2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta Madımak Oteli’nin yakılarak 2’si otel görevlisi, 33’ü aydın olmak üzere 35 kişinin katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti. Katliamda hayatını kaybedenler bugün Madımak Oteli'nin önünde düzenlenecek törenle anılacak.

Anayasa Mahkemesi, katliamın yıldönümüne sayılı günler kala, 7 yıl sonra gündemine aldığı Sivas katliamı başvurusunun görüşülmesini gerekçesiz bir şekilde erteledi. Sivas davası avukatlarından Şenal Sarıhan, AYM’den katliamın insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesini beklediklerini ifade ederken, "Bitmemiş, arkasındaki örgütler bulunmamış, gerçek failler öne çıkarılmamış bir olayda adaletin bağlandığını söylememiz mümkün değildir" dedi. 

 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin en karanlık katliamlarından biri yaşandı.

Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında 1 Temmuz'da kente gelen şair, yazar, sanatçı ve halk ozanlarının arasında bulunduğu aydınlar, Madımak Oteli’ne yerleşti.

Etkinlikler öncesinde Sivas'ta bir el devreye girdi. Kentte, el altından "Müslüman kamuoyuna" başlıklı bildiriler dağıtılırken, yerel basında "Müslüman mahallesinde salganyoz satılıyor" manşetleriyle halk kışkırtılmaya başlandı. Özellikle Aydınlık Gazetesi’nde Salman Rüşdi’ye ait "Şeytan Ayetleri" kitabını yayınlatan yazar Aziz Nesin hedefteydi.

Olaylar, 2 Temmuz günü Cuma namazı sonrası başladı. 13:30 sıralarında çeşitli camilerden çıkan bin kişilik grup, Cumhuriyet karşıtı sloganlar atarak Hükümet Binası’na doğru yürüyüşe geçti. Eylemci grup, Atatürk Bulvarı ile Meydan arasında barikat oluşturan polis barikatını da yıktı. Bu arada dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in çevre illerdeki istediği askeri kuvvet bir türlü kente gelmedi.

Otel ateşe verildi, polis müdahale edemedi

Saat 16:00 sıralarında Kültür Merkezi’nden ayrılan ve sayıları 5 bini bulan kalabalık, Aziz Nesin’in bulunduğu Madımak Oteli’ni taşlamaya başladı. Saat 18:00’e geldiğinde saldırgan grup 10 bin kişiyi aştı. Güvenlik kuvvetleri ise olayları bastırmakta yetersiz kaldı. 19:00 sıralarında Madımak Oteli’ne giren saldırganlar içeriyi ateşe verdi. "Yak yak" diyen gerici grup, "Şeriat isteriz", "Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak", "Sivas, Aziz Nesin'e mezar olacak" şeklinde sloganlar attı. Yangına müdahale için 19:20’de çağrılan itfaiyeye ise eylemciler izin vermedi. Bütün devlet mekanizması, bir otelin içindekilerle yakılmasını izlemekle yetindi. Yangına ancak 20:05’te müdahale edilebildi.

Alevler tüm oteli sararken, itfaiye merdivenin yanaştırılması sonucu 20:30'da Aziz Nesin kurtarıldı. Bu sırada Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak, merdivenlerden inmekte olan Nesin’e vurmaya çalıştı. Başka bir itfaiye eri ise Nesin’i merdivenlerden sokağa itti ve burada kendisine birkaç kez vurdu.

Asker desteği gelmedi

Katliama ilişkin polisin düzenlediği olay tutanağında talep edilmesine karşın 20 kişi dışında askeri kuvvetin desteğe gelmediği vurgulandı. Saldırganlar dağıtıldıktan sonra Madımak Oteli’nden 93 kişi çıkarıldı, bunların 35’inin hayatını kaybettiği anlaşıldı.

Türkiye; Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin, Asım Bezirci, Edibe Sulari ve Asaf Koçak gibi aydın, sanatçı, şair, yazar ve halk ozanını Sivas’ta kaybetti. 12 yaşındaki Koray Kaya ile 15 yaşındaki Menekşe Kaya da Madımak’tan çıkamadı.

Katliamın telsiz konuşmaları

Katliam sonrasında ortaya çıkan polis telsiz konuşmalarının dökümü ise güvenlik tedbirlerindeki yetersizliği ortaya koydu. O anlar, dönemin Sivas Valisi ile Emniyet Müdürü’nün de yer aldığı konuşmalara şöyle yansıdı:

Saat 19:00: Merkez, heykeli yakıp sürükleyerek meydana götürüyorlar.

19:05: 33 10 merkez (Emniyet müdüründen) 3210 (valiye) Tugay’dan kuvvet gönderin, biz zor durumdayız.

19:05: Madımak Oteli’ne 5-10 kişilik kuvvet gönderdik.

19:05: 33.10'un (emniyet müdürünün) emirleri, cop kullanabilirsiniz.

19:05: 33:10-32:10( emniyet müdürü ve valiye) Otele 5 metre mesafede kaldı, topluluk kontrolden çıktı, acele kuvvet gönderin.

19:05: Merkez, işhanı çatısından aşağıya taş atıyorlar.

19:05: 33 10 Merkez, itfaiyeye söyleyin, buraya gelsin. Tazyikli su sıksın.

19:40: İtfaiye araçları buradan ayrıldı, bilginiz olsun.

19:45: Elektrikler kesildi.

19:45: Merkez, otelin içine girdiler.

19:45: Merkez, kalabalık kontrolden çıktı, otel önünde otolar yanıyor.

19:45: Merkez, itfaiye araçları arka tarafa gitti.

19:50: 32:10 merkez, (valiye) Asker yetişmezse burası harap olur.

19:50: 32:10 Dayan müdür Bey dayan, Tugay’dan asker gelecek. Şimdi buradan geçti, asker geliyor, bilginiz olsun.

19:50: Merkez itfaiye çalışamıyor, vatandaşlar müdahale ediyor. İtfaiye gidemeyeceğini söylüyor.

19:50: 33:10 Merkez, olaylar çığırından çıktı, müdahale edemiyoruz, yangın otelin içine dışına dağıldı.

19:50: Merkez, Madımak Oteli önünde ve içinde yangın var, içinde görevliler var, dışarı çıksınlar.

19:50: Merkez çıkamıyoruz dışarı, bilginiz olsun.

19:50: 33.20 merkez, Madımak Oteli’nde son durum nedir?

Valinin yaptığı son anonsa ise yanıt veren olmadı.

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, katliam sonrasında “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek tepki çeken bir açıklamaya imza attı.

Sivas katliamı davasında ne oldu?

Katliama ilişkin yalnızca 124 kişi hakkında arasında dava açıldı. Uzun süren yargılamalar sonucunda 33 sanık idam cezası, 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırıldı. İdam cezasının kaldırılmasıyla birlikte 33 sanığın cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi. Katliam sanıklarının avukatlığını ise bugün AKP’de siyaset yapan birçok kişi üstlendi.

Yargı, insanlığa karşı suçu kabul etmedi

Arasında Cafer Erçakmak’ın bulunduğu firari 5 sanığın davası ise 2012’de zamanaşımı nedeniyle düşürüldü. Mahkeme, katliamın insanlığa karşı suç olduğuna ilişkin müştekilerin talebini kabul etmedi. Dava sürecinde aranan sanıkların evlendiği, askere gittiği, belediyede işe girdiği ortaya çıktı.

Halen, firari üç sanık hakkında açılan dava Ankara’da devam ediyor.

Adalet sağlandı mı?

Avukat Şenal Sarıhan, Sivas katliamına ilişkin başlatılan hukuk mücadelesinin simge isimlerinden. DW Türkçe’ye konuşan Avukat Sarıhan, “adalet sağlandı mı” sorusuna şu yanıt verdi.

"Adalet sağlanamadı. Neden sağlanamadı. Bir kere yaşamını yitirenlerin geri getirmenin olağanı yok. Ama ne olabilirdi? Yeni can kırımları, yeni katliamlar olmayabilirdi. Yeni katliamları engellemenin yolu da doğru ve eksiksiz yapılmış bir soruşturmaydı. Bunların önü kesilebilirdi. Yeni suçları olmazdı. Bu katliamların önüne geçilmiş olurdu."

"Asıl failler ortaya çıkarılmadı"

Sarıhan, katliamın arkasındaki örgütlerin ortaya çıkarılmadığını vurgularken, şu ifadeleri kullandı:

"Her ne kadar birinci davada ağır cezalar verilmiş olması olumlu bir durum ise de müdahil avukatların çabaları, kamuoyunun desteğiyle kazanılmış sonuçlar ise de esas olarak eksik, yarım, tamamlanmamış bir dava olarak devam edecek. Bitmemiş, arkasındaki örgütler bulunmamış, gerçek failler öne çıkarılmamış bir olayda adaletin bağlandığını söylememiz mümkün değildir."

"AYM heyetinde sanık avukatı da var"

Anayasa Mahkemesi, 2012’de zamanaşımı nedeniyle düşürülen Sivas katliamı davasına yapılan başvuruyu 7 yıl sonra gündemine aldı. Ancak mahkeme, 29 Haziran'daki toplantıda başvurunun görüşülmesini gerekçesiz bir şekilde erteledi. Sarıhan, dosyayı görüşecek olan AYM İkinci Bölüm’ün üyeleri arasında bir dönem Sivas katliamında sanıkların avukatlığını yapan Celal Mümtaz Akıncı’nın da olduğuna dikkat çekerek, çekincesini şöyle anlattı:

"Anayasa Mahkemesi, 7 yıl süresince bu dosyayı ele almadı. Bu adil yargılanma hakkı ihlalidir. Dosyanın ele alınmamasında bazı kaygılarımız var. Şuanda Anayasa Mahkemesi'nde bu davada avukat olarak görev yapmış, sanıkların eylemlerini gönüllü olarak savunmuş bir üye de bulunuyor. Gerçi, bu görüşmelere girmediğini biliyoruz. Bunun bile psikolojik olarak etki yaptığı, bunun bile bizim tarafımızdan kaygıyla karşılanmış bir durum olduğunu ifade etmek istiyorum."

AYM’nin erteleme kararını eleştiren Sarıhan, şöyle dedi:

"AYM şuanda 2019’da yapılmış başvuruları ele almaktadır. 2014 esaslı bir dosyanın halen karara bağlanmamış olması, üstelik de tam yıl dönüme yakın, artık beklenti içinde olan ve adaletle yüreklerini soğutmak isteyen insanlara bu anlamda bir karar sunamamış olmaları, adaletin de hukukun de bizim yanımızda olmadığını gösteriyor."

Sarıhan, AYM’den beklentilerini şöyle açıkladı:

"Anayasa Mahkemesi'nden bu tür eylemlerin insanlığa karşı suç olduğu, zamanaşımından yararlanmaması gerektiği, bu yönüyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği noktasında karar vermesini bekliyoruz."

Alican Uludağ/ DW Türkçe