Yüzyıllardır kana doymayan savaş sürüp geliyor…
Doğdum savaşla
Yaşadım savaşla
Öğrendim savaş
Öğrettim savaş
Anlatır sınıf geçersin
Anlatamazsan tepetaklak…
Süren savaşlar içinde büyüdüm. Şimdi 90’ı aştı yaşım, savaşların yalanlardan talanlardan ibaret olduğunu öğrendim. Dünyada egemenler kendi çıkarları, kendi saltanatları uğruna savaşıyorlar. Verdiğimiz vergiler bize okul, yol, sağlık olarak geri dönmek yerine baskılar, sansürler, tutuklanmalar olarak geri dönüyor. Hapishaneler çoğalıyor, yabancı devletlerden alınan top tüfek, bombaya veriliyor paralar. Savaşlarda halk çocukları ölüyor veya öldürülüyor. Ölen kalan da halk çocukları, hapse atılan da. Hepsine birden ağlayan da halk anaları. Açlık, sefalet, yıkım, zulüm, işkence, yokluk, yoksulluk halklara reva. Ötekiler için; yaşasın adım sanım, saltanatım.
Sadece savaş mı? Hayır! Sen işçisin işçi kal, ek biç, yap yakıştır, yarat yaşat ama yaşama. “Bu nasıl düzen hey Bekleroğlu!”
Dünya savaşlarla yangın yeri
Bu savaş çılgınlığından
Seni kim kurtaracak dünya halkları?
Birleşmelisin örgütlenmelisin
Ey dünya kadınları
Ey dünya gençleri…
Hayatı yaratan işçiler
Haydi!…
Gönülden el ele tutuşalım, halklarla:
Ya hep beraber, ya hiç birimiz…
(Kaç gündür pek iyi hissetmiyordum kendimi, biraz geciktim. King Trump, öyle ya kendini kral ilan etti; şimdi de “barış elçiliği”ne soyunarak dünyanın sahibi olmaya göz koydu.
Gündemin yoğunluğu ve çok hızlı değişimi gecikmişliğimi telafi edemese de hoşgörüyle karşılamanızı sağlar umarım.)