BM Çevre Programı’nın (UNEP) raporuna göre, küresel ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefi neredeyse imkânsız hale geldi. Mevcut iklim taahhütleri yerine getirilse bile, küresel sıcaklık artışının 2,3 ila 2,5 dereceye ulaşacağı, önlemlerin bu hızda devam etmesi durumunda ise 2,8 dereceyi bulabileceği öngörülüyor.
Bu tablo, 2015 Paris İklim Anlaşması’nın temel hedefi olan “sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlama” sözünün artık gerçekçi olmadığını gösteriyor. Raporda, “Artık hedef 1,5 dereceyi korumak değil, bu sınırın ne kadar aşılacağını sınırlamak olmalı” deniliyor.
Guterres: Dünya İklim Felaketine İlerliyor
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, raporun ardından yaptığı video açıklamada, “Misyonumuz basit ama kolay değil: 1,5 derece sınırını aşmayı önlemek zorundayız” dedi.
Guterres, bu sınırın aşılması halinde “can kayıpları, kitlesel göçler, açlık krizleri ve kalkınmanın çöküşü” yaşanacağını vurguladı. En fazla sera gazı salımı yapan ülkelerin hâlâ taahhütlerini yerine getirmediğini hatırlatan Guterres, Paris Anlaşması’nı imzalayan 190 ülkeden yalnızca 60’ının iklim hedeflerini güçlendirdiğini söyledi.
Bilim İnsanlarından Alarm Zili
Raporun yazarlarından iklim uzmanı Anna Olhoff, mevcut önlemlerin “bilimsel olarak gerekli adımların çok gerisinde” kaldığını belirtti.
Bilim insanlarına göre, ısınmanın 2 derecenin altına düşmemesi halinde buzulların hızla eriyeceği, Amazon ormanlarının geri dönüşsüz biçimde tahrip olacağı ve bazı bölgelerin yaşanamaz hale geleceği öngörülüyor.
BM Çevre Programı İcra Direktörü Inger Andersen, sera gazı emisyonlarını azaltmak için “fırsat penceresinin kapanmakta olduğunu” söyledi.
Eşitsizlik Derinleşiyor: Bedeli Yoksullar Ödüyor
Bilim çevreleri, iklim krizinin sonuçlarının tüm gezegeni etkilediğini ancak en ağır bedeli yoksul ülkelerin ve emekçi halkların ödediğini vurguluyor.
Çevre örgütleri, “Zengin ülkeler karbon salımlarının asıl sorumlusu oldukları halde, faturayı yoksul toplumlara kesiyorlar” eleştirisinde bulundu.
Rapora göre, sıcak hava dalgaları, kuraklık, seller ve fırtınalar daha sık ve şiddetli hale gelecek; deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı kentlerini ve küçük ada devletlerini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakacak.




