Koca Sinan ve Selimiye

Son günlerin en çok konuşulan ve eleştirilen konusu Edirne Selimiye Cami restorasyonu.

Sosyal medyada birçok tarihçi, sanat tarihçisi, restoratörler, hattatlar ve bireysel olarak bu konuya uzak durmayan binlerce insan geri adım atılması için çabalıyor deyim yerindeyse savaşıyor. Hat Sanatı Atölyesi İletişim Platformunda 1024 hattatın paylaştığı ortak bildiri de “Aslı bozulan restorasyon, ihyâ değil imhâdır” denildi. Yapılan bu yanlıştan dönülmesi umudunu taşırken ne yazık ki bugün restore edilmek üzere tavanın kazınmaya başladığı bilgisi hepimizi derinden üzdü.

Unesco’nun tarihi miras listesinde yer alan camiinin kubbesi, çinileri, taş ve mermerlerine işlenen yazılar 16. Yy. hattatlarından Hasan Çelebi tarafından yapılmıştır. Yayınlanan bildiride “Selimiye Camii ile tarihi, mimari ve estetik ve estetik bakımından bütünlük arz eden, tarihi belge ve fotoğraflarda yer alan, farklı dönemlerde yapılan restorasyonlarda da özen gösterilmiştir aslına sadık kalınarak denilmiştir”

Selimiye Camii’nde ki mevcut süsleme ve kalem işlerinin, Mimar Sinan döneminde ki tezyinat anlayışına uygun olarak yapılmıştır. Ancak şu an yapılacak olan kalem işi neredeyse kireçle boyanmış görüntüsü alacak ve sadeleştirilecek. Türk mavisi olan renk siyah renk taban kullanılarak yazılacak. Barok stilin örneğinin olduğu eski hali belki de ayetlerin anlamını da bozacak şekilde olmasına neden olacak.

Mevcut tezyinat Edirnevari üslup olarak karşımıza çıkar. Üç şerefeli olan cami, kültürel mirasımızın en büyük eserlerinden biridir. Şimdi yapılacak tezyinatın başında bulunan heyet başkanı Uğur Derman ve başkan yardımcısı Sadettin Ökten yapılan eleştirileri neredeyse hiç dikkate almamış ve duruma devam edilmesi yönünde karar vermiştir.

Oysaki bu konuda haklı isyan da bulunan Talha Uğurluel, Nezih Başgelen başta olmak üzere konuyla ilgili birçok kişi bu restorasyonun durdurulması için Kültür ve Turizm Bakanlığına ve gerekli diğer kurumlara belgeleriyle başvurdukları halde konunun kapatılması ve tezyinata başlanması geri dönülmez yanlışların başlangıcıdır.

Son yıllarda yapılan tarihi yapı, camii, çeşme, köşk, kasr, ve saraylarda akıl almaz restore yanlışları ne yazık ki devam etmekte. Aslına çok uzak, adeta kireçle boyanmış havası taşıyan bu yenilenmeler restoreden çok üzeri sıvayla kapatılmış dolgu malzemeli yapılara dönüşmüştür. Galata Kulesi, Kız Kulesi, ve bir çok camii çeşme bundan nasibini ne yazık ki almıştır. Kumlama tekniği adı altında yapılan bu tarihi dokusunu kaybettiren yanlışlıklar hangi restoratörler tarafından onaylanıp yapılıyor akıl alır gibi değil. Oysa ki restoratörün birincil görevi sanat eserlerini korumak ve bakımını onarımını yapmak iken düz bir sıva işçiliği mantığıyla çalışmalarının nedeni nedir anlamak mümkün değil.

Koca Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği bu eşsiz mimariyi lütfen bozmayalım. Şimdiki hiçbir mimar, hattat, kalemkâr bu ustanın ve onun bu mimariyi yapmasında en az onun kadar değerli olan üstatlar kadar olamayacaklardır. O nedenle bir küçük karışına bile dokunmamaları gerektiğini de çok net söyleyebiliriz.

Tarihi ve kültürel miraslarımıza sahip çıkalım.

Ayşe Özçelikler

25.09.2025