1 gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödeyen kaç erkek olduıunu soran EŞİK Platformu'nun açıklamasında "Gerçek bir mağduriyetse, para toplayıp nafaka borçlarını biz ödeyeceğiz!" denildi.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un nafaka hakkı ve Medeni Yasa'nın Aile Hukuku Bölümünde düzenleme yapılacağı yönündeki açıklamasını tepkiyle karşıladı. Bakan Tunç'un söz konusu açıklamasında , daha önce defalarca farklı yetkililer tarafından dile getirilen “1 gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödeyen kişiler var” iddiasını da gündeme getirdiğine işaret eden EŞİK Platformu, "Artık bu iddianın bir an önce ispatlanmasını istiyoruz. Çünkü bu ve benzeri asılsız iddialar, konunun asıl mağduru olan kadınların ve çocukların görmezden gelinmesine ve sanki erkekler mağdur oluyormuş gibi gerçek dışı bir algıya yol açıyor. Bir gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödeyen kaç erkek olduğuna, söz konusu dosyaların numaralarına, ödedikleri nafaka miktarına, nafakanın kadına mı yoksa çocuğa mı ödendiğine dair acilen kamuoyunu bilgilendirin" çağrısında bulundu.

EŞİK Platformu'nun açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

"Şimdiye kadar kamuoyuna, 1 gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödemiş gerçek bir vaka bile yansımamışken; daha iki üç gün önce oğlunun nafakasını ödemediği için eski eşiyle davalık olan bir babanın, eski eşine “Ferrari aldım gel seni gezdireyim” demesi gibi haberler basına yansıyor.

Her gün 800 kadın doğum yaparken ölüyor Her gün 800 kadın doğum yaparken ölüyor

Bir gün evli kalıp onlarca yıl nafaka ödemek gibi, varsa bile birkaç istisnayı geçmeyecek bir iddia nedeniyle, devlet eliyle milyonlarca kadın ve çocuğun haklarının gasp edilmesine göz yummayacağız. Nafaka konusunun gerçek mağduru olan kadın ve çocukların unutturulup, kadınlara ve çocuklara yasal hakları olan nafakasını ödemek istemeyen erkeklerin mağdurmuş gibi gösterilmesi operasyonlarına karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Nafaka üzerinden adaleti ölçersek borçlu çıkarsınız

Israrla, “Süresiz nafaka adil değildir”, “Ölene kadar nafaka mı olur?” gibi cümleler kuruluyor. Oysa Bakan Göktaş’ın da yakından tanıdığı Belçika da dahil; İngiltere, Almanya gibi bazı ülkelerde koşulları varsa, nafaka yükümlüsü öldükten sonra bile nafaka yükümlülüğü devam etmektedir.

Medeni Yasa’ya göre, yoksulluk nafakası boşanma durumunda yoksulluğa düşecek olan tarafa ödenir. Kadın yoksulluğu ortadan kaldırılmadan; hayatın her alanında eşitlik sağlanmadan; çocuk yaşta evlendirilme, en az 3 çocuk, “annelik kariyerdir” gibi politikalar 21 yıldır kadınlara dayatılmışken ve kadın istihdamı %30’un altına düşmüşken yoksulluk nafakası tartışılamaz. Kaldı ki, kadın istihdamının %80’leri geçtiği İzlanda’da nafaka hakkı uygulanmaya devam ediyor.

Nafaka yüzyıllardır süren ev işinden eğitime, istihdamdan çocuk bakımına hayatın her alanına yayılan kadın erkek eşitsizliğinin doğal bir sonucudur. Tüm bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmayan iktidarlar ve erkekler, kadınların evlilik sonrası hayatta kalmalarına ve çocukların eğitimlerine

devam etmeleri ve geçimlerine destek olan nafakaya göz dikemez. Nafaka hakkı aleyhine yapılan her konuşma zaten komik miktarlarda olan nafakaların ödenmemesine neden oluyor. Anayasa gereği kadın erkek eşitliğini fiilen sağlamakla yükümlü olanlar, söylemleriyle eşitsizliği artırmaktan derhal vazgeçmelidir.

Nafakadan bahsedilirken asıl hedef Medeni Yasa

Adalet Bakanı Tunç, “Özellikle Aile Hukuku konusunda geniş bir çalışmamız var. Bilim Komisyonumuz şu anda çalışıyor. Aile Hukukunu toptan ele alacak bir düzenlememiz söz konusu olacak” dedi. Bu konuşmasıyla daha önce defalarca ortaya koyduğumuz bir gerçek açıkça dile getirilmiş oldu: Nafaka hakkının tartışılması sadece nafaka hakkı ile sınırlı değildir. Bu tartışmayı ortaya atan ve sürdürenlerin asıl hedefi, kaynağını laiklikten alan Medeni Yasa’dır. Nafaka hakkını tartışmaya açan ve gündemde tutanlar, aynı zamanda evlilik içinde edinilen mallarla ilgili kadın emeğini gözeten mal rejimini, kadının miras hakkını, İstanbul Sözleşmesi'ni, 6284 sayılı Yasa’yı, Anayasa’nın eşitlik ilkesini, yasal evlilik yaşını, karma eğitimi, kısacası kadın erkek eşitliğine dair her türlü yasal ve toplumsal zemini aşındırmaya ve yok etmeye çalışanlardır.

Aile Hukukunda yapılması planlanan düzenlenmenin kadınların lehine olmayacağı daha işin yöntemine bakıldığında bile anlaşılmaktadır. Bağımsız kadın örgütleri dışlanarak 2016 yılında hazırlanan TBMM Boşanma Komisyonu raporunda Medeni Yasa’ya, Ceza Yasası’na ve 6284 sayılı şiddet Yasası’na yönelik bu saldırılar açıkça yazılmıştı. Şimdi de kadınların, kadın örgütlerinin, Meclis’teki diğer partilerin ve muhtemelen iktidar partisi milletvekillerinin bir kısmının bile haberdar olmadığı bu yasal düzenleme çalışmalarının kimler tarafından, hangi kapalı kapılar ardında ve ne tür pazarlıklarla yürütüldüğü belirsizdir. Bilim Komisyonu denilen yapı kimlerden, hangi bilim insanlarından oluşmaktadır? Bu yapı içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ya da ilahiyat fakültelerinin temsilcileri bulunmakta mıdır? Bu komisyon neden kamuoyundan gizlenerek oluşturulmuştur?

Adalet Bakanı Tunç, açıklamaları arasında “Özellikle boşanma davalarının, nafaka ve tazminat davalarından ayrı tutularak uzun süren boşanma davalarının önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü tarafları mağdur eden bir durum söz konusu” demektedir. Boşanma davaları hızlandırılacak derken açıkça nafaka konusu ile boşanma konusunun ayrı ele alınacağını itiraf etmektedir. Bu itiraf, seçimlerden önceki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın gündeme aldığı ama oy kaybından korkularak ertelenen eski yasa değişikliği taslağının yeniden gündeme getirileceğini düşündürtmektedir. Hızlı boşanma davası demek, binlerce kadın ve çocuğun nafaka da bağlanmaksızın, aile konutundan da atılarak ekonomik şiddetin en ağırına maruz bırakılması, yokluğa ve yoksulluğa terk edilmesi demektir. Boşanma dilekçesi verilir verilmez (nafaka ve kusur araştırması yapmadan) boşanma kararı verilmesi erkeklere tek taraflı boşanma hakkının, “boş ol” sisteminin geri getirilmeye çalışılması demektir.

EŞİK’te bir araya gelen kadınlar olarak bu süreci yakından ve kaygı ile izliyoruz. Aile Hukukunun temel hükümlerini değiştirmek, milyonlarca kadın ve çocuğun hem bugününü hem de geleceğini tehlikeye atmak demektir. Laik hukuk sistemine ve Medeni Yasa’ya sonuna kadar sahip çıkacağız. İktidara kadınların kazanılmış haklarına ve anayasal laiklik ilkesine karşı saldırılara son vermesini tekrar hatırlatıyoruz: “Yasalara dokunma uygula!”