Manifest isimli genç kadın grubu son dönemde birçok lince maruz bırakıldı.
Kız çocukları ve genç kadınlar içerisinde büyük bir sempati kazanan grup Reddit, YouTube, Twich gibi mecralarda hedef haline geldi. Bu durum Z kuşağı erkekler ve kadınlar arasındaki ideolojik uçurumu gözler önüne serdi.
Grubun konserlerinde bazı şarkıların intro kısımlarında konserdeki genç kadınlardan oluşan kitlenin “hak hukuk adalet” sloganları attığı görülüyor.
Buna karşın özellikle genç erkeklerde ise cinsiyetçi ve kadını aşağılayan şarkıların tercih ediliyor. 2024 yılında Spotify’da en çok dinlenen şarkı olan ‘Cıstak’ın da bu ögelere oldukça yer vermesi oldukça dikkat çekmişti. Şimdi de genç bir kadın grubunun öne çıkması özellikle sosyal medyada linç güruhunu tekrar harekete geçirdi.
Sosyolog Deniz Bağrıaçık “Manifest grubundaki kadınların başarısı erkekleri rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık, özellikle rap dünyası gibi son derece seksist bir çevrede açıkça görünür oluyor” dedi.
Her gün dünya çapında skandallarla karşılaştığımızı hatırlatan Bağrıaçık, “Diddy davası gibi olaylar, bu meselelerin ne kadar ciddi olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Rap müziği bir yandan düzeni değiştirmek, eşitsizlikleri dile getirmek gibi bir misyon taşısa da, aynı zamanda seksist ve ayrımcı bakış açılarını da yeniden üretiyor” ifadelerini kullandı.
Manifest grubundaki kadınlara baktığımızda, son derece modern, kendine güvenen ve yeni bir dili sahiplenen figürler gördüğümüzü kaydeden Bağrıaçık, “Bu da erkek egemen çevrelerde bir tehdit olarak algılanıyor. Erkek rapçilerin alan kaybetmesinin ardında bir iktidar kaybı hissi yatıyor. Eskiler artık modern değil, dinlenmiyorlar ve parlaklıklarını kaybettiler. Kendilerini yenileyemediler. Bu nedenle kadınları aşağıya çekerek yeniden üstünlük sağlamaya çalışıyorlar. Ama bu artık mümkün değil. Eğer akıllılar ise, toplumsal düzende değişen yerlerine uyum sağlarlar” diye konuştu.
MODERN KESİM DE KABULLENEMEDİ
Günümüz Türkiye’sinde insanlar neredeyse her konuda ayrışıyor. Bir köpeğin denize girip girmemesi, bir otel yangını ya da bir rap grubu bile toplumda kutuplaşma yaratabiliyor diyen Bağrıaçık, “İnsanlar düşünmeden, belirli göstergeler üzerinden pozisyon alıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın özgürleşmesi de bu ayrışmaların merkezinde. Ancak ne yazık ki, kadın özgürleşmesi modern kesimlerde bile tam anlamıyla kabul görebilmiş değil.
Ben her zaman modern erkeği daha fazla eleştiriyorum. Çünkü gerçekten eğitimli ve modern erkek, kadınlara daha fazla destek vermiş olsaydı, bugün Türkiye birçok konuda yerinde saymaz, çok daha ileriye giderdi” ifadelerini kullandı.
Toplumların ilerlemesi için yapısal değişiklikler gerektiğini kaydeden Bağrıaçık, “Bu sadece ekonomik ya da teknolojik değil, sosyal anlamda da geçerlidir. Kadın müzik gruplarının ya da sosyal medyadaki küçük ilerlemelerin bile büyük dönüşümlere yol açabileceğine inanıyorum. Kadınların toplumda daha fazla görünür olması umut verici. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi sınıfsal dinamiklerden bağımsız değil. Aynı sınıftaki bir kadın genellikle erkekten daha ilerici bir dünya görüşüne sahip olabiliyor” dedi.
Kadınlar cesaretlerinden vuruluyor, küçümseniyor, alt edilmeye çalışılıyor sözleriyle kadınların artık toplumun “namusu” olmadığını vurgulayan Bağrıaçık,”Namus ve onur gibi kavramlar tarihsel olarak değişiyor ve genç kadınlar için artık bu kavramlar önemini yitiriyor. Bu, kadınların özgürleşmesi için büyük bir eşik” dedi.
KIZ ÇOCUKLARI İDOLLEŞTİRİYOR
Bağrıaçık sözlerine şöyle devam etti: “Ataerkilliğin temelinde, özellikle tarım devriminde, kadın bedeni üzerindeki kontrol ve soy takibi vardı. Bekaret kavramı da buradan türedi. Ancak bugün kadınlar cinselliklerini özgürce yaşama ve kıyaslama gücüne sahip. Bu da erkekleri rahatsız ediyor ve onları kadınları duygusal düzlemde aşağılamaya yöneltiyor.
"Ghosting", "love bombing" gibi modern ilişkilerdeki olumsuz davranış biçimlerinin temelinde de bu var. Kadınlar duyguyu ve ilişkiyi temsil ederken, erkekler daha çok maddi varlıkla tanımlanıyor. Kadına ilişkinin içinden, cinsellikten vurarak onu küçümsemeye çalışıyorlar.
Erkekler için artık bu bir statü kaybı değil, statü dönüşümüdür. Bu bir devrim. Teknolojik ve bilişimsel devrimle eş zamanlı bir toplumsal cinsiyet devrimi yaşanıyor. Erkeklerin bunu ne kadar hızlı kabul ederlerse, uyumları da o kadar başarılı olacaktır. Kadınlar artık özgürleşmiş bireyler olarak kendi yollarını çiziyor. Kız çocukları da kendilerine benzeyen bu güçlü kadın figürlerini takip etmek istiyor. Devir değişti, bu bir gerçeklik.”
***
‘ERKEKLİK KRİZİ’ YÜKSELİYOR
Ipsos’un 2025 raporuna göre Z kuşağının dünyayı algılama ve kendini ifade etme biçimi, sosyal medya deneyimleri ve aktivist eğilimlerle şekilleniyor. Bu kuşak önceki kuşaklara kıyasla daha “ilerici” değerlere sahip ve kişi hürriyeti, sansür karşıtlığı, sosyal adalet gibi konularda daha özgürlükçü tutumlar sergiliyor. Fakat Z kuşağı kadınlar ve erkekler arasında derin bir uçurum var. Kadınlar, sosyal adalet, eşitlik, LGBTİ+ hakları, iklim krizi gibi konularda daha aktif ve duyarlı ve feminist kimliklerini açıkça sahiplenirken erkekler ise daha fazla statü ve otorite odaklı. Genç kadınlar, sosyal medyada ve kamusal alanda kolektif ses oluşturma eğilimindeyken erkeklerde bu tür kolektif kültürel üretimlere karşı alaycı ya da küçümseyici tepkiler gözlenebiliyor. Rapora göre erkeklerin bir kısmı, toplumsal cinsiyet eşitliği söyleminin kendilerine yönelik “saldırı” olarak algılandığını belirtiyor. Bu durum, “erkeklik krizi” söylemiyle paralellik taşıyor.
VERİLER
• Toplumsal cinsiyet eşitliğini önemseme
Kadınlar %69
Erkekler %51
• Feminizmi sahiplenme
Kadınlar %45
Erkekler %18
• LGBTİ+’ları destekleme
Kadınlar %72
Erkekler %54
Erkeklerin %34’ü, “erkeklerin artık toplumda haksız yere ikinci plana atıldığını” düşünüyor.
***
KAYBETME KORKUSU YAŞIYORLAR
Manifest üyelerinden Zeynep Oktay ise daha önce basına verdiği demeçte “Bizim şarkılarımız da rap içeriyor ama ben herhangi bir kadını aşağılayarak yapılan sanatı sanat olarak görmüyorum açıkçası. Açık söylemek gerekirse dinlemiyoruz da” dedi.
Oktay’ın bu sözleri kadın düşmanı ögeler içeren rap dinleyicileri tarafından tepkiyle karşılanırken birçok kadının daha derin bir bağ kurmasına sebep oldu. Kız çocuklarının ve genç kadınların “özgüvenli”, “sözünü esirgemeyen”, “politik” figürlerle özdeşleşmesi bazı genç erkeklerde tehdit duygusu yaratırken erkekliğin toplumsal merkez olma ayrıcalığını kaybetme korkusunu gösteriyor.