2026 yılı için geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere Asgari Ücret Komisyonu, aralık ayının ilk haftasında ilk toplantısını gerçekleştirecek. Komisyon, hükümet, işveren ve işçi temsilcilerinden oluşsa da, masada söz sahibi tek işçi konfederasyonu olan Türk-İş’in toplantılara katılmayacağını duyurmasıyla bu yıl görüşmeler hükümet ve işveren temsilcileriyle sınırlı kalacak. Türk-İş, komisyon yapısının “adil olmadığı” gerekçesiyle masaya oturmayacağını ilan ederken, DİSK ve Hak-İş’in de söz hakkı bulunmuyor. Komisyona hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işverenler adına ise TİSK temsilcileri katılıyor.
Asgari Ücret ‘Ortalama Ücret’ Haline Geldi
Türkiye’de asgari ücret, artık yalnızca en düşük emek gelirini belirleyen bir kalem olmaktan çıkmış durumda. AKP iktidarının sermaye yanlısı politikaları ve ekonomik krizin etkisiyle asgari ücret, ülkedeki emek gelirleri içinde fiilen “ortalama ücret” haline geldi. Türkiye, asgari ücretle çalışanların sayısı bakımından Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor: 11,2 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Eurostat verilerine göre bu sayı, yaklaşık 20 AB ülkesindeki asgari ücretle çalışanların toplamından fazla. AB’deki 21 ülkenin toplamında 12,8 milyon, İngiltere’de 1,9 milyon kişi asgari ücret alırken Türkiye'de bu sayı 11,2 milyon.
Türkiye’nin ardından gelen Fransa’da 3,5 milyon, Almanya’da 3,2 milyon asgari ücretli bulunuyor. Yani Türkiye’deki asgari ücretli sayısı, en yakın ülkenin yaklaşık üç katı.
“TÜRK-İŞ Sorumluluktan Kaçıyor”
Asgari ücretin toplumun yarısını doğrudan etkilemesine rağmen Türk-İş’in masadan çekilmesini eleştiren BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, BirGün’e yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Türk-İş’in daha masa kurulmadan toplantılara katılmayacağını ilan etmesi, bu yıl belirlenecek zammın geçen yıllara kıyasla çok daha düşük olacağına işaret ediyor. Önceki yıllarda da masadan kalkarak sözde protesto görüntüsü veren Ergün Atalay bu yıl sorumluluğu en baştan üzerinden atmak istiyor. ‘Bizim üyelerimiz asgari ücretle çalışmıyor’ demek ise işçi sınıfının örgütlü gücünün ne durumda olduğunun açık ilanı niteliğinde.”
Türkmen, tüm emek gelirlerinin alacağı zammın asgari ücret üzerinden belirlendiğini hatırlatarak Türk-İş’in tutumunun işçi sınıfını yalnız bıraktığını vurguladı.
“Kurtuluş Örgütlü Mücadelede”
Mehmet Türkmen, sendikaların hareketsizliğinin işçi sınıfının örgütlü gücünün zayıflığını yansıttığını belirterek mücadele çağrısını şu sözlerle sürdürdü:
“Bu koşullar ancak işçi sınıfının yan yana gelerek ses yükseltmesiyle değişebilir. Her sendikanın görevi, örgütlü olduğu her yerde insanca bir asgari ücret talebini örgütlemektir. Gebze Sendikalar Birliği’nin çağrısıyla yapılan yürüyüş bu açıdan çok önemli. Benzer eylemler ülkenin dört bir yanına yayılmalı.”
BİRTEK-SEN’in geçen yıl Gaziantep Başpınar’da üyelik yetkisi olmamasına rağmen fabrikalarda yüzde 30–40 oranında zam kazandığını hatırlatan Türkmen, “Biz bunu henüz bin üyeliyken başardıysak, büyük konfederasyonların örgütlü mücadelesi neleri başarır siz düşünün” dedi.
Açlık Sınırı 30 Bin Lirayı Aştı
Asgari ücret görüşmelerine günler kala açıklanan açlık-yoksulluk verileri ise tabloyu daha da ağırlaştırıyor. Birleşik Kamu-İş’in Kasım 2025 Açlık-Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre açlık sınırı kasım ayında 266 lira artarak 30 bin 61 liraya yükseldi. Yoksulluk sınırı ise 93 bin 697 lira olarak hesaplandı.
Gıda fiyatlarındaki artış dikkat çekerken, et-balık-yumurta harcamaları 9 bin 323 liraya, süt-yoğurt-peynir harcamaları 6 bin 314 liraya yükseldi. Barınma, ulaşım, giyim ve ev eşyası gibi zorunlu giderler de ciddi oranda artış gösterdi.
Mevcut asgari ücret, açlık sınırının 8 bin 61 lira altında kalırken, dört asgari ücretin toplamı dahi yoksulluk sınırının 5 bin 281 lira altında.




