Geçtiğimiz günlerde Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nün dünyaca ünlü başekonomisti Robin Brooks, izlenen ekonomi politikaları nedeni ile Türkiye'nin "kaçınılmaz olarak devalüasyona sürüklendiği" yorumunu yaptı.
Sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Brooks, yapısal olarak döviz krizlerine açık olan Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "muhalefetten elini çekmesi" gerektiğini ifade etti. Brooks, "Türkiye'nin cari açığı zaman zaman o kadar sallantılı hale geliyor ki, cari açık tamamen Merkez Bankası'nın resmi döviz rezervlerinin tüketilmesi ile finanse ediliyor" dedi.
Türkiye'nin sürekli imkanlarının ötesinde yaşadığı için bitmek bilmeyen bir döviz krizi döngüsüne hapsolduğunu öne süren Brooks, "Bu, Erdoğan'ın iktidarda kalmaya çalışması ile ilgili. Bunu yapmanın tek yolu, ithalatı emen ve devalüasyonu kaçınılmaz kılan büyümeyi sürekli artırmak" değerlendirmesi yaptı.
Peki, Brooks'un öne sürdüğü gibi Türkiye'de TL'nin aşırı değer kaybının önünü açacak bir "devalüasyon" ihtimali var mı?
"Türkiye'de parite yönlendiriliyor"
Dünyada yüzü aşkın piyasayı eş anlı takip ve analiz eden finansal danışmanlık şirketi STRFS'nin (Stratejistanbul Financial Solutions) Baş Stratejisti Dr. Atahan Çelebi, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'de hükümet ve Merkez Bankası'nın son devalüasyonu 2001 yılında yaptığını, ardından serbest kur rejimine geçildiğini hatırlatıyor.
Piyasalarda siyasi dalgalanma
Öte yandan, Borsa İstanbul'da da siyasi gelişmelere bağlı olarak dalgalanma süreci de devam ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta göz altına alınmasının ardından, Borsa İstanbul birkaç gün içinde yüzde 18 değer kaybetmişti. İmamoğlu'nun tutuklanmasından bugüne kadar geçen 5 aylık süreçte ise BİST-100 Endeksi, beş ayda yüzde 31 değer kazandı.
Eylül ayı başında ise CHP İstanbul il kongresinin iptali ile yüzde 10 düşen borsa, 15 Eylül Pazartesi günü CHP kurultayının iptal davasının bir sonraki duruşmasının 24 Ekim'e ertelenmesi kararı sonrasında yüzde 7 yükseldi.
Erteleme kararının ardından Türkiye'nin uluslararası piyasalarda kredi ödeyebilme durumunu gösteren ve "kredi risk primi" olarak adlandırılan 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS), 240 puana indi ve Şubat 2020'den bu yana en düşük seviyesini gördü.
"Yakın gelecekte devalüasyon olmaz"
DW Türkçe'ye konuşan Marbaş Menkul Değerler Baş Ekonomisti Doç. Dr. Caner Özdurak, piyasalarda yaşanan gelişmelere bakıldığında yakın gelecekte Türk Lirası’nda devalüasyon olarak adlandırılabilecek bir değer kaybı beklemediğini söylüyor.
TCMB'nin son olarak politika faizini 250 baz puanlık indirimle yüzde 40,5'e düşürdüğünü hatırlatan Doç. Özdürak, "Türkiye şu anda bir faiz indirimi sürecinde. Eğer bir devalüasyon hamlesi yapılırsa, kur üzerindeki hareketle birlikte hem enflasyon hem faiz üzerindeki beklentiler özellikle hane halkı tarafında tekrar olumsuza dönecektir" diye konuşuyor.
Faiz indirimlerinin devam ettiği sürece kurlarda belli bir hareketlenme yaşanmaya devam edeceğini de sözlerine ekleyen Özdurak, "Yıl sonuna kadar yapılacak faiz indirimleri ile birlikte, zaten kurda bir iyileşme, yani TL'de bir değer kaybı olacaktır. Ancak TL'nin aşırı değer kaybı üzerine ciddi bir politika değişikliği olacağını düşünmüyorum. Bu tarz bir politika değişikliği yarardan çok zarar getirir" şeklinde konuşuyor.
Siyasi gerilimler de düşünüldüğünde piyasadaki oynaklığın süreceğini kaydeden Özdurak, şu görüşleri dile getiriyor.
"Benim yılsonu için enflasyon beklentim yüzde 30,5 civarında. Faiz seviyesi ise yüzde 35-37 arasında olabilir. Yılsonuna kadar açıklanacak iki faiz kararından birinde 300 baz puan veya aşan bir indirim olursa, bunun piyasa odaklı ve kuru yukarı doğru salma amacı taşıyacağını söyleyebiliriz."
Devalüasyon nedir?
Bir ülkenin para birimine ekonomik ve ticari dengelerin düzenlenmesi amacıyla değer kaybettirilmesine "devalüasyon" adı veriliyor. Türkiye'de bugüne kadar İkinci Dünya Savaşı'ndan 24 Ocak 1980 kararlarına kadar pek çok dönemde devalüasyon uygulandı.
2001 yılından sonra ise Türkiye ekonomisi, sabit kur rejiminden serbest kur rejimine geçti. O günden beri, döviz kurlarının serbest piyasa tarafından belirlenmesi ile devletin TL'nin değeri üzerindeki müdahaleleri daha çok Merkez Bankası politikaları üzerinden gerçekleşti.
TL'nin değer kaybetmesi, döviz kurlarının yükselmesi ve ticari hayatın durma noktasına geldiği dönemlerde gündeme geliyor. Bu sayede ticari hayatın canlandırılması, ihracatın artırılması ve dış ticaretin açığının azaltılması hedefleniyor.