Artı Gerçek’ten Rıfat Doğan’ın haberine göre olayla ilgili Çorlu Emniyet Müdürlüğü tarafından tutulan tutanakta duruşma öncesinde mağdur ailelerin ve avukatların Çorlu’da bulunan Orion AVM önünden başlattığı yürüyüşün avukat Atalay ve mağdurlardan İsmail Kartal tarafından organize edildiği iddia edilerek, Atalay’ın gruba önderlik ettiği, polisin trafiği kapatmadan kaldırımdan yürümeleri konusundaki ikazlarına rağmen avukat Atalay’ın grubu provoke ederek, görevli polis memurlarına agresif tavırlar gösterdiği ve kışkırtıcı bir şekilde ailelerle polisleri karşı karşıya getirmeye çalıştığı öne sürüldü.

Polis tutanağında duruşma kapısındaki gerilim için de şu ifadeler yer aldı:

“Avukat Atalay ile birlikte avukat Mürsel Ünder ve Birtan Altan isimli kişiler ve kalabalık bir grubun olduğu görülmesi üzerine kapının sol kanadı tekrardan fiziki olarak ittirmek sureti ile kapatılmaya çalışıldığı esnada aynı kapının sağ kanadı içerden kırılmak sureti ile açıldığı ve avukat Atalay, avukat Mürsel Ünder ve Birtan Altan’ın kapıda bulunan görevlilerimize mukavemette bulunmaya çalıştıkları saldırgan ve agresif tavırlar göstererek görevlilerimize görevini yapmaya engellemeye çalışarak grupları provoke edici söylemlerde bulundukları görülmüş ve şahısların engellenmesi sırasında görevlilerimizle içerdeki ve dışardaki gruplar arasında arbede yaşanmıştır…”

“KAMU MALINA ZARAR VERMEKTEN ÖN İNCELEME”

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı polisin olay günü ile ilgili tutanağına dayanarak avukat Can Atalay hakkında “kamu malına zarar vermek” suçlamasıyla ön inceleme başlattı. Savcılık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosu’na gönderdiği yazıda “Cumhuriyet Başsavcılığımızın Bakanlık Muharebe Bürosu tarafından, şikayet üzerine avukat soruşturması kapsamında yapılan incelemeye esas olmak üzere; ekte gönderilen evraka istinaden avukat Can Atalay’ın kendi isteğiyle sözlü veya yazılı beyanda bulunmak istediği takdirde “beyanda bulunan” sıfatıyla ifadesinin alınması ya da yazılı beyanını ibraz ederse telim alınması, yazılı bilgi/belge/delil ibraz ederse muhafaza altına alınması ikmal olunacak evrakın Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur” dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosu da avukat Atalay’a gönderdiği tebligatta “ön incelemeye esas olmak üzere “beyanda bulunan” sıfatıyla açıklamalarınızı Cumhuriyet Başsavcılığımıza tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde sunmanız, sunmak istemediğiniz takdirde dosyadaki mevcut duruma göre işlem yapılacağı hususunda bilgilerinize tebliğ olur” ifadelerine yer verdi.

“ADALET BAKANLIĞI’NIN İZNİ BEKLENMEDİ”

Sosyal Haklar Derneği avukatı Deniz Özen, müvekkili Atalay hakkındaki ön inceleme ile ilgili “Avukat Can Atalay, Çorlu tren faciasında hayatını kaybeden ailelerin vekili olarak gittiği duruşmada, duruşma salonunun kapısını kırmakla suçlanıyor. Ancak aynı gün duruşma salonunun kapısının kırılmasından daha önemli bir olay daha yaşanmıştı. Yargılamanın tarafı olan aileler duruşma salonuna alınmadı, salonun kapısı kilitlendi ve içeri girmek isteyen aileler polis tarafından darp edildi” dedi.

Avukat Özen açılan soruşturmanın kabul edilemez olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Duruşmaların kamuya açık şekilde yapılacağına ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunun açık hükmüne rağmen kapıların kilitlenmiş olmasını, ailelerin darp edilmesini ve yargılamanın taraflarını duruşma salonuna almayarak suç işleyenleri araştırması gereken Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının suç işleyen kamu görevlileri yerine bir kapı kilidinin peşine düşmüş olması, ciddiyetten uzaktır. Çorlu davasında failleri tespit etmeyen kamu görevlileri hakkında takipsizlik veren Çorlu Savcılığı burada Adalet Bakanlığı’nın iznini beklemeden talimat evrakı yazdı. Bu hukuka aykırıdır. Müvekkillerinin, tarafı oldukları yargılamaya katılmasını sağlamaya çalışan bir avukat hakkında bu gerekçeyle soruşturma başlatılmış olması kabul edilemez. ”

Avukat Can Atalay dava günü yaşananları Yavuz Oğhan’dan Bidebunudinle programında şöyle anlatmıştı:

“Adliye binasına girdik, sanki şüpheli bizmişiz gibi muamele gördük. Duruşma salonuna girdik ama yargılamanın tarafı olan insanları polis barikatı ile dışarıda tuttular. Tutamazsınız dedik, kapı kilitlendi. Dışarıda yakını kalanlar kapıya yönelince mesele başka bir aşamaya geldi. Polisin çok sert müdahalesi ile karşılaşıldı. Aileler ciddi bir şekilde darp edildi. Bu insanlar yakınlarını bir tren kazasında kaybetmiş insanlar. Gaddarca bir muameleye maruz kaldılar. Anlaşılmaz bir gözü karalık, anlaşılmaz bir sorumsuzluk var. Duruşma kapısında avukat dövmek ne demek? Hırslarını alamayıp aileleri dövdüler. Bu insanlara hak mıdır, reva mıdır? Bir yerden bir yere varmak için trene biniyorsunuz ve göz göre göre gelen bir ihmal sonucu insanlar ölüyor. Karşılığı bu mudur? Kazada hayatını kaybeden bir bakan yakını da olabilirdi, bakanı da mı döveceklerdi?”