Genç işsizliği: Kapitalizmin sessiz disiplini

Türkiye’de genç işsizliği bugün artık istatistiklerin kuru rakamlarıyla açıklanamayacak seviyeye gelmiştir.

Üniversiteyi bitiren yüz binlerce genç ya iş bulamıyor ya da mezun olduğu alanla ilgisiz, güvencesiz işlere sıkıştırılıyor. Daha acısı, eğitim gördükleri yıllar boyunca yaratılan “yüksek beklenti” ile karşılaştıkları yoksunluk arasındaki uçurum, gençliği yalnızca maddi değil, aynı zamanda ideolojik bir bunalıma da sürüklüyor.

Önce bir yanılgıyı düzeltelim: Genç işsizliği, sıkça söylendiği gibi “yanlış tercihlerin” ya da “bireysel yetersizliklerin” sonucu değildir. Ne kadar kişisel çaba gösterilirse gösterilsin, kapitalist düzenin kendi işleyişi bu gençleri işsiz bırakmaya programlıdır. Kapitalizm, “yedek işgücü ordusu”nu var etmek ve sürdürmek zorundadır. Gençlerin işsizliği, bu ordunun sürekli tazelenmesinin en canlı kaynağıdır.

Burada önemli olan nokta şudur: Genç işsizliği yalnızca ekonomik bir sorun değildir; siyasal bir işlevi de vardır. İş bulamayan, bulsa da sürünerek çalışan gençlik, sistem açısından iki işe yarar: Birincisi, çalışan işçilerin üzerinde baskı aracıdır; “yerine geçecek binlerce genç var” tehdidinin somut zemini budur. İkincisi ise gençleri bireysel kurtuluş arayışına, kariyer illüzyonlarına ve hayal kırıklığına sürükleyerek siyasallaşmalarını engeller.

Oysa gerçek şudur: Genç işsizliği, işçi sınıfı ile gençlik arasında kalın çizgiler çekmez, aksine bağları pekiştirir. Bugün üniversite mezunu işsiz genç, yarın fabrikada, ofiste ya da çağrı merkezinde güvencesiz işçi olacaktır. Dolayısıyla genç işsizliği, sınıf mücadelesinin ertelenmiş değil, şimdiden başlamış bir boyutudur.

Peki çözüm? Daha fazla “istihdam paketi” ya da “genç girişimcilik programı”yla bu sorun aşılamaz. Bunlar, gençleri işsizliğe mahkûm eden düzenin makyajıdır. Asıl çözüm, gençlerin işçi sınıfıyla omuz omuza örgütlü mücadelesinde yatıyor. Genç işsizliği bir kader değil, kapitalizmin bilinçli tercihi ise; bu tercihe karşı gençliğin de kendi siyasal tercihlerini yapmasının zamanı gelmiştir.

Bugün görev açıktır:

Gençliğin işsizliğini görünür kılmak, bireysel başarısızlık olarak değil, sistemin suçu olduğunu işaret etmek,

İşsiz gençlerin örgütlü kanallara katılımını sağlamak,

Gençliğin öfkesini sınıf mücadelesinin ortak hattına taşımak.

Çünkü işsiz gençlik yalnız değildir. İşsizliğin yükü, işçilerin düşük ücretleriyle, emekçilerin güvencesizliğiyle aynı zincirin halkasıdır. Ve bu zinciri kıracak olan, gençliğin umutsuzluğu değil, örgütlü öfkesi olacaktır.

Genç işsizliğine karşı mücadele, sosyalizme giden yolun en somut cephelerinden biridir.

Eren Kaçar