Bosna Hersek derneklerinin yayınladığı bildiri şöyle:
"
Bugün, Birleşmiş Milletler üyesi bağımsız bir ülke olan Bosna-Hersek’in komşuları Sırbistan ve Karadağ tarafından yok edilmek üzere saldırıya uğradığı savaş sırasında, Birleşmiş Milletler'in koruması altındaki bir bölgede, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da işlenen en büyük insanlık suçunun yani Srebrenica’daki Boşnak Soykırımı’nın 25. yıldönümüdür.

Srebrenica'daki Boşnak Soykırımı, 1992-1995 yılları arasında, Bosna-Hersek'in dış saldırı ve işgale uğradığı savaş sırasında, tüm Bosna sathında, Boşnaklar üzerinde işlenen savaş suçları ve soykırımlarının dehşetini adeta sembolleştiren, Birleşmiş Milletler, Avrupa ve İnsanlık Tarihi'nin en karanlık olaylarından biridir.


Boşnaklar üzerinde işlenen bu savaş suçu, Birleşmiş Milletler tarafından "Güvenli Bölge" ilan edilen ve o dönem Hollanda askerleri tarafından sözde korunan Srebrenica'da, Birleşmiş Milletler'in ve Uluslararası toplumun gözetiminde işlenmiştir.

Srebrenica’daki bu soykırım suçunun işlenmesi sırasında, 11-22 Temmuz 1995 günleri arasında, daha önce Birleşmiş Milletler tarafından silahsızlaştırılmış, Sırplar tarafından esir alınmış veya Birleşmiş Milletler’in Hollandalı askerleri tarafından Sırplar’a teslim edilmiş, yaşları 1 gün ile 97 yaş arasında değişen en az 8372 Boşnak, planlı ve kitlesel olarak katledilerek öldürülmüşlerdir.

Bu savaş ve soykırım suçu, başta General Ratko Mladić komutasındaki "Bosna Sırp Cumhuriyeti" Ordusu ve Sırbistan İç İşleri Bakanlığı'na bağlı "Akrepler" isimli paramiliter Sırp četnik çeteleri ile bir kaç yüz lejyoner asker tarafından işlenmiştir. Bölgeyi "Güvenli Bölge" ilan edip onu korumayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler, Bosna'da görev yapan Birleşmiş Milletler'in sivil ve askeri yetkilileri ve uluslararası toplum, bu soykırımın suç ortaklarıdır.


Bosna'da işlenen bu Boşnak soykırımlarının temel amacı, Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet olarak var eden; toprak bütünlüğünü, tarihini, kültürünü ve devletin gerçek sahibi Boşnak halkını, özellikle de erkeklerini soykırımla yok ederek, Bosna-Hersek'in bağımsızlığını yok etmek, devamında Bosna'yı ve Bosnalı Sırpları Sırbistan ile tek bir devlet içinde- Büyük Sırbistan içinde birleştirmekti.

Sırplar bu hedefe tam anlamı ile ulaşamasa da, Bosna Hersek Cumhuriyeti’ni savaş, savaş suçları, soykırım ve Uluslararası Toplum’un dayattığı adaletsiz Dayton Barış Anlaşması ile fiilen bölmüş ve adeta yayılmacı politikalarının ödülünü almışlardır.

Savaşın ve Soykırım’ın üzerinden 25 yıl geçti, ancak geçen sürede ne suçlular cezalandırılabildi, ne de acılar dindirilebildi. Lahey’deki Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi ve Uluslarası Adalet Divanı, Srebrenica olayının Soykırım olduğunu hükme bağlamış olsalar da, yaptırım içermediklerinden ötürü yetersiz kararlardır.

Yine ABD Temsilciler Meclisi, Avrupa Parlamentosu, BM Bosna Yüksek Komiseri ve birçok ülke parlamentosu tarafından, Srebrenica olayının Boşnaklar üzerinde uygulanmış planlı bir soykırım olduğuna dair alınan kararlar doğru kararlar olmakla beraber, gene yaptırım içermediklerinden ötürü maalesef etkisiz kararlardır.

Aynı şekilde, Bosna Hersek’in, Lahey Adalet Divanı’nda Sırbistan ve Karadağ’a karşı açmış olduğu soykırım suçu davası ile ilgili yapılan temyiz başvurusunun ‘’yetkisiz’’ kişi başvurusu gerekçesi ile red edilmesi ve zaman aşımı nedeni ile davanın ortadan kaldırılması, savaş suçları ve soykırımla ilgili adalet arayışlarına ağır bir darbe indirmiştir.

Srebrenicalı anaların Hollanda’da, Hollanda Hükümeti’ne karşı açmış oldukları, Srebrenica’daki soykırımda Hollanda askerlerinin ve dolayısı ile Hollanda Hükümeti’nin sorumluluğunun tespiti ve buna bağlı olarak ceza ve tazminata mahkum edilmesi ile ilgili dava, Hollanda Temyiz Mahkemesi’nde 27 Haziran 2017 günü karara bağlanmış, Mahkeme, Srebrenica’yı korumakla görevli Hollanda Birliği’nin, dolayısı ile Hollanda Hükümeti’nin yalnız 350 Boşnak’ın katlinden ve bunlarla ilgili % 30 tazminattan sorumlu tutulmasına karar vermiştir. Bu karar da Bosna’da işlenen savaş suçları ile ilgili daha once benzer davalarda alınan kararlar gibi adaletsiz bir karar olup, vicdanları bir kez daha kanatmıştır.

Sırp savaş suçluları, sembolik birkaç istisna dışında henüz cezalandırılmamıştır, cezalandırılmalarını geçtik; Boşnak Soykırımı’nı inkar eden ve hatta soykırımı yapanları destekleyici açıklamalarda bulunan yazar Peter Handke’ye geçtiğimiz Aralık ayında edebiyat dalında Nobel ödülü verilmiştir. Bu nedenle, savaş suçluları ve soykırımın sorumluları, adalet önünde mahkum oluncaya kadar dünyanın vicdan sahibi tüm insanları bıkmadan, usanmadan mücadelelerini sürdürmelidirler.

Savaş suçları, soykırım, Sırp yayılmacı politikaları ve savaşla kazanılanların üzerine Bosna- Hersek’e dayatılan Dayton Barış Anlaşması ve bunu takip eden Rambuye ve Lizbon gibi siyasi anlaşmalar, Bosna-Hersek’in anayasal bütünlüğünü, bağımsızlığını yok etmiş, devleti işlemez hale getirmiş, güce ve adaletsizliğe dayanan miyadını doldurmuş anlaşmalardır. Bu adaletsiz anlaşmanın, Bosna-Hersek’in; anayasal bütünlüğünü temin edecek şekilde yenilenmesi, çağdaş, işleyebilir bir anayasaya kavuşturulması ve yeniden düzenlenmesi için, ülkemizin öncülüğünde uluslararası toplum destek vermelidir.

Uluslararası Toplum’un Srebrenica’daki soykırımı engelleme konusundaki başarısızlığını da göz önünde bulundurarak, benzer bir olayın Bosna Hersek, ya da bölgedeki herhangi başka bir yerde tekrarına bir daha asla izin vermemek için, Bosna Hersek'in bir an önce Avrupa Birliği ve NATO'ya dahil edilmesi hayati önemdedir ve ülkemiz başta olmak üzere tüm uluslarası toplum bu konunun takipçisi ve destekçisi olmalıdır.

Soykırımla yerlerinden edilen Boşnakların ata topraklarına dönüşünü teminat altına alan Dayton Barış Anlaşması’nın ilgili maddeleri tavizsiz uygulanmalı, Bosna Hersek Devleti ile işbirliği içinde, soykırımın en büyük failleri olan Sırbistan, Karadağ, Hollanda ve BM’nin katkıları, ABD, AB ve ülkemizin de teşvik ve destekleri ile uluslararası bir fon oluşturulmalı ve bu fon yalnız kendi yurtlarına geri dönmek isteyen Soykırım mağdurlarının ihtiyaçları için kullanılmalıdır.

Şiddet yerine sabrı, nefret yerine sevgiyi, haksızlık yerine adaleti, çocukları öldürmek yerine onların eğitimini, savaş yerine barışı, ölüm yerine yaşamı, kötülük yerine iyiliği seçen Bosna’daki kardeşlerimiz gibi, bizlerin de, soykırımı inkar ederek acılarımızı, yaralarımızı kanatan herkese mesajımız şudur:

Srebrenica’daki Boşnak Soykırımı’na dair gerçek, artık unutulmayacak, unutturulmayacak ve yalanlarla yok edilemeyecek bir güce erişmiştir. Bu gerçeğin yaşatılması vicdan sahibi tüm insanlığın sorumluluğundadır. Ancak, Bosna-Hersek’teki Boşnak kardeşlerimiz ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan biz Boşnak kökenli yurttaşların, hem tarihe, hem de gelecek kuşaklara karşı sorumlulukları farklıdır.

Bu insanlık suçunu unutmayacağız, unutturmayacağız, çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara anlatmaya devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki unutulan soykırım tekrarlanır. Eğer Dünya’da hep barışın var olmasını istiyorsak, kin gütmeden, nefret tohumları ekmeden yaşadıklarımızı, yaşananları unutmamalıyız."