Niçin Konsere Gideriz?

İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Ağustos ayı boyunca, hafta sonlarında gerçekleştirilen “Yaz Kahve Konserleri”, beklenenin de üstünde, gerçekten çok ilgi gördü. Önceki yıllarda daha küçük bir alanda, daha az izleyici toplayan Kurukahveci Mehmet Efendi sponsorluğundaki etkinliğin son konserinde 115’i koltukta, 400 (aslında çok daha fazlaydı) kişiyi de merdivenlerde ve ayakta ağırladı. Son konser öncesi konuşan Kurukahveci Mehmet Efendi Marka Müdürü Sezin Özakıncı, kültür ve sanata destek olmanın önemine değinerek yaptıkları için çok değerli olduğunun bir kez daha kanıtlandığını söyledi. Üç hafta sonu yapılan ve 2026 yılında, yaz sezonu boyunca sürdürülmesini dilediğimiz konserleri ve emeği geçenleri destekliyoruz.

Asıl mesele…

Başlığa çıkarttığım “Niçin konsere gideriz” sorusunun yanıtını bulmak istiyorum asıl… hemen baştan belirteyim: Konser, film, tiyatro, sergi gibi sanat etkinliklerinin ne önemini biliyoruz ne gerekliliğinin ne de yararının farkındayız. Bildim bileli, özellikle sergiler için (çoğunlukla kışın yapıldığından olsa gerek), ”yağmurdan kurtulmak için” denir, gezenler işaret edilerek. Ben de ilk gün gezmeyi sevmem, çünkü o kalabalıkta gezemez, asla yapıtları göremezsiniz. Güzel bir yanı ise aynı duyguyu paylaştığınız insanlarla bir araya gelmiş olmak, hâl hatır sorabilme fırsatı bulabilmektir.

Yine sorayım: Niçin konsere gideriz? Evde, çok daha sessiz sakin ortamda, dış seslerden uzak dinleyebilirsiniz çalınan parçaları, hem de en iyi maestro eşliğinde, en iyi orkestralardan, en temiz sesle. Plaktan, banttan, kasetten, videodan, internetten ve/veya gelişmiş bir cihazdan pürüzsüz, hatasız ve tizden basa her tonu işiterek o keyfe varabilirsiniz.

Buna rağmen, insanlar neden bilet peşinde koşar, kuyruklarda zaman harcar, belki rahatsız bir oturuşla o parçaları dinlemek ister? Çünkü canlı dinlemenin… düzeltiyorum; izlemenin, tadını almak, keyfine varmak için. Gerek orkestra şefinin hareketleri, gerek orkestra elemanlarının mimik ve hareketleri, olası farklılıkları yaşamak için konsere gideriz.

Dünkü “Yaz Kahve Konserleri”nde kalabalıktan kaynaklanan bir tartışma da yaşandı. Oturanların arasına girip fotoğraf çekme bahanesiyle arkadakilerin orkestrayı görmesini engelleyenlere itirazla başladı sorun. İşte, o an, müziğin yaydığı kendine özgü o duygudan çıktım ve “niçin konsere gideriz” diye düşünmeye başladım. Açık söyleyeyim, müziğin (Chopin, Haydn, Mozart ve Bregović’in çeşitli eserlerini izledik) tınıları, rengi, taşıdığı duyguları beni destekledi. Konser çıkışı, herkese sordum: Niçin konsere gideriz? Kimi deli mi ne, gibisinden baktı yüzüme, kimi bilmem dedi… Düşünebiliyor musunuz, evinizdeki konforu -buna ses kalitesi de dâhil- bırakıp sıcaktan/soğuktan etkilenme pahasına, trafiğe, yol yorgunluğuna, belki açlığa ve susuzluğa karşın o “zahmete” giriyorsunuz. Aynı müziği dinleyemeyebileceğinizi bile bile. Birbiriyle konuşanlara, telefonunun sesini kısmayanlara, gelip geçerken üzerinize çıkanlara rağmen…

Konserde müzik dinleyeceksiniz, ama sahneyi görmek için de başınızı uzatırsınız, yana kaykılırsınız, önünüzdeki uzun boyluysa rica edersiniz vb. demek ki, sadece dinlemekle sınırlı değil konser etkinliği. Sahneyi görmelisiniz. Sahnede o müziği çalanların gözlerindeki duyguyu görmelisiniz, mimiklerini kaçırmamalısınız. Orkestra şefinin saniyenin bilmem kaçta kaçı kadar süre gecikmesi ya da kemanın tellerine arşenin sürülmesinin gecikmesi, solist varsa erken ya da geç girmesini evdeki steril müziğe tercih edersiniz. O hoşluktur, o insanın farkıdır, o konserin güzelliğidir.

Eee, yani ne demek istedin diye soracaksınız, biliyorum. Fotoğraf çekmek bahanesiyle kimsenin o konserden alacağı tadı engellemeyin, iki gün sonra sileceksiniz en geç, kaçırmayın müziğin duygusunu, zamanda kalın.