Havaların ısınması ve deniz mevsiminin başlamasıyla beraber peşi sıra boğulma haberleri de gelmeye başladı.

Bu yıl da durum geçmiş yıllarda yaşananlardan pek farklı değil. 2022'nin başından bu ana kadar meydana gelen 476 boğulma olayında 244 kişi hayatını kaybetti, 287 kişi kurtarıldı.

Peş peşe yaşanan olayların ardından İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine "Suda Boğulma Olaylarının Önlenmesine Yönelik Alınacak Tedbirler" konulu genelge gönderdi.

Genelgede alınması istenilen tedbirlerden bazılar şöyle: 

"Sağlık, güvenlik ve sosyal donatılar açısından yeterli görülen, can güvenliği riski taşımayan deniz, göl, gölet vb. yüzülebilir yerlerin her yıl mart ayının sonuna kadar 'yüzme alanı' olarak belirlenecek ve kamuoyuna duyurulacak.

Bunların dışında kalan alanlarda kesinlikle müsaade edilmeyecek ve bu alanlara yönelik ilave tedbirlerin planlanacak.

Yüzme alanlarında yüzme sınırları (kıyıdan itibaren 200 metreye kadar) yüzer donanımlarla işaretlenecek ve bu alanlarda yüzme sınırlarını gösteren uyarıcı levhaların bulundurulacak.

Yüzme alanı olarak belirlenen ve sınırları işaretlenen bu alanlara, her türlü motorlu veya motorsuz deniz aracının girmesi ve bu alanlarda yarış, gösteri vb. herhangi bir aktivite yapılması engellenecek.

Sahillerde çeken akıntı üreten yerlerin tespiti yapılacak ve bu bölgeler ikaz dubalarıyla işaretlenecek.

Boğulma olaylarının yaşandığı yerlerde can güvenliği açısından tehlike arz ettiğini belirten işaret ve ikaz levhaları konulacak. Uyarıcı afişlerle vatandaşlar bilgilendirilecek." 

 Çeken akıntılar boğulma olaylarında önemli nedenler arasında

Malum olduğu üzere suda boğulma olayları her dönem karşılaşılan sorunlardan. 

Bundan dolayı suda boğulma olayları, 2018 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi, İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Afet Yönetimi Bölümü, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nin işbirliği ve organizasyonuyla "Suda Boğulmalar ve Çeken Akıntılar" adlı bir çalıştayda tartışılmıştı.

Çalıştaydaki sunumlar kitap haline getirilerek internette de yayımlanmıştı.

Kitapta boğulma olaylarında yüzme bilmemek nedenler arasında iken özellikle Karadeniz kıyılarında görülen çeken akıntılar da Türkiye'deki boğulmaların önemli sebepleri arasında sayılmıştı. 

Kitapta yer alan bilgilere göre RİP yani "içe çeken" olarak da bilinen "çeken" akıntılar, en çok rüzgarlı havalarda görülüyor.

Coğrafi koşullardan dolayı Türkiye'de en çok Karadeniz kıyılarında yaşanıyor.

2007-2016 yılları arasında İstanbul'da jandarma kayıtlarına da giren 33 boğulma olayının incelemesine göre yüzde 67'sinin çeken akıntılardan kaynaklandı.

Çeken akıntılardan kaynaklı ölümler çoğunlukla Karadeniz kıyılarında görülüyor dense de örneğin Hatay'ın Samandağ kıyıları da riskli yerler arasında.

2010 ile 2015 arası 30 kişi bu ilçede boğularak öldü.

Riskli yerlerin çoğu Karadeniz kıyılarında

Kitapta, Karadeniz kıyılarının "çeken akıntı"dan kaynaklı boğulma olaylarının sıklıkla görüldüğü yerler olarak belirtildi ve Türkiye'de boğulma olayları açısından riskli yerler şöyle sıralandı:

İstanbul'un Karadeniz kıyısında Şile ve Ağva plajları, Kocaeli'nde özellikle Kandıra ilçesine bağlı Kefken, Kerpe, Kovanağzı, Sarısu, Cebeci plajları, Bartın'da merkez ilçe Mugada, Büyükkızılkum, Hatipler, Güzelcehisar, İnkumu ile Amasra ilçesi Bozköy, Çakraz ve Göçkün plajları ve Cide sahili, Düzce'nin Akçakoca ilçesi Çuhallı Plajı, Zonguldak'ın Alaplı ile Ereğli ilçe plajıları, Sakarya'nın Karasu ilçesi sahili, Samsun'un Canik ilçesindeki Mert Plajı, İlkadım ilçesindeki Fener Plajı ile Atakum ilçesindeki Adnan Menderes Sahili ile Kızılay Kampı Plajı, Sinop kuzey sahillerinde Kumkapı mevkiinden başlayarak Akliman bölgesine kadar uzanan sahil, Ordu sahilleri, Trabzon sahilleri, Giresun sahili, Ordu'nun Fatsa ilçesi sahili.

Her yıl ortalama 900 kişi boğuluyor

Kitapta Türkiye'de boğulma vakalarının sayısına dair de bilgi veriliyor.

Her yıl rakamlar değişse bile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de her yıl ortalama 643 kişi boğuluyor.

Ancak denizler hariç su kanalı, baraj, dere göller de hesaba katıldığında Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre bu sayı yılda ortalama 900 kişiye çıkıyor.

Boğulma olayları sadece denizlerde olmuyor.

İç Anadolu Bölgesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boğulma olaylarının yaygın görüldüğü yerler.

Buradaki insanlar girdikleri dere, göl, sulama kanalları ve barajlarda boğulma riskleriyle karşılaşıyor.

Dünyada her yıl ortalama 372 bin kişi boğuluyor

Yine Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Sağlık Örgütü'nün Küresel Boğulma Raporu'na göre her yıl ortalama 372 bin kişinin boğulma sonucu yaşamı yitiriyor.

İstatistiklere göre dünyada her bir saatte 40 kişi boğularak hayatını kaybediyor.

Suda boğularak ölümler, kazara ölümlerde üçüncü sırada yer alırken, yaralanmayla ilişkili ölümlerin ise yüzde 7'sini oluşturuyor.

Yılda yaklaşık 8 bin kişinin suda boğulma nedeniyle öldüğü ABD'de ise kaza kaynaklı ölümler içerisinde boğulma dördüncü sırada.

Erkekler ve gençler daha çok boğuluyor

Kitaptaki bilgilere göre dünya genelinde erkekler kadınlardan 4, Türkiye'de ise 5 kat daha fazla boğularak ölüyor.

En fazla boğulmanın gerçekleştiği yaş grubu 21-30 yaş aralığı.

En fazla yaşandıkları aylar ise temmuz, ağustos, haziran ve mayıs.  

Boğulmaktan kurtarılan birine nasıl müdahale edilmeli?

Son olarak Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu'na suda boğulma tehlikesi geçiren kişilere nasıl müdahale edileceğini sorduk.

Karcıoğlu, şu bilgileri verdi: 

Bilinci açık, baygın değilse kıyıya çıkarıldığında yan yatırılır ve kafası hafifçe geriye doğru çekilir. Böylece yutmuş olduğu suyun çıkarılmasına yardımcı olunur.

Bilinci kapalı ve baygın vaziyetteyse kıyıya çıkarıldığında sırt üstü yatırılır. Solunumu değerlendirilir, solunumu yok ya da yüzeyselleşmişse havayolunu açma manevraları (alt çenesini elimizle kavradıktan sonra, aşağı ve geriye doğru çekerek bu pozisyonda boynunun altına bir yükselti konularak) uygulanır. Eğer kazazede solumaya başlarsa başı yan çevrilerek yutmuş olduğu suyun dışarı çıkmasına yardımcı olunur.

Kurtarıcının diğer eli kazazedenin alnına, işaret ve başparmağı ise burnunu kapatacak biçimde yerleştirilir ve kurtarıcı soluk (ağızdan ağıza solunum) uygulanır.

Ağız açma manevralarında zorlanıldığı durumlarda ağız-burun solunumu tercih edilebilir. Hava yolunu açma manevraları esnasında kazazedenin ağız içi kontrol edilerek takma diş, yabancı cisim, balgam gibi sıvılar uzaklaştırılmalıdır.

Kazazedenin ağzına parmak sokulmamalıdır.

Ortamın ıslak olması hastanın elektro şoklanmasına engel bir durum değildir.

Mümkünse hastanın üzeri basit bir şekilde silinerek elektro şok verilebilir."