CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasındaki patlamayla ilgili soru önergesine verdiği yanıtı kamuoyuna açıklayarak, “Bakan, yanıtında açıkça fabrika sahibini koruyor. İktidar ilk günden bu yana mağdurun değil failin yanında yerini alıyor” dedi.

Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Sakarya’nın Hendek ilçesindeki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 13 temmuz 2020 tarihinde patlama meydana geldiğini, 13 yıl içinde gerçekleşen bu 7. Patlamada 7 kişinin hayatını kaybettiğini, 129 kişinin yaralandığını hatırlattı.

Bu patlamanın külleri soğumadan, patlayıcıların sevkiyatı sırasında ikinci patlamanın gerçekleştiğini ve bu patlamada da 3 jandarmanın şehit olduğunu, 12 insanımızın yaralandığını kaydeden Özkoç, “Her iki patlama da iş kazası değil, iş cinayetidir. AKP iktidarı iki patlamanın da en başından itibaren mağdurların yanında değil, failin yanında yerini almıştır” dedi.

Özkoç, şöyle devam etti:

“AKP Genel Başkanı Erdoğan, daha yangın sürerken fabrika sahibi Yaşar Coşkun’u aradı. Patlama olduğu an itibariyle hukuken şüpheli durumda olan fabrika sahibini aramayı tercih etmiştir. Arkasından iktidarın uzantısı olan MÜSİAD, henüz yaşamını yitiren insanlarımızın teşhisi bile yapılmamışken üyelerine moral yemeği düzenledi. Bu yemeği, ailelere değil, yaşamını yitirenler için değil, geride kalan yavrular için değil, fabrika sahibi için yapmıştır.

“ONLAR MASUMSA, ÖLEN İŞÇİLER Mİ SUÇLU?”

Ben de Sakarya Milletvekili olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a soru önergesi verdim. Bakan yanıtında, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Bakanlığa cevaben gönderdiği yazıyı aynen ileterek bana cevap verdi. Yazı şu;

‘Fabrika alanındaki yangınların, yangın önlemlerinin yetersizliğinden kaynaklanmadığı; tesisin üretim kısımlarının birbirinden bağımsız yapılar olduğu; tek katlı ve duvarları yanmaz, yangına 120 dakika dayanıklı imal edildiği; binalar arası mesafenin tüzük hükümlerine uygun olduğu; depolama binasının tüzük hükümlerine uygun olarak çatısından 1 metre yükseklikte ve genişlikte sütre duvarlarının yapıldığı; depo binası ile üretim tesislerindeki malzeme veya parçalar arasındaki sürtünme ve çarpmadan kaynaklanan kıvılcım oluşumlarının önüne geçmek için muhtelif tedbirlerin alındığı; üretim kısımlarına metal bacaklı tezgahlar kauçuk ile yalıtıldığı; zeminin ise birikmeye mahal vermeyecek şekilde uygun kapmamayla örtüldüğü, üretim esnasında nemlendirilerek kıvılcım oluşumlarının önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.’

Milletin bakanı değil, devletin bakanı değil, TBMM tarafından onaylanan ve yeri geldiğinde gensoru önergesiyle hesap sorulan bakan değil, sarayın bakanı diyor ki; Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin bana gönderdiği yazıya göre fabrika sahibi MÜSİAD şube başkanı masumdur. Onlar masumsa kim suçludur? Ölenler suçludur. Yaşamını yitiren askerlerimiz suçludur. Sadece ekmek parası için çalışmaya giden kadınlarımız, erkeklerimiz, işçilerimiz suçludur. Biliyorsunuz dava süreci devam ediyor. Soruşturma sürerken herhangi bir makam hukuken sorumluluk değerlendirmesi ve tayini yapamaz. Bakan yapıyor, yeter ki MÜSİAD şube başkanını aklasınlar. Bu bakan, cumhurbaşkanı sistemi denilen ucube sistemden önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin güven oyu verdiği bakan olsaydı, TBMM 1 Ekim’de toplandığı anda Gensoru önergesi verirdik. Şimdi verebiliyor muyuz? Veremiyoruz. Neden Meclisin bakanı değil, Milletin bakanı değil. Kimin bakanı? Sarayın bakanı, Recep Tayyip Erodğan’ın bakanı.”

BİLİRKİŞİ RAPORU, BAKAN’I YALANLIYOR

Özkoç, bu soru önergesine verilen yanıta karşı elinde ikinci bir belge bulunduğunu belirterek, Mahkeme’nin atadığı bilirkişi heyetinin hazırladığı raporu gösterdi.

Profesörler, uzmanlar ve 1 polisten oluşan 11 kişilik heyetin, belge, mevzuat, fotoğraf ve kayıtlara dayanarak, tespitleri ortaya koyduğunu belirten Özkoç, raporun, Bakan’a cevap niteliğindeki bazı bölümlerini aktararak, şöyle konuştu:

“75. sayfasındaki tespit şu: üretim yapılan Çin Mahallesinin 100 metre doğusunda patlayıcı maddelerin muhafaza edildiği 300 metrekarelik 8 büyük deponun, herhangi bir olası patlama, parlama ve yangın etkilerine karşı yapısal anlamda hiçbir önlem alınmadığı, hepsinin patlamadan sonra büyük yangından kullanılmaz hale geldiklerinden anlaşılmıştır.

Sözkonusu 8 depo arasında mesafenin yaklaşık olarak 8-10 metre bırakıldığı ve bu depolar arasında herhangi bir sütrenin yapılmadığı gibi güvenlik mesafelerine de dikkat edilmediği tespit edilmiştir.’

“FABRİKADAKİ 4 YAPININ RUHSATI BİLE YOK”

Buna göre bakan gerçeği söylemiyor. Daha da vahim bir tespit; ‘Çin Mahallesi’nin aşağısında inşa edilen ve misket depoları olarak kullanıldığı tahmin edilen 4 yapının ruhsatı yok’

‘Sakarya Büyükşehir Belediyesi diyor ki bunların ruhsatı var, herşeyi uygun’ diyor. Bilirkişi Raporu; bırak tedbir alınmasını, binaların ruhsatı yok diyor. Bir insanın yüzü kızarır.

“ÜLKENİN EN BAŞINDAKİ KİŞİ, ÜLKENİN BAKANI FAİLE SAHİP ÇIKIYOR”

Bilirkişi raporu sayfa 49: Çin Mahallesi’nde, yasal olmayan bir şekilde ve tüzüğe aykırı olarak depolama ve üretim yapılmıştır.

Bu insanlar neden öldü? İşte bu sebepten öldüler. İnsanların bedenleri neden paramparça oldu? İşte bundan dolayı oldu. Neden biliyor musunuz, çünkü bu ülkenin en başındaki kişi faile sahip çıkmaya devam ettiği için. Neden biliyor musunuz? Bu ülkenin bakanı, hala faile sahip çıkmaya devam ettiği için. Millete değil, ölene değil şehidimize değil, MÜSİAD’ın şube başkanına, fabrika sahibine sahip çıktıkları için.”

BİLİRKİŞİ RAPORU’NDAKİ GERÇEKLER

Engin Özkoç, bilirkişi raporundan ilgili bölümleri aktararak, fabrikadaki usulsüzlüklerin altını çizdi:

“Bilirkişi Raporu sayfa 88; İncelemeler neticesinde parlama patlama tehlikesi olan binalara kıvılcım çıkarabilecek elektrikli cihazlar konulduğu; tehlike bölgelerine uzatma kabloları ile elektrik çekildiği; makine tamiratları yapılırken elektrik bağlantılarında güvenlik kurallarına uyulmadığı; bağlantı noktalarında sızdırmazlık özelliği bozulduğu; statik elektriğe karşı yeterli tedbirlerin alınmadığı; çalışanların kontrolünün muntazam yapılmadığı; gelişen teknolojiyi kullanarak alınabilecek güvenlik tedbirlerinin alınmadığı görülmüştür.

Bitti mi? Hayır. Bilirkişi raporu sayfa 108; ‘Sözkonusu işyerinde, iş sağlığı ve güvenliği hukuku bakımından düzenlenen yükümlülüklerin tam olarak sağlanmadığı; iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için “gerekli” olan tüm önlemlerin alanmadığı sonucuna ulaşılmaktadır’

Peki Bakan ve Sakarya Büyükşehir ne diyor; denetimler yapıldı, önlemler alındı, fabrikada kusur yoktur diyor.

SIĞINAK YAPILMAMIŞ, TOPLANMA ALANI 40 KİLOMETRE ÖTEDE…

Bilirkişi raporuna göre fabrika güvenli mi? Değil. Patlama ve yangın anında bir işçinin sığınabileceği bir yer var mı? Hayır, o da yok.

687 metrekarelik sığınak yapısına ait projeye onay verildiği halde böyle bir sığınak yok. Neden? 3 kuruş fazla harcayacak, fabrika sahibinin karından gidecek, orada insanlar ölecekmiş, sığınma yerlerine ihtiyaç olurmuş, hiç önemli değil. Yeter ki o, parasına para katsın, dayıları sağlam, arkası sağlam. Cumhurbaşkanı kendisini arıyor patlamadan sonra, ölen şehitlerin evlatlarını değil, insanları değil, MÜSİAD Şube Bşkanını arıyor.

Bilirkişi raporu diyor ki; bu tür elzem ve önemli bir yapının sahada inşa edilmediği tespit edilmiştir.

Bu bilgi, bilirkişi raporunda yer alıyor ama bakanın önergeye cevabında belirttiği tüzük denetimi, tespit raporları, yangın raporu ve tutanaklarda neden böyle bir bilgi yok?

Neden Sakarya Büyükşehir Belediyesinin gönderdiği yazıda, ruhsatsız binalardan bahsedilmiyor, binalar arasında olmayan sütrelerden bahsedilmiyor, gerekli tedbirlerin alınmadığından bahsedilmiyor, sığınılacak bir yapı olması gerekirken orada olmadığından bahsedilmiyor.

Çünkü tek bir neden var. Ölen işçiler onların umrunda değil, o işçilerin evlatları yakınları onların canını acıtmıyor, onlar kendi vicdanlarını toprağa gömmüşler, varsa yoksa yandaşları, varsa yoksa rant sahipleri, varsa yoksa kendi çıkarları.”

Engin Özkoç, sığınağın bulunmadığı bir ortamda işçiler için acil toplanma alanı olarak yaklaşık 40 kilometre mesafedeki başka bir ilçe olan Arifiye’deki başka bir fabrikanın dinlenme alanının belirlendiğini ifade ederek, “Bilirkişi raporu sayfa 186; 10 ocak 2019 tarihli acil durum eylem planı’nda, Arifiye’deki, başka bir fabrikanın “dinlenme alanı önü”, acil durum toplanma alanı olarak belirlenmiş. Toplanma için burası belirlenmiş!”

ÖZKOÇ: “TOPLANTI ÖNCESİNDE SABAHA KADAR UYUYAMADIM”

Engin Özkoç, bu basın toplantısı öncesi sabaha kadar uyuyamadığını belirterek, patlamaların ardından ailelerin yaşadığı acı tablonun ağırlığına ilişkin duygularını özetle şöyle aktardı:

“Onlar, bir daha eve dönemeyeceklerini bilmiyorlardı. Onlar diğer günler gibi işe gideceklerini ve döneceklerini sandılar. Patlama gerçekleşti ve hayatlarını kaybettiler.

İlk patlamadan sonra orada bulunan mühimmatı kaldırmak üzere emirler verildi. Bakanlar geldi oraya; uzmanları getirdik dediler, daha sonra anladık ki o mühimmatı kaldıracak düzeyde uzmanlar orada görevli değildi.

Bir şoför kamyonuyla beraber yanaştı mühimmat yüklemeye. Kamyon uygun değil, şoför belediyenin şoförü. Patlamadan sonra o şoföre gittim, beni uyutmayan şeylerden bir tanesi de odur; Gittiğimde eşi ve çocukları kapıdaydılar, beni tek başıma içeri aldılar. Şoförün üzerine çarşaf örtülüydü. Çarşafa hafifçe dokundum, elim bir boşluğa gitti, çünkü dizlerinin altı yoktu. Çenesi kırık olduğu için benimle konuşurken zorlanıyordu, bana, çok anlaşılır olmayan bir şekilde şöyle dedi: “vekilim ben eğer yaşarsam, tekrar çalışıp çocuklarıma bakabilecek miyim” Düşündüğü kesik ayağı değildi, kendisi değildi, çocuklarıydı, eşiydi. Buradaki basın mensuplarına, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına, bakanlara Sakaryalılara herkese sesleniyorum: eğer buna gerektiği şekilde tepki vermezsek, eğer sorumlular gerektiği şekilde cezalandırılmazsa bu cinayetler devam edecek, insanlar ölmeye, hayatları paramparça olmaya devam edecek.”