15 Temmuz darbe girişiminin bir numarası olarak işaret edilen ve 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski orgeneral Akın Öztürk, Yargıtayın kısmi bozma kararının ardından Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü içinde iki gün boyunca hakim karşısında ifade verdi.

Darbe gününde Hulusi Akar'ın verdiği talimatları yerine getirdiğini ifade eden Öztürk, "Nasıl olduysa, birimiz 15 Temmuz’un kahramanı, birimiz bir numara olduk. Artık bu tiyatronun parçası olmak istemiyorum" ifadelerini kullandı. Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Abidin Ünal’ın işi kendisine yıktığını öne sürdü.

"Tanık olarak dinlensinler, kayıtların ham halleri dosyaya girsin"

Gazeteci Müyesser Yıldız'ın aktardıklarına göre, Öztürk, yeniden görülmesine başlanan 'Genelkurmay Çatı Davası'nda yaptığı savunmada kritik isimlerin tanık olarak dinlenmesini istedi:

"Öncelikle Hulusi Akar, Yaşar Güler, Abidin Ünal, eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Hulusi Akar Çankaya Köşkü’ne gittiğinde karşılayan Tuğrul Türkeş, Zekai Aksakallı, Sadık Üstün, Nihat Kökmen’in tanık olarak dinlenmesini ve tüm kamera kayıtlarının ham hallerinin dosyaya kazandırılmasını istiyorum."

Öztürk’ün bu talepleri üzerine avukatları ara karar vermesini istedi. Mahkeme bunu reddedince reddi hakim talebi dile getirildi. Bu talep de reddedildi.

"Ben kamptayken karar verilmiş"

Darbe gecesi Akıncı bölgesinde "esir generalleri kurtarmaya çalıştığını" öne süren Öztürk, "Birilerinin anlaşmasıyla darbenin muhtemel lideri tespit edilerek ismimin lanse edilmesi safhası başlatılmıştır. Lanse edilmesi görevini de Anadolu Ajansı üstlenerek, ben daha Akıncı bölgesinde, bir nevi esir generalleri kurtarmaya çalıştığım sırada ve sonrasında TV kanallarında hakkımda asılsız yayınlar başladı" dedi.

Öztürk, devamında, "Meğer yaklaşık 10 saat önce başıma neler geleceği veya gelmesi gerektiği hususundaki planlama uygulamaya konulmuş bile. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Başbakan Binali Yıldırım’ın danışmanı emekli Yarbay Murat Aydın da 15 Temmuz sabahından itibaren, saat saat nerede olduğumu araştırmaya başlayıp konut astsubayımı aramış. Demek ki daha ben kamptayken birileri darbenin başına bir orgeneral katmak lüzumundan hareketle karar vermişler” iddialarını öne sürdü.

Roboski Katliamı: "Emri vereni zamanı gelince söyleyeceğim"

Öztürk, Roboski (Uludere) Katliamı'nda bombalama emrini kimin verdiğini bildiğini, ancak bunu "zamanı gelince" söyleyeceğini de iddia etti:

"28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen bu olay benim görev ve sorumluluk sahamda değildi. Emri kimin verdiğini biliyorum ama şimdi değil zamanı gelince söyleyeceğim. Ceridelerde geçiyor. O bombalamaya Hava Kuvvetleri Komutanlığından itiraz edeni de biliyorum."

Yine Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilişkilendirildiğini kaydeden Öztürk, helikopterin düştüğü bölgenin kendisinin sorumluluk alanında olmadığını, 2. Hava Kuvvet Komutanlığına ağustosta atandığını söyledi.

DEM Parti'den sahte diploma şebekesi hakkında araştırma önergesi
DEM Parti'den sahte diploma şebekesi hakkında araştırma önergesi
İçeriği Görüntüle

"Abidin Ünal'ın el ve ayakları bağlı değildi"

Öztürk, darbe gecesi 143. filodaki personelin "ikna olmasının" ardından Hulusi Akar'ın kendisine "O zaman beraber gidip bu işi Başbakan'a anlatalım” dediğini, ancak sonrasında Başbakan ile Akar'ın konuştuğunu, Akar'ın da kendisinden Akıncı'da kalmasını istediğini öne sürdü.

Darbe girişiminin önlenebileceğini söyleyen Öztürk, şu iddiaları dile getirdi:

“Genelkurmay 2. Başkanı ve bazı generallerin de Akıncı Üssü’nde tutulduğunu öğrendikten sonra karargah odalarını dolaştım. Önce Yaşar Güler’i buldum. Bağlarını açtım. Gözleri yaşlı yaşlı, ‘Komutanım biliyordum, sizin haberiniz olsa gelip bizi kurtarırsınız diye düşünüyordum’ dedi. Abidin Ünal’ın tutulduğu odayı açtırdığımda el ve ayaklarının bağlı olmadığını, masanın üzerinde çay, su, bardak ve çerezler olduğunu gördüm.

Sonrasında hep birlikte Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahına hareket ettik. Ben arabamı, şoförümü Abidin Ünal’a verdiğim halde, sonrasında ‘Arkadaşların bindiği minübüsle geldim’ demiş. Bunu inkar edecek ne vardı? Böylesine basit bir konuda bile gerçeği söylemekten kaçındı. Akıncı çıkışında Yaşar Güler polislerle konuştu. Madem benden şüphelenmiş, neden onlara beni yakalatmadı da aylar sonra verdiği ikinci ifadesini değiştirdi? 600 bin kişilik ordunun komutanları neden korkuyorlar da mahkemeye gelmiyorlar?

Öte yandan kalkışmanın ana unsurunun Hava Kuvvetleri olduğu iddia edildiğine göre, Hava Kuvvetleri Komutanı olarak emrindeki gücü bu işten vazgeçirmek amacıyla en seri şekilde Eskişehir’e gitmek varken, sözde derdest edilmek için oyalanması nasıl açıklanacak? Gerçeklerin ortaya çıkarılması amacıyla iki eli cebinde filoda serbestçe gezinen, otoparklarda saklanan ve bulunduğu odada serbest hareket etmesine rağmen yerinden kıpırdamayan, kaçak güreşip ifade vermeye gelmekten korkan kudretlilere sorulmayan sorular varken, bana ‘Neden darbecilere karşı çıkmadın’ diye soruluyor."

"İkbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış"

Akın Öztürk iddialarını şöyle sürdürdü:

"Abidin, Yaşar, Hulusi Paşa, işi emrinde hiçbir şey olmayan Akın Paşa’ya yıktılar. Oysa tutuklu generallerin büyük bir kısmı Abidin Ünal’ın Hava Harp Okulu öğrencilerinden. Aynı şekilde Kara Kuvvetlerindeki subay ve kurmayların yaklaşık yüzde 20-25’i de Hulusi Akar’ın gerek Kara Harp Okulu gerekse Kara Harp Akademisi Komutanlığı döneminin öğrencileridir. Bu durumda bu komutanlara darbeci mi demek gerekiyor? Yaşar Güler’e gelince; ey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz. Ağlayan, hatta, ‘Ben bunlara ne yaptım ki? Şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım’ diyen de kendisi. Neden bunu saklayıp değişik ifadeler veriyor?

Yaşar Güler’in bu cümlelerinin ne manaya geldiğini çok düşündüm. Meğerse herkes herkesi tanıyormuş, ama ikbal kaygısıyla kimse kimseye dokunmamış. Birçok kişi belki de nelerin olabileceğini biliyormuş ve pasif kalarak, adeta bekle-gör politikası izleyerek olayların çığrından çıkmasına yol vermiş. Durumdan bihaber olan ve gardını alıp kendini koruyamayan bir tek ben varmışım. Suskunluklarının anlamı çok basit; Akın Öztürk darbe ile yargılanıyor, aman lehine söyleyeceğim bir söz ile töhmet altında kalmayayım korkusu olsa gerek."

"En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır, bu darbe önlenirdi"

"Yaşar Güler buraya gelseydi, bunları soracaktım; ama o kaçak güreşi tercih etti, daha doğrusu buraya gelmeye cesaret edemedi. Neden korkmuş olabilir ki? Nasılsa Akın Öztürk’e monte ettik, vur abalıya. Darbe girişimi gerçektir. Bunun arkasında bazı güçlerin olduğu da gerçektir; ama alınması gereken tedbirler alınmamıştır. En hafif tanımlamayla görevi ihmal vardır. Bu darbe önlenirdi. 2,5 saat refleks gösteremeyenlere yazıklar olsun.”