GÜNDEM

Yoksulluğun ve eşitsizliğin gölgesinde çocuklar

Yoksulluk ve güvencesizlik, Türkiye’de 14-18 yaş arasındaki çocukları iş aramaya ve tehlikeli ortamlara sürüklüyor.

Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle de büyük kentlerde çocuk ve gençler giderek artan bir şekilde iş arayışına giriyor. Temmuz ayında 25, ağustos ayında ise 48 çocuk, “Bana iş bulun” diyerek Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ne başvurdu. Bu tablo, eğitimden ve güvenceli yaşamdan kopan çocukların sayısındaki çarpıcı artışı gözler önüne seriyor.

Çocukların büyük kısmı 14-18 yaş arasında. “Ne iş olsa yaparım” diyen bu gençlerin hikâyeleri sadece ekonomik yoksunlukla sınırlı değil; aynı zamanda umutsuzluk ve gelecek kaygısının da göstergesi. Eğitim masrafları nedeniyle okuldan kopan, güvenceli iş bulamayan bu gençler, aynı zamanda suç örgütlerinin ve uyuşturucu tacirlerinin de hedefi haline geliyor.

Ekonomik kriz değil, gelecek krizi

Uzmanlara göre, çocukların iş arayışı ekonomik sıkıntıların ötesinde, sistemsel bir gelecek krizine işaret ediyor. Garsonluk ya da butiklerde yardımcı işçilik gibi düşük ücretli işlerde çalışmayı talep eden gençler, aynı zamanda emek sömürüsünün ve şiddetin hedefi oluyor. Bazıları okulunu terk etmek zorunda kalıyor.

Bir genç kadın, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Joker eleman gibi beni her yerde kullanıyorlar. Çalışmak için okulu bıraktım çünkü hem okul hem iş olmuyordu. Babam destek olmuyor, annemin kazandığı da yetmiyordu. Gezmek gibi bir hayalimiz yok; hayalimiz, sadece çalışıp biraz para kazanmak.”

Ailelerin çaresizliği

Derneğe başvuran aileler, çocuklarının kötü alışkanlıklardan uzak kalabilmesi için iş bulmayı bir umut olarak görüyor. Bir anne, oğlunun arkadaş çevresi nedeniyle uyuşturucu denediğini, ölümden döndüğünü anlatırken; bir başka anne kızının gece çalıştığı işten dönerken saldırıya uğradığını dile getirdi.

Bu örnekler, çocukların yalnızca yoksulluğun değil, güvencesizliğin ve şiddetin de gölgesinde yaşadığını gösteriyor.

Sistemsel çöküşün yansıması

Sosyologlar, çocuk işçiliğinin artmasını “kapitalizmin dayattığı eşitsizliklerin zorunlu sonucu” olarak değerlendiriyor. Uyuşturucu, şiddet ve erken yaşta işçiliğin bir “kaçış kapısına” dönüştüğünü belirten uzmanlar, sorunun sadece ekonomik değil, toplumsal boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguluyor.