendinizi. İçinize işleyen o duygu, o güzel günler umudu ile kıpır kıpır…

“İcat çıkarma” derdi ya büyüklerimiz, öyküler icat çıkarmamız için el verir, yol açar. Daha iyi, daha doğru, daha güzeli bizim bulmamızı ister.

Mistik mi?

Eivazi’yi çevirileriyle, eleştiri ve değerlendirmeleriyle, Furuğ Ferruhzad çevirisiyle Dünya Kitap’ın 2019’da Yılın Çeviri Ödülü’nü kazanmasıyla tanıyoruz. Doğu edebiyatının o kendine özgü, insanı ince ince sarıp sarmalayan, düşündüren, insanın içine işleyen mistisizmini duyuyoruz öykülerinde. Görünenin ötesinde görünmeyeni öne çıkardığı için belki de mistisizm dedim. Yoksa din ile manevi bir beklenti ile ilgili değil. Kadın sorununu işlediği öykülerinde gündelik yaşam, günümüz insanının günümüz sorunları yer alıyor. Eivazi’nin öykü kahramanları sizin çevrenizde tanıdıklarınız, akrabalarınız, iş arkadaşlarınız oluyor her satırda, her öyküde.

Filmin katkısı…

Edebiyat imaj yaratır, sinema ise imajın imajı olduğu için hayal kurmanıza izin vermez kolayca. Makbule Aras Eivazi, bir öyküsünde, bunu da alıyor ele ve hayale katıyor, bizim için. “Biz, ânı değerlendirmek yerine, o anda Al Pacino nasıl bir tepki verir diye düşünsek belki daha inandırıcı oluruz! Belki de kötü kötü kendimizi oynamayı bırakıp bizi oynayan Al Pacino’yu oynamaya çalışmalıyız” düşüncesine hak veriyorum. Zaten yazı boyunca bunu anlatmaya çalıştım.

İki kişilik yükü tek başına taşıyan kadınları anlatan, çok dokunaklı, çok duygulu, çok rüzgârlı, çok dalgalı, çok… çoktan da çok düş(ünce) yüklü öyküler.

Sonun Bacakları
Makbule Aras Eivazi
Öykü
Yapı Kredi Yayınları
Mart 2021, 115 s.