Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil, TRT'de yaptığı propoganda konuşmasında, 'Kaynaklarımızı patronların kârına göre değil hepimizin ihtiyacına göre planlayacağız' dedi

Sera Kadıgil'in konuşması şöyle: 

Merhaba, 

Ben Sera Kadıgil, Türkiye İşçi Partisi Sözcüsü ve İstanbul Milletvekiliyim. 

Sana TİP adına seslenmek üzere buradayım bugün. 

Gerçekleri söyleyenleri vergilerimizle yayın yapan bu kanala hiç çıkartmadıkları için şaşırmış olabilirsin. Ya da bu ekranda genelde bağırıp çağıran erkekleri gördüğün için ama lütfen şaşırma. Kadınlar da milletvekili olabilir, ülke yönetebilir, aslında biliyor musun kadınlar her şeyi ama her şeyi yapabilirler. O yüzden ben bugün özellikle diğer siyasetçilerin hiç önemsemediği kardeşlerime sesleneceğim. Çocukluğunu, hayatını çaldıkları kız kardeşim, evet sen, sana sesleneceğim.

Yokluktan doğru düzgün beslenemediğin için büyüyemedin, boy atıp serpilemedin belki. Büyümen için gereken mamalara, bezlere çalınmasın diye marketlerde kelepçe takıldı da yönetenler sadece oturup seyretti.  

Senden çaldıklarıyla zengin olanların çocukları ejder meyvesiyle doyarken sana bir elmayı çok gördüler. 

İlkokul çağına geldiğinde öyle spor salonlu, müzik odalı okullar bekleme sakın, onlar senin için değil. Senin payına 60 kişilik sınıflar düştü. Susasan kantinde bir su 5 lira, acıksan bir tost 20 lira, evden koydukları beslenme artık bir kuru ekmekten ibaret, anan baban çaresiz, elde yok avuçta yok. Ama bunca yokluğun sorumlusu ülkeyi yönetenler değil yan sıranda oturan göçmen çocuğu, kızacaksan ona kız dediler.  

Ya da çok istemene rağmen okula gitmene bile izin vermediler, Son 20 yılda daha kendi çocukken anne olmak zorunda bıraktıkları 500 bin kız çocuğundan birisin belki de… Ya da okulda olması gerekirken fabrikalarda, tarlalarda, inşaatlarda çalışan 2 milyon çocuk işçiden biri…

Son yirmi yılda okulu kapatılan 20 bin köyden birinde doğdun belki kim bilir. Taşımalı eğitimle kilometrelerce yol tepenlerdensin. Ya da bilmediğin bir dilde okuma yazma öğrenmeye çalışıp da daha ilk andan on sıfır geride başlamak düştü payına. 

Üniversite çağındasın artık belki. Güç bela attın kendini bir kampüsten içeri. Yurt bulmak ya da arkadaşlarınla eve çıkmak nostaljik bir hikaye artık senin için. Katar şeyhlerinin parayı bastırıp tek seferde 50 daire aldığı şehirlerde, sana yer kalmadı. Kuş uçmaz kervan geçmez havalimanlarına milyarlarca lira dökenler, sana bir yurdu çok gördüler. Çünkü tarikatların cemaatlerin tuzaklarına mahkum ol istediler, Enes Kara gibi nice gencin hayatını söndürdüler.

Bu şartlarda okulu bitirebilsen bile bir gelecek bırakmadılar sana. 

Hep “yeterince çalışırsan olur” dediler. Yeterince çalışsan da olmadığını gördüğünde çoktan 40 yaşına gelmiş ol istediler. 

Nihayetinde sana reva gördükleri ortalama hayat bu işte. 

Uyan, çocukları uyandır, kahvaltılarını hazırla, kocanın gömleğini ütüle, işe git, en az 10 saat çalış, fazla mesai ücreti alama, kovulmamak için sendikalı bile olama, işten çık, markete git, çocuğa süt alacaksan kendine alacağın pedi bırak, eve sebze alacaksan çocuğa alacağın sütü bırak. Çünkü artık bu ülkede bir şeyleri alabilmenin tek yolu başka bir şeyleri alamamak. 

Marketten bir poşetle çık, ödediğin paraya inanamayarak bin tıkış tepiş otobüse, arkanı bir yere daya ki sarkıntılık eden olmasın, hava mı karardı, iyice hızlanmak gerek, şimdi sokak arasından biri çıkıp sana hallense ‘onun da o saatte orada ne işi varmış’ diyecekler, sırtında bıçak yerde yatarken elde mezura etek boyunu ölçecekler, iyisi mi çabucak eve git, yemeği hazırla, sofrayı kur, sofrayı topla, çay demle, çocukları uyut, evi toparla. Ertesi sabah 6’da bir daha ve sonra bir daha. Ta ki bir gün ayrılmak isteyip de öldürülünceye kadar. 

Belki bir plazanın 8. katında, belki mevsimlik işçi olarak tarlalarda, belki bir marketin kasasında, belki de hiç evden dışarı çıkmadan, önce çocukların sonra torunların başını bekleyerek geçir istiyorlar tüm ömrünü. “Doğrusu bu” diyorlar sana bir de utanmadan. Sen yaşamak için değil, hizmet etmek için varsın ve sakın ses çıkarma! 

Bu başımızdakilerin sana vadettiği yaşamak falan değil anlayacağın, yeterince şanslıysan nefes alıp vererek yaşlanmak. 

Oysa sen bu dünyanın en güzel ülkelerinden birinde doğdun. 

Bakırhan: Çözüm için samimi olan her partiye açığız Bakırhan: Çözüm için samimi olan her partiye açığız

Bu ülke, bu dünya hepimize yetecek kadar bereketli aslında.

Peki neden azımız tok da çoğumuz yoksul bu topraklarda?

Çünkü çalıyorlar güzel kardeşim. Senden, benden, emeğinden, geleceğinden, hayatından çalıyorlar. Hayatın cefasını sen çek ki sefasını onlar sürsün istiyorlar. Sonra da utanmadan karşına geçmiş “biz dini, milleti düşünüyoruz” diye sana yalan söylüyorlar!

Sana “vatan, millet, ezan, bayrak” diye her bağırmaya başladıklarında lütfen şunu düşün:

Bu ülkedeki en zengin 13 insanın servetine ulaşmak için 44 milyon insanın elindekini avucundakini üst üste koymak gerekiyor! Çünkü bizi yönetenler bize değil bir avuç para babasına uşaklık ediyor!

Yaptıkları her şey bunu bilme, bunu görme, bunu düşünme diye. 

Şimdi çıkıp bir dondurma alsan kendine, bil ki üçte birini senden önce devlet yiyecek vergi diye. Sana okul hastane yapmak için sanma sakın. Dolar zenginleri zarar etmesin diye onlara verecek senden topladığı vergiyi de.  

İşte Türkiye İşçi Partisi yani TİP senden çalınan her şeyi söke söke geri almak ve sana hak ettiğin geleceği kurmak için var güzel kardeşim!

Çünkü biliyoruz ki böyle yaşamak zorunda değilsin, böyle yaşamak zorunda değiliz! 

Üç tarafı denizlerle çevrili şu ülkede bir gün olsun denize giremeden yaşlanmana izin vermeyeceğiz!

Yapamazsınız diyenlere inat, sana söz başaracağız!

Kirayı düşünmekten uykularının kaçmadığı, ilk depremde başına yıkılmayacağını bildiğin evinde elektriğin, suyun, doğal gazın, internetin, tüm eğitim ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz olduğu, mutlu bir yaşam kuracağız!

Plaza çalışanından çiftçisine, doktorundan oyuncusuna, metal işçisinden mühendisine tüm emekçilerin haftada en çok beş gün, günde en çok 7 saat çalışacağı, çocuk işçiliğin de işsizliğin de olmadığı, emekli olunca hak ettiğin gibi gezip tozacağın bir gelecek kuracağız! 

Bizden çaldıkları ne varsa tek tek geri alacak, üretimi, tarımı, kaynaklarımızı patronların karına göre değil hepimizin ihtiyacına göre planlayacağız! 

Dinin baskı aracı olarak kullanılmasını, dini değerlerin siyasete alet edilmesini, Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarının birer birer elimizden alınmasına dur diyecek, laikliği mutlaka kazanacağız.

Üniversiteleri kayyumlardan, eğitimi de devleti de tarikatlarden temizleyeceğiz! Ülkemizi gençlerin terk etmek için can attığı değil, kalıp özgürce yaşayacağı, okul şenliklerinde, gençlik festivallerinde gönlünce coşacağı bir yer haline getireceğiz. Basının, bilimin, sosyal medyanın, kültür ve sanatın üstündeki baskıları yok edeceğiz!

Sadece sen değil senden sonraki çocuklar da bu ülkede rahat rahat nefes alıp verebilsinler, hayvanlarını sevebilsinler, ormanlarında gezebilsinler diye var gücümüzle çalışacak, vahşice giriştikleri çevre katliamlarına, iklim krizini bile kara çevirenlere, hayvanlara yönelik her türlü kötü muameleye karşı duracağız.

Özellikle söz veriyorum sana, bu ülkede kadın erkek eşitliğini mutlaka kuracağız! Kadın düşmanlığına, kadın cinayetlerine, şiddetin her türlüsüne, kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmesine karşı savaşacağız! İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönecek, dönmemek için kırk takla atacak olanların karşısına duvar olup dikileceğiz! Her mahalleye ücretsiz ve nitelikli kreşler açacak, ev içi bakım yükünü olması gereken yere, devletin üstüne alacağız. Kadın olmayı, LGBTİ+ olmayı hakaret sanan ataerkiyi başlarına yıkacak, toplumsal cinsiyet eşitliğini mutlaka sağlayacağız. 

Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsiyet temelli hiçbir ayrımcılığa ve engellileri yok sayan sağlamcı anlayışa geçit vermeyeceğiz. 

Bu topraklarda yaşayan insanların arasına nefret tohumları ekilmesine de, baskı ve savaş politikalarına da kimden gelirse gelsin şiddet eylemlerine de karşı duracağız. Bizi bölüp yönetmelerine müsaade etmeyecek, kim ne derse desin, halkların kardeşliğini savunacağız! 

İçeride sıkıştıkça dışarıda tüm dünyayla kavga etmeyi marifet bilenleri durduracak, yurtta barışı dünyada barışı sağlayacağız!

Ve bil ki tüm bunları yapabilmek için ilk iş olarak çocukluğunu çaldığı yetmiyormuş gibi geleceğini çalmak için de utanmadan çırpınan Saray Rejimi’nden de, Tayyip Erdoğan’dan 14 Mayıs’ta kesin olarak kurtulacağız! 

Unutma ve sakın korkma! Halkın egemenliğini bir kez saraylardan söküp aldık, yine başaracağız!

Yapamazsın, beceremezsin hele hele istesen de değiştiremezsin diyenlere sakın inanma!

Bil ki değiştirebilirsin. Bil ki değiştirebiliriz. Bil ki değiştireceğiz!

Önce geleceğini çalanlardan kurtulacak, sonra çaldıklarının hesabını tek tek soracak, sonra da hep birlikte pırıl pırıl bir hayat kuracağız!

Bu ülke çok daha iyi bir yaşamı hak ediyor.  O yaşamın anahtarı 14 Mayıs’ta mühür olup elinizde duracak. Kötülüğü değil iyiliği tercih edin! Size söylenen yalanları değil, içinizdeki sesi dinleyin.

Türkiye İşçi Partisi seçimlere Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında girdiği için hiçbir baraj sorunu yaşamıyor. Vereceğiniz her 70 bin ila 100 bin oy mecliste bir milletvekiline dönüşüp halk düşmanlarının karşısına dikiliyor!

Oyunuzu Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na, Meclis seçiminde ise mutlaka halkın gerçek sesine, Türkiye İşçi Partisi’ne verin. Çünkü Türkiye İşçi Partisi senin, Meclis senin!