Çünkü her yerimizi örtsek de yetinmiyorlar. İstanbul’da bir parkta piknik yapan kadınlara; “biz İsmailağa cemaatinden geliyoruz. Ne güzel kapanmışsınız ama kadının her yeri mücevherdir. Çarşaf giyseniz daha iyi!” diyen yobazları bu duruma örnek verebiliriz. Piknik yapan kadınların bazıları yemek yemeye devam ederek, bazıları hafifçe başını kaldırmış, hani olur ya bazen, “meczup herhalde bulaşmayalım” tadında gülümsüyorlar. Diğer kadınlar kendi aralarında sohbete devam ediyorlar. Kız kardeşlerimiz en güzel tepkiyi vermişler aslında fazla söze gerek yok. Ama şunu söyleyelim: Bir grup genç kadına; “gevşek gevşek, lakayıt bir şekilde yaklaşanlar” bize din satamazlar. Kim olduğunuzu da bu cesareti nereden aldığınızı da biliyoruz.
Aynı “din bezirganlığı” yaparak, bize gerici fikirlerini satmaya çalışan cemaatler gibi iktidarın da bu taslakla “ailenin, ahlakın, anayasanın” arkasına sığınarak kendi ideolojik hayallerine giden yolda yeni gerici adımlar attığını da görüyoruz.
İktidar her zaman olduğu gibi en zayıf halka üzerinden kendi gerici fikirlerini meşrulaştırma peşinde. Bu defa da lgbti+ları hedef alıyor.
11’inci yargı paketinde neler var?
Taslakta “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Maddesi yer alıyor. Yani “biyolojik cinsiyetiniz neyse, ona uygun olarak size atanan rolleri de kabul edeceksiniz” deniyor. Bunu net anladık. Hepimiz atanmış cinsiyetimize boyun eğeceğiz. Çift cinsiyetle doğanlar için durum muallak. Kaderleri doktorun eşref saatine bırakılıyor.
Bunları konuşmalıyız. Biz konuşmadıkça, bizim dışımızdaki kimi art niyetli ve ideolojik emelleri olan kesimler toplumu yanlış yönlendiyorlar. Lgbti+lar vardılar, varlar ve var olmaya devam edecekler.
“Genel ahlaka aykırı tutum ve davranış ya da bulunmayı alenen teşvik!”
Genel ahlak deyince aklıma ilk devlet ahlakı geldi. Mesela Rojin Kabaiş; “bir gün yurttan çıkıyor ve bir daha kendisinden haber alınamıyor. Ailesi, özellikle babasının yıllardır adalet arayışı kamuoyunun gündeminde. Bu sayede TBMM’de bu isyan duyuldu. 10 yıl sonra Rojin’in vücudunda iki erkek dna’sı bulundu ve TBMM’ye bu cinayetin araştırılması için verilen soru önergesi Akp ve Mhp oylarıyla reddedildi.”
Şimdi genel ahlak meselesine bu örnek üzerinden bakalım. Bana göre bu örnekte meclis, “genel ahlaka uygun tutum” göstermemiştir. Önergeyi reddeden partilerin ahlak anlayışıyla benimki uymuyor olabilir. Amacım kişi ve kurumlara hakaret etmek değil, Ahlak anlayışımızın değişkenliğini anlatmaya çalışmaktır.
Yaşadığımız coğrafya, ailemiz, yetiştiğimiz toplumsal çevre, kültürümüz vb. Ahlak anlayışımızı belirler. Yani cinsiyetimiz, ne giydiğimiz, giymediğimiz, ahlakımızı belirleyen normlar değildir.
11’inci yargı paketini, “Aile Yılı” ilan ettikleri bu yılda yeni baskılarla toplumu hizalamak olarak okuyorum. Çünkü bu taslakta “evlilik dışı yaşamlar, hala üreyebileceği mümkün olan bireylere tıbbı müdahalenin yapılmayacağı vd.” Gibi bölümler çok tehlikeli. Söz konusu insanların sağlığıdır. Devletin kendi eliyle buna kısıtlama getireceğini açıklaması son derece sorunludur.
İran yüzünü aydınlığa çevirirken Türkiye karanlığa çekilmek isteniyor.
“İran olur muyuz?”“Yok yahu bir İran da olmayız herhalde?”Son yıllarda hepimiz bu soruları sormuş ya da duymuşuzdur. Halbuki yıllardır kadınların canları pahasına sürdürdükleri mücadele sayesinde, bugün İran’ın geldiği nokta umut vericidir. Çünkü kadınlar teker teker haklarını geri almaya başladılar. Başörtüsü yasağı kısmen de olsa kaldırılmaya başladı.
Buna karşın bizim için yeni bir karanlık dönem başlatılmak isteniyor. Cemaatlere kadınların örtünmesi yetmiyor. Akp için “kadın-erkek eşitliği fıtratta yok.” Toplumsal çürümenin göstergesi olarak; Ensest tecavüzün üstü “aile içi mesele” denilerek örtülüyor. Çocuk istismarı “rızası vardı” diye meşrulaştırılıyor. Ülkede her gün en az üç kadın erkekler tarafından öldürülüyor.
Ama “genel ahlak önemli.” Ama ülkenin ahlakı bu failler, failleri koruyanlar da değil, bizim bedenlerimizde aranıyor.
Ahlak polisliği dönemi başlıyor.
Katiller, sapıklar, uyuşturucu tacirleri, çeteler vs. Genel ahlakı bozmuyor olsa gerek ahlak polisleri kim ne giymiş, ne kadar örtünmüş, kim kimle diye bakmaya geliyor.
“Aile kurumu, toplum ve gençleri korumak devletin yükümlülüğü” diyor taslakta. Gençlerin güvenliğini mi düşünüyorsunuz? Okulların önündeki torbacıları toplayın, onların ağababalarını yakalayın. Yoksulluk içindeki gençleri görün. Açlığın boyun eğdirdiği çetelerin eline düşen çocuklarımızı görün. Gereğini yapın. Açlıktan okullarda bayılan çocukları görün.
Merak etmeyin; Yoksulluk, açlık, kimsesizlikle boğuşan bu Halk ahlakın ne olduğunu, ahlaksızın kim olduğunu, herkesten daha iyi biliyor.