Bong Joon-ho’nun Parasite (Parazit) (2019) filmi, çağdaş kapitalist toplumun derin sınıfsal çelişkilerini çarpıcı bir biçimde görünür kılıyor. Film, sadece Güney Kore’ye değil, neoliberal çağın tüm dünyasına ayna tutan evrensel bir alegori olarak da ön plana çıkıyor. Yönetmen, farklı sınıflara mensup iki ailenin hikâyesi üzerinden, Marx’ın “tarih sınıflar mücadelesi tarihidir” önermesini sinematografik bir dile dönüştürerek anlatıyor.
Sınıfsal Mekânın Temsili: Ev, Merdiven ve Yeraltı
Filmde mekân, sınıfsal konumun bir göstergesidir. Kim ailesi yeraltı dairesinde —yani kelimenin tam anlamıyla “toplumun altında”— yaşarken, Park ailesi ışık dolu bir tepenin üzerindeki villada ikamet eder. Bu mekânsal ayrım, Marx’ın “altyapı–üstyapı” metaforuyla okunabilecek niteliktedir: Kim’ler toplumsal yapının alt katmanını, Park’lar ise üretim araçlarına (ve dolayısıyla hayatın konforuna) sahip olan üst katmanı temsil etmektedir.
Merdiven motifi, film boyunca sınıfsal geçişin simgesidir. Kim ailesi, Park’ların evine sızarak yukarıya doğru çıkarken, bir yandan da alt sınıfın geçici yükselişinin kırılganlığını sergilemektedirler. Her iniş sahnesi —özellikle yağmur sonrası bodrumlarına dönüş sekansı— alt sınıfın sistematik biçimde “yerine döndürülmesini” simgeler. Bu bağlamda merdiven, sınıf atlamanın değil, sınıflar arası geçişin imkânsızlığını da gösterir.
Parazit Kimdir? Sömüren mi, Sömürülen mi?
Filmin başlığı, ahlaki bir yargıdan çok, bir toplumsal durumu tarif eder. “Parazit” kavramı, tek yönlü bir sömürü ilişkisini değil, karşılıklı bir bağımlılığı ima eder. Kim ailesi Park’ların refahından beslenirken, Park ailesi de görünmez emek üzerinden yaşamını sürdürür. Bong Joon-ho böylece, kapitalist üretim ilişkilerinin karşılıklı bağımlılık üzerine kurulu olduğunu, ancak bu bağımlılığın aynı zamanda eşitsiz bir hiyerarşi tarafından belirlendiğini gösterir.
Marx’ın Kapital’deki şu ifadesi film için açıklayıcı bir ifadedir:
“Sermaye, ölü emeğin birikimidir; yalnızca canlı emeği emdiği sürece yaşar.”
Park’ların konforu, Kim’lerin emeğiyle mümkündür. Ancak bu ilişki, farkındalık yerine yabancılaşma üretir: Park ailesi, Kim’lerin varlığını yalnızca işlevleriyle sınırlar; onların insanlık hâllerine temas etmez. Bu, modern toplumun “görünmez işçiler” gerçeğinin sinemadaki en keskin temsillerinden biridir.
Yağmur Sahnesi: Eşitsizliğin Görsel Anatomisi
Filmin dönüm noktalarından biri olan yağmur sahnesi, sınıf farkını neredeyse matematiksel bir netlikle sergiler. Park ailesi için yağmur “romantik bir manzara”yken, Kim ailesi içinse bir felakettir. Çünkü yağmur, bodrum katını lağım sularıyla doldurur; bu sahne, sınıfsal mesafenin coğrafi ve fiziksel bir biçimde görünür hale geldiğini de anlatır.
Bong Joon-ho, bu sahneyle birlikte doğanın bile sınıfsal bir ayrıma tabi olduğunu ima etmektedir: aynı doğa olayı, bir sınıf için romantizm simgesi iken , diğer sınıf içinse bir yıkımdır. Bu, Marx’ın “altyapıdaki maddi koşullar üstyapıdaki yaşam tarzını belirler” düşüncesinin sinematografik karşılığıdır.
Şiddetin Kaçınılmazlığı: Sınıf Çatışmasının Patlaması
Filmin finalinde bastırılmış öfke, kontrolsüz bir şiddet patlamasına dönüşür. Bay Kim’in, Bay Park’ı öldürmesi bireysel bir cinnet değil, sistemin içinde biriken tarihsel öfkenin sembolik dışavurumudur. Burada Marx’ın Komünist Manifesto’daki sözü hatırlanır:
“Burjuvazi, kendi mezar kazıcılarını yaratmıştır.”
Bu sahne, sınıfsal çelişkilerin çözülmemesi halinde nasıl toplumsal bir krize dönüşeceğini de gösterir. Ancak film, bu patlamayı bir devrim değil, bir trajedi olarak resmeder; çünkü sistem değişmez, yalnızca bireyler yer değiştirir ve düzen yine eskisi gibi devam eder.
Parazit mi, Sistem mi?
Bong Joon-ho, filmi boyunca sorumluluğu bireylere değil, sistemin kendisine yöneltir. “Parazit”lik, bireylerin ahlaki zayıflığı değil, sistemin dayattığı bir hayatta kalma biçimidir. Kapitalist toplum, bireyi rekabet ve hiyerarşi içinde birbirine düşürür; dolayısıyla da herkes bir başkasının yaşam alanına sızmak zorunda kalır.
Bu nedenle film, basit bir sınıf anlatısı değil, yabancılaşmanın, ahlaki çürümenin ve sistemsel şiddetin de portresidir. Kim ailesinin hayali olan “ev sahibi olma” arzusu, kapitalist rüyanın bireyi nasıl zincirlediğini gösterir: Özgürleşme düşü, sistemin yeniden üretimine hizmet eder.
Sonuç: Modern Kapitalizmin Aynası
Parasite, günümüz dünyasında sınıf farklarının görünmezleştiği yanılsamasını yerle bir etmektedir. Teknoloji, şehirleşme ve modernlik ilerlese de, toplumun yapısal adaletsizliği varlığını sürdürmeye devam eder. Bong Joon-ho, filmiyle yalnızca Güney Kore’yi değil, küresel kapitalizmin tüm çelişkilerini gözler önüne serer.
Film, Marx’ın bir cümlesinin sinemadaki yankısı gibidir:
“İnsanlar kendi tarihlerini yaparlar, ama onu kendi seçtikleri koşullar altında yapmazlar.”
Kim ailesi de kendi tarihini yazmaya çalışır, ancak koşullar onların elinde değildir. Parasite, bu koşulların görünmez duvarlarına çarpan insanlığın trajedisini anlatır.