Bu 1 Mayıs’a damgasını vuran gençler ve kadınlardı. Hayalleri çalınanlar, yaşam savaşı verenler. Ellerinden kendi olma hakları alınanlar. ÖZGÜRLÜK VE ADALET için alanları doldurdular.
Ülkenin her yerindeki alanlara baktığımızda, ortak taleplerin, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, ADALET, GEÇİM SIKINTISI, üzerine olduğunu söyleyebiliriz.
Eski 1 Mayıs’lardan farklıydı. İşçi ve emekçiler dışında, kadınlar, gençler, öğrenciler vb. Herkes bayramına sahip çıktı. Çünkü artık öğrenci de işçi, yaşlı da işçi, ev emekçisi kadınlar da işçi . Sözün kısası bu ülkenin yüzde doksan dokuzu işçi olduğunu anladı. Hatta işçi olmadığını düşünen de işçi olduğunu anladı (doktor, sanatçı, avukat, plaza çalışanları vs.) Gün geçtikçe sömürüldüğümüzü ve biz sömürüldükçe yüzde birin semirdiğine şahit olduk. Ocağa koyduğumuz yemeğin azaldığını gördükçe, aç yatan çocuğumuzun ağlayışlarını duydukça öfke de büyüdü.
HEPİMİZ ORADAYDIK:
Kendini “öteki” hisseden,
Kendini yalnız, çaresiz, kimsesiz hisseden.
Sesini duyurmak isteyen.
İfade özgürlüğüne inanan.
Çocuğuna beslenme alamayan.
Çocuğunu güvenle bırakacağı kreş olmadığı için çalışamayan.
Randevu sırası beklerken acıları ile baş başa kalan.
Eşit işe eşit ücret alamadığı için haksızlığa uğrayan.
Cinsiyeti yüzünden taciz, istismar, mobbinge uğrayan.
Torunlarıyla vakit geçireceğine sabahın köründe yollara düşen.
Haftayı çıkarma telaşıyla koşuşturmaktan yorulan.
İnsanca yaşamak isterken hep dışlanan.
Hepimiz ordaydık. İşçiler, emekçiler, kadınlar, yaşlılar, ezilenler, gençler, erkekler, çocuklar; yani bu ülkeyi var edenler.
Ne sinmişiz ne de korkmuş. Cesaret ve gurur vardı gördüğüm yüzlerde.
“Düğme ilikleyip, azar işitmeye gelmedik bu dünyaya” diyenler vardı.
Krizden, karşıtlıktan, çatışmadan beslenen bu iktidar “normalleşmeyi” sevmiyor. Yıllar içinde ötekileştirdiği, düşmanlaştırdığı değişse de, değişmeyen tek şey kaostan beslenmesi oldu. Belki de artık hepimiz bunu gördük. Bu 1 Mayıs bu olağanüstü birleşme bu yüzden olabilir. Sayısal oranlar üzerinden düşünürsek, geçen yıla göre, bu yıl zayıf olduğunu söyleyenler var. Fakat biz bu yıl farklılıklarımızla, bir arada yaşayabiliyoruz dedik. Yaşadığımız baskı ve şiddete rağmen, “bütün ötekiler yan yana durmakta inat edeceğiz” dedik.
1 Mayıs alanlarından izlenimler:
KADINLAR HER YERDE DİRENDi
Polis ablukasında birbirine sımsıkı sarılmış iki kadın. Polis bir anneyi gözaltına almaya çalışıyor, nedensiz. Emir geldi çünkü “toplayın sorgusuz, sualsiz. Biri korkulu gözlerle etrafa bakıyor şaşkın, diğeri dimdik, cesur “vermem “ diyor. Anne, “17 yaşında oğlum gözaltında onu almaya geldim” diye derdini anlatmaya çalışıyor. “Alamazsınız diye daha sıkı sarılıyor diğeri anneye.” Kadın kadının yurdu oluyor o an. İki kadın tek yumruk oluyor.
Başka bir yerde, tek başına kalmış bir kadın, etrafını sarmış polis. Dimdik, korkusuzca söylüyor sözünü.
Kadınların bandolu direnişinden yükselen neşe, karışıyor işçilerin baret seslerine.
ESKİ KUŞAĞIN ZARAFETİ:
75’lerinde bir beyfendiye mikrofon uzatılıyor, “yer üstünde, yer altında, şafakta çalışan var. Herkesin ama herkesin, emeğine saygı duyulmalı” diyor. Torunlarıyla belki de işçi bayramında halaya duracakken dönüyor karton toplamaya.
Hatay’da, 80’inde bir beyfendi, 1 Mayıs kortejini gül dökerek karşıladı. Ülkemin zarif Kuşağı.
Z KUŞAĞI YİNE YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜRDÜ:
Belki de ilk defa bir çok şehirde liseliler muhteşem kortejler yaptı. Geçtikleri heryere neşelerini de bıraktılar.
İŞÇİLERİN DURUMU:
1 Mayıs günü ona da tatil ama mesaim var diyen işçi: “Çok çalışıyoruz, çok yoruluyoruz diyor” bir başka kentte. “Sekiz beş çalışsak, ne güzel olur” diyor. Haftanın altı günü günde kaç saat çalışıyor bu işçi, (10 mu? 15 mi?)
Belli ki 1 Mayıs bütün işçilere tatil değil.
Peki bu durum, alanlardaki mavi yakalı işçilerin, zayıflığını açıklar mı? Hem işçiler hem işçi temsilcisi olduğunu söyleyen, parti, sendika ve örgütler bu konuyu sorgulamaya başladılar mı?
1 MAYIS ŞİDDETSİZ KUTLANAMAZ MI?
Sakarya’da coşku, neşe ve sükunetle kutlanan 1 Mayıs, neden İstanbul’da polis şiddetine dönüşüyor? İstanbul’da 52.656 polis görevlendirilmiş. 407 kişi gözaltına alınmış. Sanki bayram değil, savaş.
Birden fazla polis bir genci gözaltına almış. Almış. Evet zaten almış. Yere yatırıp, boğazına basıp, nefesini kesip, ters kelepçe takmak. Yetmedi, ağzını kapayıp nefesini kesmek. Bu vahşilik değil mi? Bu işkence değil mi? Bu İNSANLIK SUÇU DEĞİL Mİ?
HAK İÇİN SOKAK MEŞRUDUR
Hiç kimsenin, yararlanabileceğinden fazlasını tekeline alma hakkı yoktur. Milyonlarca insan açlıktan ölürken, zenginlerin yoksullara verdikleri şeyler, kusursuz bir iyilik değil, kusurlu bir haktır. Hakkını aramak isteyen herkes için sokak meşrudur.
KADINLAR HER DEVİR HER DAİM SÖZÜNÜ SAKINMAMIŞ
1 Mayıs şirini yazan ilk şair Yaşar Nezihe Hanım’ın birkaç dizesi ile bitirelim.
1 Mayıs
Ey işçi!
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,
Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
Kuvvettedir hak. Hakkı haksızlara anlat.