Günlerdir düşünüyorum sanırım bizim bu kıt aklımız ve bir metre öteyi göremeyen bozuk gözümüzle göremediğimiz, anlayamadığımız şeyler var.  

Düşünün günlerdir hepimizin rutini bozuldu, gece gündüz anlamını yitirdi.Ne zaman uyuyoruz ne zaman uyanıyoruz, tamamen vücudumuzun o anki keyfine kalmış durumda, pencerelerden gözümüzün önünden bize nanik yaparak geçip giden hayatı izliyoruz. Hani dünyanın efendisiydik, dünya ve üzerindeki her şey bizim için yaratılmıştı ya, sanırım onun bundan haberi yok. Biz olmadan da tüm canlılar günlük hayatına devam ediyor. Dışarıda uçan kuşları, büyük bir kurumla dolaşan kedileri izledikçe camı açıp ‘’Siz ne yapıyorsunuz orda ben yani sahibiniz, varlığınızın tek nedeni burada mikroskopla görülebilen bir virüsün elinde hapis kalmışken ortalıkta gezmeye utanmıyor musunuz?’’ Diye bağırdım. Kedi önce bir durdu yüzüme baktı sonra sırtını dönüp kuyruğunu sallaya sallaya yoluna devam etti. Yok iyiyim ben, yani sanırım. En iyisi bir tütsü yakayımda yazıya öyle devam edeyim.  

Tüm dünya insanları bu hastalığın elinde kıvranıp dururken, devletlerin yöneticileri de sistemin devamı için üretici ve tüketiciye ihtiyacı olduğunu bildiğinden değil tamamen halkını çok sevdiği için tedbirler aldı, alıyor. Her gün televizyonlarda alınan tedbirleri, bunda erken davranan devletler ile geç kalanların arasındaki farkları izliyoruz, her zaman ki nerdeyse hepimiz en iyi uzmana taş çıkaracak  analizler yapmayı da ihmal etmiyoruz sohbetlerimizde. Ki bu bizim en iyi bildiğimiz şey.

Haberlerde izlediğimiz kadarıyla bir çok ülke salgını durdurabilmek için sokağa çıkma yasakları uygulayıp zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmasını engelliyor. Hatta İtalya’da buna uymayan vatandaşlara belediye başkanlarının tepkilerini biraz gülerek izledik. Peki bu ülkeler ekonomik sistemlerini nasıl devam ettiriyorlar, ya da ettirecekler?  Yani bu kadar aymazlık olur mu? Hiç fabrikalar, madenler durur mu? Onlar çalışmazsa bizler nasıl evimizde rahat rahat oturacağız? Şimdi bana efendim vergiler demeyin çok ayıp oluyor. Ayrıca ne demek aynı serviste yan yana giden, aynı fabrikada iç içe çalışan insanlar sonunda evlerine döndüklerinde bu hastalığı da taşımış olmuyorlar mı? Yarın öbür gün biz de bu insanlarla bir arada olmayacak mıyız? Aynı otobüslere binip, aynı lokantalarda yemek yemeyecek miyiz? O zaman bize de bulaşmayacak mı?  Peki diğer ülkeler bu durumda bizimle ticaretlerini kesmez mi? O kadar cahilsiniz ki bu virüsün işçiler ve çalışan diğer emekçilere bulaşmadığını, onları es geçtiğini bilmeyecek kadar gerçeği görmekten uzaksınız. Peki o zaman biz neden evdeyiz de çalışmıyoruz diyebilirsiniz, vallahi buna  benim kıt aklım  cevap verecek durumda değil bir bilene sormak lazım. Üstelik neden işin iyi yanını görmüyorsunuz? Canınız mı sıkıldı, daha önce belki dışarı kaçıp kurtulma ihtimali olan eşinizi dövün o da yetmezse öldürün, nasıl olsa yeni infaz paketiyle affedilme şansınız var. Gerçi bir süre tutuklu kalabilirsiniz ama merek etmeyin mutlaka hafifletici bir sebep bulunacaktır. Korona ile yazışmalarını yakaladım dersiniz olur biter. 

Hem siz ne yapmak istiyorsunuz? Yani sokağa çıkmak büyük oranda durdurulsun, insanların faturaları ‘’online’’olarak devlet tarafından ödensin, peki söyleyin bakalım evde yiyecek olmazsa aç kalacak sonra da iç isyan çıkaracaksınız değil mi? Asıl amacınız bu. Neyse ki sizin bu anarşik düşüncelerinizi gören engin deneyimli ‘’gazeteciler’’ var. Onların gözünden asla kaçmaz. Gerçi duyduğumuza göre oluşturulan Bilim Kurulu’da aynı şeyi istiyormuş ama bu küçük bir ayrıntı. 

En iyisi siz beni dinleyin, işçilerimize ve diğer çalışanlara korona virüsle konuşan hocanın muskasından ya da oldu da virüs söz dinlemez çıkarsa yanmaz kefen hadi oda olmadı meşhur tarikattan hamili kart yakinimdir kartvizit alın. Böylece belki hastalıktan korunamazsınız ama en azından ölünce cennete gitme hayalinizi diri tutarsınız. Bu arada biz ölmeyelim diye kendi hayatlarını hiçe sayan sağlık emekçilerini de üç gün alkışladıktan sonra apartman ilan panosuna, lütfen kapılara ve merdiven korkuluklarına dokunmayın yazmayı da ihmal etmeyin. Böylece herkes size bravo tüyde dikmişsin demekten mahrum kalmasın.