Ülkede yıllardır yaşanan ekonomik kriz, her geçen gün artan hayat pahalılığı, döviz kurunun yüksekliği ve gelir adaletsizliği sebebiyle ortaya çıkan yoksulluk toplumun her kesimini etkiliyor.
Üniversitelerde görev yapan akademisyenler de ülkedeki mevcut şartlarda geçinemediklerini ifade ediyor. Akademik Dayanışma Platformu (ADAP), zam çağrısında bulunarak taban maaş miktarı belirlenmesi talep etti.
ADAP tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’de yoksulluk sınırının nisan ayında 78 bin 292 TL olduğunu hatırlatıldı. Açıklamada, “Profesör maaşı 2015 yılının nisan ayında yoksulluk sınırının yüzde 41 üzerinde iken, 2025 yılının nisan ayında yalnızca yüzde 19 üzerinde kaldı. Araştırma görevlisi maaşı ise 2015 yılının nisan ayında yoksulluk sınırının yüzde 18 altında iken, 2025 yılının nisan ayında yüzde 22 altında kaldı. Hayat şartlarının giderek zorlaştığı bu dönemde, göreve yeni başlayan araştırma görevlisi ile 25 yıldır hizmet veren ve 4 yıldır profesör unvanına sahip öğretim elemanlarının maaşlarının sırasıyla ortalama 60 bin TL ve 90 bin TL civarında olması anlaşılır gibi değildir. Akademisyenlerin taban maaşları araştırma görevlilerinden başlanarak yoksulluk sınırının en az iki katı olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir” ifadeleri kullanıldı.
MUHATAP YOK
Açıklamada, akademik personelin özlük haklarıyla ilgili doğrudan bir muhatap bulamamasının yanı sıra yaşanan durumun “akademiye verilen önemin yalnızca söylemlerle sınırlı kaldığının” göstergesi olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Özellikle dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Vedat Bilgin tarafından 2023 seçim sürecinde kamuoyuna açıklanan maaş iyileştirmesi vaadinin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, bu konuda hâlâ somut bir adım atılmamış olması, ‘devlette süreklilik esastır’ ilkesine gölge düşürmektedir” denildi.
Akademisyenliğin, toplumların ilerlemesi, bilimsel gelişimin sağlanması ve nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesinde kritik rol oynayan, yüksek sorumluluk gerektiren saygın bir meslek olduğu vurgulanan açıklamada şunları belirtildi: “Ancak bugün Türkiye’de akademisyenler, yoksulluk sınırına yakın bir yaşam sürmeye mecbur bırakılmış durumdadır. Bu sadece akademik camianın değil, aynı zamanda ülkemizin geleceğinin de tehdit altında olduğunu göstermektedir. Mevcut ekonomik koşullar dikkate alındığında, Türkiye’de akademik personel maaşlarının ne yaşam standartları açısından ne de mesleki itibarı koruma bakımından kabul edilebilir bir düzeyde olmadığı aşikârdır. Şimdiye dek yapılan tüm temas ve girişimlere rağmen somut bir ilerleme sağlanamaması, güven kaybına ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Akademik personelin insanca yaşam koşullarına kavuşabilmesi için acilen düzenleme yapılmalı, akademik zam talebimiz daha fazla görmezden gelinmemelidir.”