Küresel Neoliberalizmin Sonu: Abd’nin Ticaret Savaşı ile Başlayan Yeni Dönem
Küresel Neoliberalizmin Sonu: Abd’nin Ticaret Savaşı ile Başlayan Yeni Dönem
İçeriği Görüntüle

Strasbourg’da gerçekleştirdiği Avrupa Konseyi ziyareti dönüşünde İstanbul Havalimanı'nda 23 Ocak'ta gözaltına alınıp, 25 Ocak'ta tutuklanan ve 'terör örgütü propagandası yapmak' ve 'terör örgütüne üye olmak' suçlamalarıyla yargılanan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir yurt dışı yasağı şeklinde adli kontrolle tahliye edildi.

15 yıla kadar hapsi istenen İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi avukat Fırat Epözdemir’in yargılandığı davanın duruşması bugün İstanbul Adliyesi 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Fırat Epözdemir'in bizzat katıldığı duruşma için İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri, Türkiye Barolar Birliği yöneticileri, CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DEM Parti MYK üyesi Musa Piroğlu, İHDAS Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar sorumlusu Milena Buyum, Avrupa barolarından avukatlar da Çağlayan’a geldi. Epözdemir dün de İstanbul Barosu Başkanı ve yönetim kurulunun 21 Aralık 2024 tarihinde yapmış oldukları açıklama nedeniyle “basın ve yayın yolu ile terör propagandası yapmak”, “basın ve yayın yolu ile yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşmasında savunmasını yapmıştı.

“Biz İstanbul Barosu yönetim kurulu üyesi olduğumuz için bu dava açıldı”

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada salondakileri selamlayarak savunmasına başlayan Epözdemir, “İddianameyi birçok avukatla birlikte okudum. Doğrusunu söylemek gerekirse İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi bir avukatın bu kadar basit iddialarla tutulmasına bir anlam veremedik. Ancak, tutuklanmamın hukuki değil siyasi olduğunu biliyoruz zaten." dedi. Epözdemir şunları söyledi:

"Tutuklanmama giden yolu anlatacağım. İstanbul Barosu genel seçimi oldu. Yönetim disiplin, denetleme ve delegasyon listemize bakıldığı zaman Türkiye’nin bir kopyasını göreceksiniz. Her kesimden insanları, meslektaşlarımızı temsil edecek bir listeydi. Elbette ki bu listede Kürt kimliğini hiçbir zaman gizlemek zorunda kalmamış isimler de olunca, -umarım bu çözüm/barış süreciyle bileşikte bu tip şeyleri de aşarız-, bu kampanyalar büyütüldü. Seçimleri iyi sayılabilecek bir oyla kazandık. Kazandıktan sonra da benzer söylemler devam etti. ‘İstanbul Barosu’nu bu teröristlere nasıl verirsiniz’ dediler. 2 ay geçmeden içeriği suç oluşturmayan bir konuşma nedeniyle baromuza soruşturma başlatıldı. Normalde bakanlıktan izin alınması gerekirken bu prosedür işleme konmadı. Telefonla biz ifadeye çağrıldık. 7 Ocak 2025 tarihinde beyanda bulunmak için savcılığa gittik. 7 gün sonra bu sefer başka bir müdahale ile karşılaştık. Umut ediyorum ki bundan sonra olmaz. 15 yaşından itibaren insan hakları kavramıyla tanıştım. O tarihten beri de benim savunduğum şeyler bu süreçte konuşuluyor. Daha kullanışlı olanı seçtiler. ‘Fırat Epözdemir Kürt, alıp tutuklayalım’ dediler. Terörü seçtiler. Yüzlerce meslektaşımızın ortaklaştığı en önemli nokta şu: Siz İstanbul barosu üyesi olmasaydınız bu dava açılmayacaktı.

“Üç buçuk saatte benimle ilgili istihbarati bilgi toplanıp dosyaya sunulmuş”

16’sında bu dosya oluştu. Ayın 16’sında BTK’ya 10 yıllık HTS kayıtlarımın istenmesi için müzekkere yazılıyor. Aynen şu yazılmış: Komiser olarak görev yapan memura elden fiziken ivedi şekilde teslim edilmesi… Bu ne acele? Benimle ilgili istihbarati bilgi isteniyor. Üç buçuk saatte benimle ilgili istihbarati bilgi toplanıp dosyaya sunuluyor.

“Ne savunma yaparsam yapayım tutuklanacaktım…”

Benimle ilgili asıl soruşturma HDK soruşturması. Bu dosyada her ne olduysa tefrik kararı veriliyor bu dosta oluşturuluyor. Bir tutuklama kararı verilmişti. Ne savunma yaparsam yapayım tutuklanacaktım… Bir kişinin gerçekte suç işleyip işlemediğini kim bilir? En iyi kendisi bilir. Ben kendimi çok iyi biliyorum. Ben 15 yaşında beri insan hakları hukukuyla ilgileniyorum. 26 Kasım 1993’te Tatvan’da katledilen avukat dayımdan sonra iyice kafa yordum. Bu mesleği tercih etmemin en önemli nedeni insan haklarıdır. Hayatımda polisten sadece bir yerde dayak yedim. Ben sosyalist bir adamım. 1997 Beyazıt’ta başörtüsü yasağıyla ilgili protesto sırasında dayak yedim. Şu an televizyonlarda konuşan sıra arkadaşlarımız hocalarımıza ses çıkarmazken biz çıkarıyorduk.”

“Bana HDK illegal diyemezsiniz artık. Yıllardır kapatmamışsınız…”

İddianamedeki hiçbir iddiayı kabul etmediğini belirten Epözdemir, şöyle devam etti:

"Soruşturma savcısı bu iddianameyi inanarak yazmamış. Nedenini açıklayacağım. O kadar çok çelişki var ki… Temel amaç benim tutuklanmam… Benim HDK’ka hiçbir görevim yok. Zaten olmadığı da iddianameden belli. HDK’nin Bağcılar Başkanı olduğum iddia ediliyor. Excel tablolarında birinde adım varmış. HDK legal mi illegal mi? Hem Ankara Emniyet Müdürlüğü hem de İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan fezlekelerden okuduğum kadarıyla öğrendim HDK’yı… Bilmiyordum. İllegal bir faaliyet görmedim tüzükte. HDK 2011 yılında kuruluyor. O yıldan bu yıla kadar da faaliyetlerine devam ediyor. Bana HDK illegal diyemezsiniz artık. Yıllardır kapatmamışsınız… Binlerce kişide, onlarca kurumda benim iletişim bilgilerim var. Bu konuyla ilgili bana gelen onlarca beraat kararı var. Bu beni illegal örgüt üyesi yapmaz. HDP’nin Bağcılar Eş Başkan adayıydım. Ne geldiyse başımıza adaylıklardan geldi zaten.”

“Biz basit bir grup için herhangi birinden talimat alacak insanlar değiliz”

‘Diren Cizre’ WhatsApp grubu ile ilgili suçlamalara yanıt veren Epözdemir, şunları söyledi:

“Bir tek illegal mesaj yok. Cizre’ye gidip gelmek için organizasyon amacıyla kuruldu. Bu koparılan kıyamet neden? Ne diyor savcı bey, iddianame ne? İki iddia var, ‘Diren Cizre’ Whatsapp grubu HDK talimatıyla kurulmuş. Bu grubu kuran avukat arkadaşımıza hakarettir. Biz basit bir grup için herhangi birinden talimat alacak insanlar değiliz. Asıl soru şu, peki bunun delili nerede? İkinci iddia da şu, Cizre’ye HDK açıklamalarından sonra gitmişiz. Hayır, biz kanıtları ortaya koyduk. Biz tarihi çok önceden belirledik.

KHK’dan ihraç edilen abisiyle yaptığı telefon görüşmesi suç sayıldı

Oğlum burada bizi izliyor. Ona bırakacağım en büyük miras budur. Benim öyle basit bir iradem yok. Hiçbir örgütün iradesine teslim etmem kendimi. HTS kayıtları benim lehime olmuş. Genel kurul toplantılarında olmadığım ortaya çıkmış. Bu dosyada avukat olduğum unutulmuş. Adli kaydı olan kişilere tabii ki görüşüyorum. Abim de var bu liste içinde. Bana kızacak biliyorum ama anlatayım. Abim kadın doğum uzmanı. Parası olmayanın ilaç parasını verip gönderen bir doktordur. Bir dönem kadın doğum uzmanları kendi muayenehanesini açıyordu. Ya iki kişiden ya üç kişiden para alıyordu her gün. Benim doğrularım bu derdi. Ya böyle birini KHK ile ihraç ettiler. Evet geri alındı ama ihraç edilmesi yetmemiş gibi onla yaptığım telefon görüşmesi suç olarak konuldu. Bugüne kadar neysem, yine o olacağım. Mücadaleye devam edeceğiz. Öyle yapmazsak 2. Dünya Savaşı’na geri döneriz.”

“4 aydır bir eksikle çalışıyoruz”

Epözdemir’in ardından savunma yapan Kaboğlu, şunları söyledi:

“Üç kıtadan temsilcilerimiz var. Epözdemir 4 ay bir haftadır özgürlüğünden alıkonuldu. Dün Silivri’deydik bugün de Silivri’de olmamız gerekiyordu. Adalette mekan sorunu var. 4 aydır bir eksikle çalışıyoruz. Bunun yarattığı sorunlar savunma ve yargı hizmetinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu Baronun üzerine titremek için hukukçu olmamıza gerek yok. Çok önemli, tarihsel bir dava görüyoruz. Epözdemir 4 ay bir haftadır keyfi biçimde özgürlüğünden alıkonuldu. Anayasa maddeleri ihlal ediyor. Epözdemir, bir aile babasıdır.“

Epözdemir tahliye edildi

Daha sonra ise İstanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hürrem Sönmez, Epözdemir’in tutuklanmasının ardından baroda yaşanan aksaklıkları dile getirdi. Sanık müdafiilerinin savunmasına geçildi. Savunmaların ardından savcılık, Epözdemir’in tutukluluk halinin devamını istedi. Mahkeme, Fırat Epözdemir’in yurt dışı yasağı şeklinde adli kontrol ile tahliye edilmesine karar verdi. Dava, 9 Eylül’e bırakıldı.

Silivri'deki baro davası ertelendi

Öte yandan İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerinin yargılandığı davanın ikinci duruşması ise İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Silivri'deki Marmara Cezaevi'nin salonunda yapılan duruşma sanık avukatlarının mazeret dilekçesi sunması üzerine ileri bir tarihe ertelendi. Konuya ilişkin İstanbul Barosu'nun sosyal medya hesabından şu açıklama yapıldı:

"İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun yargılandığı davanın dün görülen duruşmasında, davanın tamamen hukuk dışı olduğu ve gerek hukukçular gerekse toplum nezdinde bir meşruiyetinin bulunmadığı ifade edilmiştir. Anayasa ve Avukatlık Kanunu kapsamında tanınan görev ve yetkileri kullandıklarını vurgulayan Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri, duruşmanın bugün de devam etmesi yönündeki karar üzerine, Yönetim Kurulu üyemiz Av. Fırat Epözdemir’in tutuklu yargılandığı davanın duruşmasına katılacağı için iştirak etmemişlerdir. Bugün yapılan ve hiçbir yönetici ile müdafinin katılmadığı duruşmada, bir sonraki celsenin 9-10 Eylül tarihlerinde Silivri Cezaevi yerleşkesinde bulunan 1 No’lu duruşma salonunda yapılmasına karar verilmiştir.

"Savunma susmadı, susmayacak!"

Dünkü duruşmaya katılan Türkiye Barolar Birliği Yöneticilerine, onlarca Baro Başkanı ve yöneticisine, yurt dışından gözlemci olarak gelen hukuk kurumlarının temsilcilerine ve dayanışma sürecini pekiştiren, salonda ya da yüreğiyle savunmayı savunan tüm meslektaşlarımıza içtenlikle teşekkür ederiz. Savunma susmadı, susmayacak!"