Dünyada milyonlarca kedi sahibi, ev arkadaşlarına büyük bir bağlılık duyuyor. Peki hisleri karşılıklı mı? Kediler insanlara karşı nasıl hissederler? Bizim hakkımızda ne düşünüyorlar? İşte bu soruları kapak konusu yapan saygın haber dergisi Newsweek uzmanlara kedilerin dilini sordu. Yıllarca kedilerin davranışlarını inceleyen Budapeşte’deki Eötvös Lorand Üniversitesi’nden Peter Pongracz’ın araştırmasına göre, kediler çevrelerindeki bir kişinin niyetini anlama konusunda şaşırtıcı derecede yetenekli.

Bitki yetiştirmek  bu hastalıklara iyi geliyor Bitki yetiştirmek bu hastalıklara iyi geliyor

Ses ve yüzleri tanıyor

Daha da önemlisi pek çok kedinin karmaşık sosyal gruplar oluşturabilme, insan dostlarıyla derin anlamlı bağlar kurabilme yeteneğine sahip olduğu anlaşıldı. Ayrıca, kediler birçok kişinin düşündüğünden daha zeki. Birçoğu kendi isimlerini ve sahiplerinin seslerini ve yüzlerini tanıyabiliyor. Karmaşık insan işaretlerini anlayabiliyorlar. Kediler aynı zamanda davranışlarını kısıtlayan kuralları öğrenebiliyor, temel insan mimiklerini anlayabiliyor ve sınırlı bilgilere dayalı sonuçlar çıkarabiliyorlar. En önemlisi, araştırmalar kedi-insan bağının karşılıklı, gerçek ve kalıcı olduğunu gösteriyor. Yani kediler gerçekten bizi seviyor. Sadece bunu, köpeklerin kendilerini ifade etme şeklinden biraz daha farklı gösteriyorlar. Bugün dünya genelinde yaklaşık 220 milyon evcil kedi bulunuyor. (Köpek sayısı ise yaklaşık 471 milyon.)

12 bin yıldır beraberiz

Kedi ve insan bir arada yaşama tarihçesi en az 12 bin yıl öncesine dayanıyor. MÖ 10.000’lerde dönemin insanları Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki tarım yapmaya başladılar ve daha yerleşik bir yaşam sürdüler. Tahıl ve çöp depoları fareleri cezbetti ve fareler de kedileri çekti, kediler gıda depolarını temizleyerek ve hastalık taşıyan kemirgenleri uzak tutarak kendilerini insanlara kabul ettirdi. Kedi-insan dostluğunun ilk temelleri de bu dönemde atıldı. Bu süreç, kedilerin insan sahipleriyle neden köpeklerden farklı bir ilişki geliştirdiğini açıklamaya yardımcı oluyor. İlk evcil köpekler yemek artıkları için yalvarmak zorundaydı, bu da insanın kalbini kazanma becerisinin evrimsel bir avantaja dönüşmesine neden oldu.

Buna karşın ilk kediler, insanlardan uzak durarak ve daha sonra çevrede kendi yiyeceklerini avlayarak başarılı oldular. Yırtıcılara karşı savunmasızdılar. Bu yüzden köpeklerden çok daha ürkek olacak şekilde evrimleştiler. Daha meraklı, temkinli ve belirsiz durumlar karşısında kaçmaya ve saklanmaya yatkın oldular. Doğuştan gelen bu ürkekliğin üstesinden ancak insanların sahiplenmesi sayesinde gelinebilirdi. Ancak insanlar Taş Devri’nden bu yana köpekleri istenen özellikler için yetiştirirken, kediler için bu tür çabalar çok daha yeni. Bugün bile birçok kişi onları yalnızca “yarı evcilleştirilmiş” olarak görüyor.