“Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!” demişti Marx. Ama doğrusu, mezarında bile bu kadar renkli bir sınıf ittifakı beklememiştir. Geçenlerde Londra’daki Highgate Mezarlığı’nda, Karl Marx’ın anıt mezarına bırakılmış bir Labubu bebeği görüntüsü sosyal medyada fırtına gibi esti. Kim bıraktı, ne niyetle bıraktı bilinmez ama tarih boyunca bu kadar çok ideolojik okuma kaldıran az peluş oyuncak görülmüştür.
Kimi dedi ki: “Kapitalist popüler kültürün, devrimci simgelerimizi çökertme operasyonu.”
Kimiyse “Hayır, hayır, bu bir ironi! Labubu’nun gözleriyle sistemin ruhsuzluğuna ayna tutuluyor” diyerek Freud’vari okumalar yaptı. Sosyal medya, Gramsci ile SpongeBob arasında gidip geldi.
Peki, Labubu kim?
Çoğumuzun evinde bulunan ve çocuklarımızın, yeğenlerimizin (ki yeğenim UMAY’ın elinden düşmüyor) elinden düşmeyen peluş bir figür. Hafif ürkütücü, biraz sevimli, biraz da “Benim ne suçum var ki bu dünyada?” der gibi bakan bir surat. Yani tam da geç kapitalizmin yarattığı nesneleşmiş bireyin sembolü aslında!
Marx’ın mezarına Labubu bırakmak, belki de postmodern çağın en dürüst manifestosu da olabilir. Artık büyük anlatılar çöktü, işçi sınıfı WhatsApp gruplarında sessize alınmış, sendikalar TikTok’a yetişememişken; sahne peluşlara kalmış olabilir mi? Sonuçta Labubu da çalışmıyor, üretmiyor, sadece var. O da tıpkı çağımızın dijital emekçileri gibi görünmeyen, ama her yere yayılmış bir “mevcudiyet”.
Ama asıl ironik olan şu: Marx, yaşasaydı belki de Labubu’ya bakıp şöyle derdi:
“İşte burjuva kültür endüstrisinin nihai zaferi: Mezarıma bile artı-değer bıraktılar!” Komik değil mi? En azından bize ister istemez tebessüm ettiriyor. Ama birde bunun acıklı bir yanı var.
Çünkü Labubu, mezara bırakıldığı andan itibaren artık bir meta olmuştur. Fotoğrafları viral olmuş, kullanıcılar “Labubu’nun Marx’la buluşması” diye tweet atmış, kimileri bu kareyi NFT yapmayı bile teklif etmişlerdir. Ne diyelim, zamanın ruhu mezarlara kadar sızıyor.
Ve belki de bu yüzden, Marx’ın mezarına bırakılan Labubu sadece bir oyuncak değil; günümüzün ideolojik boşluğunu dolduran bir sessizlik manifestosu. Bir zamanlar kasabalarda Komünist Hayalet dolaşırken, şimdi peluş hayaletler dolaşıyor sosyal medyanın sokaklarında.
Belki de yeni devrim artık kırmızı bayraklarla değil, kırmızı tüylü oyuncaklarla gelecek. Ya da hiç gelmeyecek. Ama en azından artık biliyoruz: Labubu da bir sınıf bilinci arayışında olabilir.