TÜRKİYE

Geçinemeyen emekliler gece mesaisinde: “Mecburuz”

Emeklilik maaşlarının yetersizliği, bakım yükleri ve artan giderler, emeklileri ağır ve riskli koşullarda çalışmaya itiyor.

Türkiye’de emeklilik maaşlarının yetersizliği, yaşam maliyetlerindeki artış ve bakım yükleri, yaşlı nüfusu giderek daha ağır ve riskli koşullarda çalışmaya zorluyor. Banka emeklisi Umut Gözcü ile öğretmen emeklisi Mehmet Demir’in hikâyeleri, bu geniş ölçekli tablonun somut yüzleri.

“Yetmiş bin lira eve giriyor ama yine geçinemiyorum. Altmış dokuz yaşındayım, hâlâ gece nöbetindeyim. Bu yaştan sonra kim çalışmak ister ki? Mecburiyetten çalışıyoruz.”

69 yaşındaki Umut Gözcü, 2003’te bankadan emekli olduğunda huzurlu bir dinlenme dönemi hayal etmişti. Ancak bugün hâlâ İstanbul Bebek’te bir evde gece güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. “12 saat değil, çoğu gün daha fazla ayaktayım” diyerek mevcut koşullarını özetliyor.

Gözcü’nün sözleri, emeklilerin neden giderek yeniden iş aramak zorunda kaldığını anlatıyor. Gıda fiyatlarından faturalara kadar temel giderlerin nasıl arttığını sıralarken “Bir kahvaltılık bile lüks oldu” diyor. Emekli maaşı ve işten kazandığı gelir toplamda 70 bin lirayı bulsa da dört kişilik evini döndürmeye yetmediğini belirtiyor.

Benzer bir tablo, 70 yaşındaki emekli öğretmen Mehmet Demir’in yaşamında da görülüyor. 2021’de emekli olduktan kısa süre sonra borçlar, sağlık giderleri ve aile içi yükümlülükler nedeniyle tekrar çalışma hayatına dönmek zorunda kaldı. Altı aydır bir firmanın gece bekçiliğini yapıyor. Emekli maaşı ortalamanın üzerinde olsa da ay sonunu getiremediğini ifade ediyor.

Her iki hikâye, Türkiye’de emeklilik sisteminin geniş kesimler için neden bir “geri dönüş” sürecine dönüştüğünü ortaya koyuyor.

TÜİK’e göre 65 yaş üstü her 100 kişiden yaklaşık 12’si çalışmaya devam ediyor; SGK’nın 2024 verileri ise 2,1 milyon emeklinin yeniden işgücüne döndüğünü gösteriyor. Yoksulluk oranlarının yüksekliği, yaşlıların ağır işlerde çalışma riskini artırıyor. İSİG raporları, 65 yaş üstü işçiler arasında iş cinayetlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor.

Gözcü’nün sözleri tabloyu tamamlıyor:

“Yıllarca prim ödedim. Bu maaş babalarının sadakası değil. Emeklilik böyle olmamalıydı.”