DYO’nun, AURA İSTANBUL (İstanbul Mimarlık ve Şehircilik Araştırmaları Akademisi) işbirliği ile gerçekleştirdiği, Türkiye’nin Renkleri ile ‘Renkli DYOloglar’ söyleşi serisinin yedincisi yapıldı. Farklı disiplinlerden isimlerin bir araya geldiği söyleşi serisinin bu haftaki konukları, Seyahat Uzmanı - Seyahat Yazarı Şerif Yenen ve İç Mimar Jale Kulin’di. 

Seyahat Uzmanı - Seyahat Yazarı Şerif Yenen ile İç Mimar Jale Kulin Anadolu medeniyetlerini, eski uygarlıkları, Göbeklitepe’yi, Çatalhöyük’ü, Ayasofya’yı, Topkapı Sarayı’nı, ülkemizdeki müzeciliği ve zengin tarihi eserleri içeren çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.

Bir diplomat çocuğu olarak çok farklı kültürlerde yaşadığını söyleyen Jale Kulin ‘’Türkiye’ye döndüğümde bizim ülkemizdeki çok katmanlı kültür, uygarlıklar birikimi, müthiş doğal güzelliklerle, dolu dolu bir coğrafyada yaşadığımızı derinden hissettim’’ dedi. Kulin ‘’Bu kadar karmaşık kültürlerin birleştiği bir coğrafyada gen yapısını, mimari yapıyı, renk dokusunu sizin bakışınızdan ele alıp küçük bir Anadolu gezisi yapar mıyız?’’ diyerek sözü Şerif Yenen’e bıraktı.

Biz dünyanın en önemli topraklarında yaşıyoruz diyerek söze başlayan Yenen;  Avrupa, Asya ve Afrika Kıtaları’nın kesiştiği nokta olarak Anadolu’nun köprü, geçiş noktası, medeniyetlerin beşiği ve insanlık tarihi açısından ne kadar önemli olduğuna dikkat çekti.

“GÖBEKLİTEPE’DEKİ BULGULAR DÜNYAYI YERİNDEN OYNATTI”

Yenen, ilk tarımın da Anadolu’da olduğunu hatırlatan Kulin’e, henüz tarım olmadan önce avcı toplayıcıların bu bölgeye geldiklerini, keşfettikleri arpayı, buğdayı işlenebilir hale getirerek, yiyecek peşinde koşma kaygısını aşıp yerleşik düzene geçmeye başladıklarını ifade etti. Buna bilim insanlarının ‘’Neolitik Devrim’’ dediklerini sözlerine ekleyen Yenen, son zamanlarda Anadolu’da yapılan kazılarla çok çeşitli bulguların elde edildiğini de ifade etti.

Göbeklitepe’nin müthiş bir buluş olduğunu, dünyayı yerinden oynattığını söyleyen Yenen Göbeklitepe’deki yaşam biçimini ve mimari yapıyı anlattı. Yenen, Neolitik dönemin Kuzey Mezopotamya’da başladığını, Anadolu’da başlayan yerleşik hayatın bir - iki bin yıllık ara ile tüm dünyaya yayıldığını ifade etti.

“İSTANBUL’UN RENGİ ERGUVAN”

Konuşmalarına müzeler, müzelerin mimari yönleri ve sergileme tekniklerini irdeleyerek devam eden Kulin ve Yenen müzelerden sonra Türkiye coğrafyasının renklerini konuştu. Kulin’in  sorusu üzerine Yenen “Karadeniz yeşil ve yeşilin her tonu, Ege ve Akdeniz turkuaz-yeşil kombinasyonu, Anadolu ise sarıdır.” dedi. Yenen İstanbul’un rengini ise “İstanbul’un rengi Erguvandır. Bizans döneminde hanedana ait bir renk olarak seçilmiş, gücün, asaletin ve iktidarın simgesi olan Erguvan rengi, o dönemlerde halkın kullanımına yasaklanmıştır.” şeklinde tanımladı.