CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türk Lirasını değersiz ve itibarsız bir hale getirdiğini belirterek, “Türkiye bugün yabancı için ucuz, vatandaşı için pahalı bir ülke haline geldi. Erdoğan ne yapıyor? Yoksullaştırdığı vatandaşına ‘git’ diyor. Parası olan yabancıya ‘Gel, Türkiye’de mal al, toprak al, mülk al, hatta vatandaşlık al’ diyor” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin, uygulamaya konulduğu 2018’den bu yana ülkeye yoksulluk ve şiddetten başka bir şey getirmediğine vurgu yapan Özkoç, “Türkiye böyle bir sisteme, çaresizliğe mahkum değil” dedi.

Özkoç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi.

Türkiye’nin bugün büyük bir ekonomik kriz içinde olduğu ifade eden Özkoç, özetle şu değerlendirmede bulundu:

“Bir ülkenin ekonomisi, parasının değeri ve itibarı ile ölçülür. AKP iktidarı, bizdeki sıkıntıların, Almanya'da da olduğunu söylüyor, bizdeki sıkıntıların ABD’de de olduğunu söylüyor.

“CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNDE DOLAR 4 LİRADAN 15 LİRAYA ÇIKTI”

Bakın; Almanya’nın kullandığı para birimi 1 avro ucube sistem öncesinde, yani 2018'de, 5 liraydı; bugün kaç para? 16 lira.

ABD'nin para birimi dolar. 1 dolar, cumhurbaşkanlığı sisteminden önce 4 liraydı, bugün tam 15 lira. Yani Amerika'da 1 dolara alınan, Türkiye'de 15 TL'ye alınıyor. Yanlış para politikası işte Türkiye'yi bu noktaya getirmiş.

Türkiye bugün yabancılar için ucuz, vatandaşımız için ise pahalı bir ülke haline geldi. Bulgaristan'dan gelip, insanlar bagajlarını dolduruyorlar. Körfez'den gelip arsa kapatıyorlar. Tayyip Erdoğan ne yapıyor? Yoksullaştırdığı vatandaşa "Türkiye'den git" diyor. İnsanlar yoksullaşıyor, çaresiz kalıyor, Tayyip Erdoğan, "beğenmiyorsanız gidin" diyor. Parası olan yabancıyaysa "gel" diyor. "Türkiye'ye gel gel her şey ucuz, Türkiye'de toprak al, mal al, mülk al, hatta vatandaşlık al" diyor.

Savaşarak kazandığımız bu topraklarda atalarımızın "gururunuzla yaşayın" dediği bu topraklarda, artık Tayyip Erdoğan "siz çıkın, yabancılar gelsin, buralardan toprak alsın, vatandaş olsun" diyor. Yani bizleri burada görmek istemiyor.

“ÇARESİZ OLAN SARAY, BİZLER ASLA ÇARESİZ DEĞİLİZ”

Bu kadar biz çaresiz miyiz gerçekten? Gerçekten Türkiye bu kadar mı çaresiz ? Çaresiz olan biz değiliz. Çaresiz olan Türkiye'yi yönetemeyen, peşkeş çekmek isteyen Saraydır. Çaresiz konumda olan, Türkiye'yi bu duruma düşüren AKP iktidarıdır. Türk insanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hiçbir zaman kendisini çaresiziz hissetmemiştir.

Bugün şoförler isyanda, doktorlar isyanda; sütçüler, çiftçiler isyanda; işçiler, sanayiciler isyanda... Herkes sesini yükseltmeye çalışıyor. Herkes "yetti artık" demek istiyor. Herkes "bu ülke bizim ülkemiz, biz niye gidelim, siz iktidardan gidin" diyor. Bunu söylemeye çalışıyorlar ama onları susturmak için vatandaşımızın karşısına gaz sıkan, copla vuran polislerimizi dikmeye çalışıyorlar.

Şimdi soruyorum: Vatandaşın karşısına diktiğin, onları coplattığın ve gaz sıktırttığın polisler kim? Onlar bizim evlatlarımız, onlar bizim kardeşlerimiz, komşumuzun oğlu, aynı kentte yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz, aynı kaygıları duyduğumuz çocuklarımızı halkın karşısına dikiyor, "Onları coplayın" diyor.

"Onları susturun" diyor. "Onlar baş kaldırmasın" diyor. Sen onların 3600 ek göstergelerini verip de rahat yaşama olanaklarını sağlamadığın polislere, vatandaşı kırdırmaya çalışıyorsun. İşte Recep Tayyip Erdoğan'ın yapmak istediği Türkiye'de bu.”

“DEVLETİN BORCU, 4 YILDA 2’YE KATLANDI”

Engin Özkoç, Cumhurbaşkanlığı sisteminin şiddeti ve yoksulluğu derinleştirdiğine vurgu yaparak, sistemin uygulamaya konulduğu 2018 yılında devletin 1 trilyon lira olan borcunun 4 yılda 2 trilyon lirayı aştığını belirtti.

“Böyle bir tabloda AKP, nasıl milletin gözünün içine baka baka ‘herşey yolunda, güllük gülistanlık’ diyebililyor, anlamak mümkün değil” diyen Özkoç, özetle şöyle devam etti:

“Şiddet ve yoksulluk yaratan bu sistem, her şeyi değersizleştiriyor, her şeyi itibarsız hale getiriyor. Topraklarımızdan insanlarımıza kadar hiçbir şeyin değeri kalmıyor.

Halkımız yoksullaşırken, beşli çete etrafında para var, bolluk var ve bereket var; bir de yabancıda para var, vatandaşın elinde avucundaki her şeyi yabancılar satın alıyorlar.

Bu talan düzenine Türkiye Cumhuriyeti gerçekten mahkum mu? Yedi düvele karşı kendi topraklarını savunan, 15 yıl içerisinde 40'a yakın fabrika kuran, Türkiye'nin her tarafına demir ağlar ören, helikopter yapan, uçak yapan, denizaltı yapan ve ekonomisini güçlendiren, şeker fabrikaları kuran, traktör fabrikası kuran, vagon fabrikası kuran, kağıt fabrikası kuran, sanayisini güçlendiren, milletini itibarlı hale getiren bu Türkiye, gerçekten yoksulluğa, itibarsızlığa mahkum mudur? Hayır, kesinlikle değildir.

“BİRİNİN GİTMESİ GEREKİYORSA, O KİŞİ ERDOĞAN’DIR”

Cumhuriyetimizin yetiştirdiği doktorlarımızı bu ülkeden gitmeye zorlayan bu Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı milletçe dimdik durmalıyız. Türkiye'nin gücü var: Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiştirdiği doktorları ve sağlık çalışanları var. Hiçbir yere gitmeyecekler. En kısa zamanda bu cumhurbaşkanlığı sistemi gidecek, doktorlarımız, sanayicimiz, gençlerimiz Türkiye için üretecek ve Türkiye de kalacaklar. Zenginleşen, itibar sahibi olan Türkiye'nin vatandaşı olmaktan gurur duyacaklar.

Bunu daha önce başardık; hep birlikte, güç birliğiyle başardık, bir kere daha başaracağız. Eğer bu ülkeden birisinin gitmesi gerekiyorsa, bu ülkenin yüzünü kızartan, bu ülkeyi itibarsız hale getiren Recep Tayyip Erdoğan’dır. İster Ay'a gitsin, isterse bu ülkede çıksın, nereye istiyorsa oraya gitsin. Ama bu ülkenin vatandaşı, bu ülkede gururla yaşamaya devam edecek.”

“GERÇEK İŞSİZLİK; YÜZDE 22,9”

TÜİK’in bugün açıkladığı işsizlik verilerini de değerlendiren Özkoç, kurumun verilerinin gerçeği yansıtmadığını, ancak bu haliyle bile vahim tablonun anlaşılabildiğini söyledi.

Özkoç, özetle şunları söyledi:

“Bu sarayın kendi egemenliği altında tuttuğu ve itibarsızlaştırdığı kurumlardan bir tanesi TÜİK. TÜİK, işsizlik rakamlarını sarayın istediği doğrultuda olabildiğince aşağı çekerek, Ocak ayı için yüzde 11,4 olarak hesaplamış. TÜİK bile aşağı çektiği rakamlara rağmen işsizliği gizleyemiyor. İşsizlik korkunç derecede yüksek. Gerçek rakam ne biliyor musunuz? Yüzde 22,9.

Çalışamayan insan kendi mahallesinde, kendi ailesinde, itibarsız olan bir insandır. Çalışamayan insan, borcunu ödeyemeyen insandır. Çalışamayan, emeğinin karşılığını alamayan insan, kahveye çıkamaz, sokağa çıkamaz, manavın önünden geçemez, bakkalın önünden geçemez. Sarayda beşli çeteyle birlikte milyarlarca kazanıp, Türkiye'yi 2 trilyon borçlandıran bu saray düzeni, bu vatandaşı hâlâ kandırmak için yalan söylemeye devam ediyor. TÜİK bile işsizlik rakamlarında bunu gizleyemiyor.

“NEDEN YÜZÜMÜZÜ BEREKETLİ TOPRAKLARIMIZA ÇEVİRMİYORUZ?!”

Şimdi biz ne yapmalıyız? Biz kendi çiftçimizi tekrar ayağa kaldırmalıyız, bu mümkün mü? Diyorlar ki, "Rusya'dan gelen gemileri bırakın, ayçiçek yağı Türkiye'ye gelecek" diyorlar. 6 gün arkadaşlar, gelen gemilerdeki ayçiçek yağı Türkiye için 6 gün; 6 günde Türkiye tüketiyor bunu. Peki biz niye yüzümüzü çevirip de Rusya'dan gelecek gemilere bakıyoruz? Neden gözümüzü bereketli topraklarımıza çevirip, çiftçimiz için mazotu yarıya indirip, çiftçimiz için gübreden vergi almayıp, çiftçimiz için ata tohumu yetiştirip, kendi tarımımızı neden güçlendirmiyoruz? Neden başka ülkelerin çiftçilerine zenginleştiriyor da, kendi çiftçimizi fakir hale getiriyoruz? Çünkü saray bundan rant elde ediyor, bunlarla besledikleri insanlarla birlikte trilyonlarca parayı cebine indiriyor de ondan. Onlar zenginleştikçe halkımız yoksullaşıyor.

Biz yoksullukla baş edebilir miyiz arkadaşlar? Baş edebiliriz. Tekrar adalet sistemini inşa ederek, dünyanın bütün ülkelerinin Türkiye'deki hukuk sistemine ve adalete saygı duymasını sağlayarak yapabiliriz. İşte o zaman paranızın değeri artar.

Başka? Üreterek yapabiliriz. Türk sanayicisi, Türk iş insanı işte tam da bu yüzden vardır. Onlar, ellerini taşın altına sokup fabrika yapmaya, üretmeye hazırlar, yeter ki güven istiyorlar. Onları Türkiye'den kaçıran bu ucube sistem, bu cumhurbaşkanlığı sistemi gidecek, Türk iş insanları Türkiye'de fabrika inşa edecek, işçi istihdam edecek ve Türkiye tekrar üreten bir ülke haline gelecek. Nerede? Tarımda. Nerede? Sanayide...Teknolojiyi destekleyeceğiz. Gençlerimize destek sağlayacağız, ev kadınlarımıza destek sağlayacağız. Güç birliği sağlayacağız. “

“ERDOĞAN ZAM’DAN ÖNCE, DOKTORLARDAN ÖZÜR DİLESİN”

Özkoç, bir gazetecinin Sağlık Bakanı Koca’nın 14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlık çalışanlarına yönelik müjde açıklanacağını duyurmasına ilişkin sorusu üzerine, şöyle konuştu:

“Sağlık çalışanlarının sosyal haklarının ve maaşlarının düzenlenmesi için Meclis'e yasa geldi arkadaşlar. Ama cumhurbaşkanlığı sisteminin milletvekilleri, Genel Kurul'da apar topar onu geriye çektiler ve sağlık çalışanlarını gene kendi yaşamlarıyla baş başa bıraktılar.

Şimdi diyorlar ki, "zam yapacağız."

Çok açık ve net söylüyorum, asgari ücret, 4250 liraya kadar çıkarıldı. Peki bu zam, bugünkü alım gücüyle asgari ücretle geçinen vatandaşlarımızı rahatlattı mı? Hayır. Mesele ne biliyor musunuz? Mesele zam yapmak değil, mesele o paranın alım gücünü güçlendirmek.

Doktorlara "gidin buradan, terk edin burayı" diyen Recep Tayyip Erdoğan, ilk önce doktorlardan özür dilesin.

Sağlık çalışanları için de, diğer çalışanlar için de bu cumhurbaşkanlığı sisteminin yapacağı bir şey kalmamıştır. Bu sistem değiştikten sonra onlar, hem itibarlarını, hem de millete karşı hizmet gücünü kazanacaklardır.”

“ZAMLARI ÖNGÖREN VE KARA KIŞ FONU ÖNEREN İLK LİDER; KILIÇDAROĞLU’DUR”

Akaryakıt zamlarıyla ilgili soruya karşılık da Özkoç, şu yanıtı verdi:

“Akaryakıta zam gelecek arkadaşlar, doğalgaza zam gelecek, her şeye zam gelecek. Bunu ilk dillendiren lider kim? Kemal Kılıçdaroğlu. Ne dedi? ‘Karakış fonu’ dedi. Ne dedi? ‘Vergileri almayın’ dedi. Ne dedi? ‘Üretim yapan çiftçiden elektrik parasını almayın’ dedi. İçinde bulunduğumuz durumun aşılması için vatandaşın sırtındaki yükü hafifletmek gerekir.

Vatandaşımızı gerçek anlamda rahatlatacak olan şey nedir? Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir an önce yok olması, Türkiye'nin yeni bir güçlendirilmiş parlamenter sisteme kavuşmasıdır.”