Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye’deki sendikal örgütlenmenin önündeki yasal engellerin başında gelen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’ndaki yetki itirazı düzenlemelerinin değişmesi için Meclis’e sunacağı yasa değişikliği teklifini, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nde yaptığı basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu.

Sendika temsilcileri ile çeşitli iş kollarından emekçilerin de katıldığı basın toplantısında açılış konuşmasını TİP Emek Bürosu Üyesi, Araştırmacı-Yazar Bilge Seçkin Çetinkaya yaptı. Konuşmasına, iş hukukunun emekçilerin mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve sermayenin kendini sınırlamak gibi bir derdi olmadığını söyleyerek başlayan Bilge Seçkin Çetinkaya, ¨Vahşi kapitalizm diye bahsettiğimiz dönem, her şeyi sonuna kadar sömürmek ve ille de kar etmek itkisiyle devam ediyor¨ dedi.

Kapitalizmin insan hayatını olduğu gibi doğal kaynakları, onunla birlikte yeryüzündeki bütün canlı türlerini tehdit eder hale geldiğini ve her şeyi arsızca yok ettiğini söyleyen Bilge Seçkin Çetinkaya şöyle devam etti:

¨Bunun karşısında insanların mücadeleleriyle elde edilmiş haklar var, çalışma saatlerinin sınırlandırılması bile bizim insanlarımızın mücadelesinin sonucu. Sağlık-güvenlik tedbirlerinin alınması, çevre hakkının korunması, çalışma yaşının yükseltilmesi bile tarih boyunca bir mücadele konusu oldu. Sosyal-siyasal haklarımızın elde edilmesi, bunların hukuka yansıması bizim insanlarımızın mücadelesinin sonucu oldu.¨

‘YAŞAMAK İÇİN ÖRGÜTLENMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK’

Çetinkaya, ¨Bugün yaşamak için örgütlenmekten başka bir çaremizin olmadığı ortada¨ diyerek sendikalaşma oranlarının düşüklüğüne dair çeşitli veriler paylaştı. 

‘BU DUVARI YIKMAMIZ GEREKİR’

Bilge Seçkin Çetinkaya’nın ardından sözü TİP Emek Büro Üyesi, Çalışma Sosyoloğu Hakan Koçak aldı. 

¨Bize 12 Eylül yasalarından miras kalan fakat 2012 yılında düzenlenen 6356 sayılı toplu iş ilişkilerini düzenleyen yasayla temel mantığı aynı şekilde kalan; Türkiye’de örgütlenmeye, sendikalı olmaya çalışan tüm işçilerin karşısına çıkan dehşet verici bir duvar var. Yasa değişikliği teklifini, ‘Bu duvarı yıkmamız gerekir’ düşüncesiyle hazırladık¨ diyen Koçak, bu teklifi bir kağıt olarak TBMM’ye vermenin ötesinde, bu can yakıcı sorunu teklif aracılığıyla kamuoyunda tartışılır kılmak istediklerini söyledi.

Yetki başvurusu sürecinde gelişen keyfi ve yasayı suistimale yönelik işveren itirazlarının, işkolu değiştirme uygulamalarının, uzayan yetki davalarının, bu sırada gelişen baskıların büyük çabalarla yaratılan örgütlülükleri de dağıttığını ve binlerce işçinin anayasal bir hak olan TİS hakkını kullanmasının fiilen imkânsız hale getirildiğini vurgulayan Koçak, bu teklifin Dr. Murat Özveri, Prof. Dr. Aziz Çelik ve DİSK Hukuk Dairesi Müdürü Necdet Okcan’ın katkılarıyla hazırlandığını söyledi. 

‘HALKTAN KAÇIRILIYORSA HALKA KARŞIDIR’

Koçak’ın yasa değişikliğine dair paylaştığı maddelerin ardından açıklama, Birleşik Metal-İş avukatlarından Yeter Türkeş ve Petrol-İş avukatlarından İrfan Taşkın’ın sunumlarıyla devam etti. Avukatların yetki itirazı davalarının örgütlenmenin önünde yarattığı engellemelere ilişkin sunduğu raporlar çarpıcı veriler ortaya koydu:

Birleşik Metal-İş adına yapılan sunumda son sekiz yılda açılan ve hâlihazırda bitmiş olan 73 olumlu veya olumsuz yetki tespit davasının sonuçlanmasının ardından toplu iş sözleşmesi imzalanan işyeri sayısının ancak 29’da kaldığı; 44 işyerinde ise TİS imzalanamadığı, yetki tespiti davalarının yetkili mahkemelerde ortalama 552 gün, yetkisiz mahkemelerde ise 1097 güne kadar uzadığı belirtildi.

Petrol-İş adına yapılan sunumda ise işverenin yetkiye itiraz etmesi halinde sendikanın yetkisinin ortalama 732 günde kesinleşebildiği, kesinleşen 38 yetki başvurusundan sadece 19 işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalanabildiği bilgisi paylaşıldı. 

‘GELİN HEP BERABER KONUŞALIM’ DİYORUZ’

Sunumların ardından sözü TİP Genel Başkanı Erkan Baş aldı.

Bir kanunun işçinin lehine olup olmadığını anlamak için kanunun nasıl yapıldığına bakılması gerektiğini söyleyen Baş, ¨Eğer bir kanun hazırlanırken halktan kaçırılıyorsa o kanun halka karşıdır¨ dedi. TİP olarak bugün yapılan toplantıyla bir kanun teklifinin nasıl hazırlanması gerektiğine de örnek olduklarını ifade eden TİP Genel Başkanı, teklifin TBMM’ye sunulmadan önce izledikleri süreci şöyle anlattı:

¨Alanda mücadele eden arkadaşlarımız, sendikalar, alanın özneleri, bir sorunlarını ortaya koyuyorlar, tartışıyorlar. Bir taraftan fiili bir mücadele sürüyor, bir taraftan da yasada nasıl bir düzenleme yapılabilir diye bunu tartışıyorlar. Ondan sonra bunu kanun teklifi haline getiriyorlar. Bir gerekçe yazıyorlar somut olarak yapılması gereken değişiklikleri yazıyorlar. Ondan sonra ilk olarak bunu kamuya açıyoruz. Kanun teklifimize o kadar güveniyoruz ki… Mesela iktidar partisinin hiç yapmadığı bir şey bu. Bu derdi yaşayan insanlara ‘Gelin de hep beraber konuşalım’ diyoruz.

Bu kanun teklifini bugün itibarıyla vermedik, böyle bir kanun teklifini vereceğimizi ilan ediyoruz. Önümüzdeki günlerde bu konuda görüşler alacağız, değerlendirmeler alacağız, gerekiyorsa geliştireceğiz. Sonrasında parlamentoya bu kanunu Türkiye işçi sınıfı adına götürerek vereceğiz.¨ 

‘HEP BERABER ARKASINDA DURALIM’

Baş, sözlerine şöyle devam etti:

¨Bu kanun teklifi TİP’in kanun teklifi değildir. Türkiye’de mücadele eden işçilerin talebi olarak sunulacaktır. Hepimizin kanun teklifidir ve dolayısıyla ‘Biz bu kanun teklifini verdik, ondan sonra sırtımızı dönüp gideceğiz’ gibi bir yaklaşım içinde olmayacağız. Bu kanun teklifini vereceğiz ve istiyoruz ki hep beraber Türkiye işçi sınıfının bütün mücadeleci güçleri olarak bu kanun teklifinin arkasında duralım. İktidarı bunu çıkarmak zorunda bırakalım.

Hep beraber bunun arkasında durursak Türkiye işçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki önemli engellerden bir tanesini aşabileceğimize inanıyoruz. 1 Mayıs’a doğru giderken de böyle bir hatırlatma yapalım: 1 Mayıs aslında bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi. İşçi sınıfının nasıl hak kazandığının aslında yüzlerce yıllık bir örneği olarak 1 Mayıs bizim için önemli. Dolayısıyla herhalde bu kanun teklifi 1 Mayıs’a doğru giderken o mücadelenin yükseltilmesi, 1 Mayıs’ın en önemli taraflarından bir tanesinin işçi sınıfının örgütlenmesi önündeki tüm engellerin kaldırılması gibi bir merkez talep etrafında örgütlenmesi sorumluluğunu da bize yüklüyor.¨