Özgecan’ın 2015 yılında  öldürülmesinden bugüne kadar bin 369 kadın daha öldürülmüş.

Öyle diyor gazeteler. 

Ölümler rakamlara dönüşmüş durumda. 

Madem öyle bir de biz hesap yapalım  bakalım aynı sayı tutacak mı?

Özgecan’dan sonra bin 369 kadın,

Bin369 anne, 

Bin 369 baba,

En az bin 369 kardeş, 

Bin 369 doğmuş ve doğmamış çocuk,

Bin 369 umut, 

Bin 369 hiç gerçekleşmeyecek hayaller,

Bin 369 kere erkeğe güven,

Bin 369 kere toplum barışı,

Tüm bunların yanında;

Bin 369 kere  adalete güven, 

Bin 369 kere devlete güven

Hepsi öldürüldü. 

Bizim ulaştığımız sayı sizinkilerle tutmuyor sanırım.Üstelik bunlara her gün bir yenisi ekleniyor.

Bu bir cinnet hali değil, devletin politikası hükümetlerin kadına bakışı, yargının bağımsızlığını kaybedişi ve bir ülkenin göz göre göre karanlığa sürüklenme halidir. 

Eğer bir kadın yada çocuk sokakta, evde bu kadar rahat öldürülüyorsa bu ülkede kimse güvende değildir. 

Güçlünün ceza almayacağını bilmenin rahatlığı ile suç işlemeye devam etmesi ülkenin dengelerini bozar. 

Bugün kadın ve çocuklar zarar görüyor, yarın  kurban kim olacak? İlk akla gelen mülteciler oluyor. Peki ya sonra? Domino taşı gibidir şiddet bir başladımı  son taşı düşürmeden durmaz. O taş ne kadar büyük ve ne kadar kendini güvende hissederse hissetsin bu sonuçtan kaçamaz.

Hukuk demişken yakın tarihte yapılan seçimlerle Sakarya Barosu’na başkan olarak seçilen avukat Abdurrahim Burak’ın da,  şehrimizin en büyük sorunlarından biri olan taciz, tecavüz davalarına, önceki başkan Zafer Kazan gibi duyarlı olacağını ve mağdurların yanında yer alacağını, özellikle davaları süren  Pamukova ve Arifiye’de yaşanan, kamuoyunun da siyasetin de çok yakından takip ettiği çocuklara istismar davalarında adaletin tesisi için çaba harcayacağını umuyorum.

Ve umut ediyorum ki, ilimiz başta olmak üzere tüm ülkemiz bu acı haberlerle bir daha karşılaşmasın.