Kaynarca Kimya OSB Projesi: Sakarya İçin “Mekânsal Adaletsizlik” ve Geri Dönülmez Halk Sağlığı Tehdidi

Sakarya Havzası’nda kurulması planlanan Kimya İhtisas OSB’nin yer seçimi, bölgenin hâkim rüzgâr yönleri ve coğrafi yapısı göz önüne alındığında, bilimsel ve etik açıdan büyük bir tartışma başlattı.

Analizler, OSB’nin yerleşiminin kirliliği “olası” değil, yüksek olasılıkla sistematik ve sürekli bir şekilde en yoğun nüfuslu alanlara taşıyacağını ortaya koyuyor.

Rüzgâr Gülü, Kirliliği Adapazarı’na “Dikte” Ediyor

Sakarya Meteoroloji İstasyonu’nun 1960–2023 yılları arasındaki uzun yıllar verileri, yılın yaklaşık %75-80’inde rüzgarların Kuzey (Yıldız) ve Kuzeydoğu (Poyraz) sektörlü estiğini gösteriyor. Rapor, Kaynarca’nın bu sürekli rüzgâr akışı altında, rüzgâr altındaki tüm yerleşim bölgeleri için potansiyel bir birincil kirletici kaynak haline geldiğini belirtiyor.

Kaynarca’nın coğrafi konumu, Adapazarı Ovası’nın ve şehir merkezinin tam kuzey-kuzeydoğu ekseninde yerleşerek, kirleticilerin taşınımı için doğal, yüksek verimli bir “hava tüneli” oluşturuyor.

Kirletici Bulutun İzleyeceği Yol ve Üç Kritik Faz

Endüstriyel bacalardan salınacak kimyasal gazlar ve partikül maddeler (Kükürt Dioksit, Azot Oksitler, vb.), bu hava tüneli aracılığıyla hız kesmeden güneye, geniş yerleşim alanlarına doğru ilerleyecek. Kirlilik taşınımının aşamaları, Sakarya’nın farklı bölgelerinde farklı yoğunlukta etki yaratacak:

1. Faz (Söğütlü Koridoru): Rüzgârın ilk karşılaştığı yerleşim olan Söğütlü ve Ferizli, emisyonların en yüksek konsantrasyonlu haliyle temas edecek. Bu alanda akut solunum sistemi tahrişleri riski yüksektir.

2. Faz (Yenikent’in Doğrudan Teması): Kirlilik bulutu, coğrafi bir kırılma noktası olan Yenikent (Camili, Karaman, Korucuk) bölgelerine ulaşacak. Yenikent’in tepelik yapısı, kirleticilerin doğal dağılım yüksekliği ile kesiştiği için, bölge halkının havayı “birincil yoğunlukta” soluma riski dramatik şekilde artıyor.

3. Faz (Adapazarı Çanağında Birikim): Kirliliğin nihai varış noktası, etrafı tepelerle çevrili Adapazarı Ovası’dır. Bu çanak yapısı, özellikle kış aylarında görülen Termal Enversiyon (Isı Terselmesi) olayı ile birleştiğinde “ölümcül” bir mekanizma yaratıyor. Enversiyon, Kaynarca’dan taşınan tüm gazlar ve Partikül Maddelerin (PM) ovaya çökerek dağılamamasına ve uzun süreli, yüksek yoğunluklu kirlilik olaylarına yol açmasına neden olur.

Kronik Hastalıklar ve Kanser Riski Kapıda

Rapor, kimya OSB’nin halk sağlığına etkisinin kümülatif ve kronik nitelikte olacağını ve ciddi bir epidemiyolojik yük oluşturacağını vurguluyor.

Solunum Sistemi: Kirliliğin çanak yapısı içinde hapsolması nedeniyle, KOAH ve astım vakalarının prevalansında ciddi bir artışın kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Çocuklarda ise kronik bronşit ve düşük akciğer kapasitesi gibi gelişimsel sorunların yaygınlaşacağı öngörülüyor.

Kanser ve Ağır Metaller: Kimya endüstrisi, Benzen ve Formaldehit gibi kanserojen maddelerin kaynağıdır. Bu maddelere uzun süreli maruziyet, 5 ila 15 yıllık projeksiyonda bölgede lösemi, akciğer kanseri ve mesane kanseri insidans hızında istatistiksel olarak anlamlı bir artışa neden olacaktır. Ayrıca, Cıva ve Kurşun gibi ağır metallerin tarımsal sulama yoluyla gıda zincirine geçerek biyoakümülasyon (vücutta birikim) yoluyla toksisiteyi katlayacağı belirtiliyor.

“Leverkusen Modeli” Savunması Çöküyor: Mekânsal Adalet İhlali

Projeyi savunanların Almanya’daki “Leverkusen Modeli” kıyaslaması, rapor tarafından Türkiye’deki coğrafi ve planlama gerçekliği karşısında eleştiriliyor.

Almanya’daki sanayi bölgelerinin temelini oluşturan “Trennungsgrundsatz” (Önleyici Ayrışma İlkesi), riski kentsel dokudan tamamen mekânsal olarak ayırmayı ve geniş, yasal tampon bölgelerle çevrelenmeyi zorunlu kılar.

Kaynarca projesi ise, riskleri en yoğun nüfusa doğru yönlendirmeyi tercih ederek kamu yararı ilkesiyle çelişiyor. Bu yer seçimi, kâr maksimizasyonunu, yerel halkın temiz çevre hakkının önüne koyan bir “Çevre Adaletsizliği” örneği olarak nitelendiriliyor.

Kaynarca’nın yerleşimi, ekolojik dengeyi korumaktan uzak, coğrafi gerçekleri göz ardı eden bir “kirlilik sığınağı” modeline işaret ediyor.

Yazı: Melihcan KIZMAZ