Dünya genelinde yaklaşık 57 milyon kişiyi etkileyen Alzheimer hastalığı, insan belleğini ve kişiliğini yitirmeye yol açan yıkıcı bir rahatsızlık. Bu alandaki en tartışmalı ve dikkat çekici yaklaşımlardan biri, virüslerin Alzheimer’ın gelişiminde rol oynayabileceği teorisi.
Bu teorinin öncülerinden biri olan Manchester Üniversitesi’nden Prof. Ruth Itzhaki, onlarca yıldır Alzheimer’ın kökenine dair araştırmalar yapıyor. Prof. Itzhaki, sinir sisteminde uykuda kalan herpes virüslerinin beyin hücrelerinde enflamasyon başlatarak Alzheimer’a yol açabileceğini öne süren ilk bilim insanlarından biri.
Ancak bilim camiası bu fikirleri başlangıçta dikkate almadı. Araştırmalarına fon bulmakta zorlanan Prof. Itzhaki, “Çalışmalarımız o dönemde daha fazla ilgi görseydi, bugün demans hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olurduk” diyor.
Amiloid plaklar ve beyin yangısı
Alzheimer’la ilişkilendirilen iki temel protein var: Beta-amiloid ve tau. Beta-amiloid proteinleri, beyinde yapışkan plaklar oluşturuyor; tau proteinleri ise sinir hücrelerinin içinde düğümlenerek iletişim ağını çökertiyor. Bu iki mekanizma, sinir hücrelerinin ölmesine neden olarak hastalığın klasik belirtilerini tetikliyor.
Ancak bu proteinlerin neden biriktiği halen tam olarak bilinmiyor. São Paulo Üniversitesi’nden nörolog Roberta Diehl Rodriguez, “Bu protein birikimlerine neyin neden olduğunu bilmiyoruz” diyerek araştırmaların henüz sonuçlanmadığını vurguluyor.
Herpes virüsü Alzheimer’ı tetikleyebilir mi?
Prof. Itzhaki’nin öncü çalışmaları, herpes simpleks virüsünün (uçuk virüsü) beyin dokularında da bulunabileceğini gösterdi. Bu şaşırtıcı keşif, bağışıklık sistemi tarafından beta-amiloid proteininin bir savunma aracı olarak üretildiği teorisini doğurdu. Ancak herpes virüsü yaşam boyunca tekrar aktive olabildiğinden, bu durum kronik enflamasyona ve protein birikimine neden olabilir.
Zamanla bu savunma mekanizması ters etki yaratarak nöronlara zarar vermeye başlıyor olabilir. Yani hastalığın kaynağı, bağışıklık sisteminin virüsle savaşırken beyne zarar vermesi olabilir.
Aşılar Alzheimer’a karşı koruma sağlayabilir mi?
Bu teori son yıllarda klinik çalışmalarla da test edilmeye başlandı. Özellikle zona aşısı üzerine yapılan araştırmalar, dikkat çekici sonuçlar verdi. Galler’de yalnızca belli bir doğum tarih aralığındaki kişilere yapılan zona aşısı, bilim insanlarına nadir bir karşılaştırma fırsatı sundu.
Stanford Üniversitesi’nden Prof. Pascal Geldsetzer’in analizlerine göre, zona aşısı yaptıranlarda yedi yıl içinde demans gelişme riski %3,5 daha düşüktü. Bu oranın mevcut ilaçlardan daha etkili olduğunu belirten Geldsetzer, “Virüslerin sinir sistemi içinde yıllarca kalabilmesi ve inflamasyonu tetiklemesi, demans riskini artırıyor olabilir” diyor.
Aşıların sadece spesifik virüsleri hedeflemekle kalmayıp, bağışıklık sisteminin genel direncini de artırdığı düşünülüyor. Geldsetzer, “Bu daha geniş bağışıklık etkisi başka hastalıklara karşı da koruma sağlayabilir” diyerek kapsamlı klinik çalışmaların başlatılması gerektiğini vurguluyor.
Yeni bir dönem başlayabilir
Eğer herpes ve zona virüsleri gerçekten Alzheimer’ın tetikleyicisi ise ve aşılar bu süreci durdurabiliyorsa, demansla mücadelede devrimsel bir gelişme olabilir. Şimdi gözler, zona aşısının Alzheimer’a karşı koruyuculuğunu test edecek yeni klinik çalışmalarda.