Türk Eczacılar Birliği (TEB), aşı karşıtlığını hakkında bir açıklama yayımladı. Açıklamada, aşı olmanın önemine dikkat çekerek COVID-19 pandemisinin gidişatı göz önüne alınırsa aşı karşıtlığının, COVID-19 salgınının yıllarca sürmesi ve milyonlarca cana mâl olması anlamına geldiğine değindi.

Türk Eczacılar Birliği (TEB), aşı karşıtlığını hakkında bir açıklama yayımladı. Aşı konusunda çalışmalar sürerken bu sürecin pek çok dezenformasyonu, bilimsel temeli olmayan söylentileri de beraberinde getirdiği belirtilen açıklamada, “Öncelikle ölümcül bir pandemi ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor; sadece bilime ve bilim insanlarına itibar edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, bugüne kadar tüm dünyada 72 milyona yakın insanın COVID-19 virüsüne yakalandığına dikkat çekerek şöyle denildi:

“1.643.339 kişiyi de kaybetmiş durumdayız (18.12.2020 itibariyle). İnsanlar korku ve endişeyle bu sürecin sona ermesini bekliyor. Ancak bir gün gözümüzü açtığımızda COVID 19 geçmiş olmayacak. Bu büyük felaket, ancak aşıyla ve ilaçla durdurulabilir. Bu nedenle tüm dünya COVID-19’dan korunma ve tedaviye odaklanmış durumda; şu anda 11 aşı, Faz III uygulamasını tamamlamak üzere; yani çok sayıda insanda bu aşıların etkinliği ve güvenilirliği araştırılmaktadır.

Her ülke kendi kendine aşı geliştirmiyor. Aşı geliştirme süreçleri, dünyanın neresinde olursa olsun Dünya Sağlık Örgütü tarafından yakından izleniyor. Aşıyla ilgili bildirilen yan etkiler de yine Dünya Sağlık Örgütü’nün bağımsız bilim insanlarınca oluşturulmuş bir komitede değerlendiriliyor. Çeşitli ülkelerde aşı uygulamaları da başladı. Örneğin İngiltere, son bir haftadır tarihinin en yoğun aşı kampanyasını yürütüyor.”

COVID-19 aşıları ile ilgili en çok kafa karıştıran konunun, aşıların “Acil Durum Kullanımı” prosedürlerine göre yapılmaya başlanacağı söylendiği için yaşanan kitlesel güvensizlik hissi olduğu belirtilen açıklamada, “Nitekim İngiltere acil durum protokolü uygulayarak aşı kampanyasına başladı. Amerika bir aşıya acil durum kullanım izni verdi, diğer bir aşıyı da değerlendiriyor. Avrupa’da pek çok ülke de benzer bir yolu izleyecek” hatırlatması yapıldı.

COVID-19’dan zarar görme olasılığı aşıdan zarar görme olasılığından daha fazla

Açıklamada, Acil Kullanım Onayının ilk kez yapılan bir uygulama olmadığını belirtilerek “Halk sağlığı acil durumları karşısında 1960’lardan beri uygulanıyor. Onay mekanizmaları uzun sürebildiği için bu sistem daha fazla can kaybı yaşamamak için devreye sokuluyor ve her ilaç ya da aşı için bu onay verilmiyor. Aşının hastalığı önlemede sonuç alıcı olduğuna dair güçlü kanıtlar olması gerekiyor” denildi.

Aşılamanın güvenli olduğu belirtilen açıklamada “Aşıların yan etkileri genellikle minör (basit, küçük) ve geçicidir. Kolda yanma veya hafif ateş hissedebilirsiniz. Daha ciddi yan etkiler de olasıdır ancak bunlar son derece nadir görülürler. Bir kişinin bir hastalıktan ya da COVID-19 enfeksiyonundan ciddi şekilde zarar görme olasılığı, COVID-19 aşısından zarar görme olasılığından çok daha fazladır” ifadeleri kullanıldı.

 “Aşı yaptırmamak başkasının canına kast etmek manasına gelmektedir”

COVID-19 pandemisinin gidişatı göz önüne alınırsa aşı karşıtlığının COVID-19 salgınının yıllarca sürmesi ve milyonlarca cana mâl olması anlamına geldiğine dikkat çekerek şöyle denildi:

“Böylesi bir salgında aşı yaptırmamak başkasının canına kast etmek manasına gelmektedir. Türkiye’ye Çin’den gelecek COVID-19 aşısı için geri sayım sürüyor, söz konusu aşının aralık sonu itibariyle Türkiye’ye gelmesi öngörülüyor. Aşılamanın yüksek riskli gruptan başlayarak etap etap uygulanacağı biliniyor. Bir yandan da sağlık kuruluşları aşı uygulaması ile ilgili hazırlıklarına devam ediyor. Bir aşının ülkemizde uygulanabilmesi için öncelikli olarak Sağlık Bakanlığımızdan onay alması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığının aşı ile ilgili biriminde, aşının daha önce uygulandığı kişilere ait klinik verilerin ilgili komisyonlarca değerlendirilmesi, aşı için gerekli laboratuvar araştırmaların eş zamanlı olarak sürdürülmesi, elde edilen sonuçların aşıyı geliştirmiş ülke sonuçları ile karşılaştırılması ve onaylanması aşamaları gerçekleştirildikten sonra ruhsatlandırılarak kullanıma sunulması söz konusudur.”

Aşının koruyuculuğunu süreç gösterecek

Açıklamada, Çin’den gelecek aşının, konvansiyonel aşılar sınıfında olduğunu yani daha önce kullanımda olan aşıların üretim proseslerini içerdiğini belirtilerek “Bu aşının güvenliği yüzlerce insanın katıldığı Faz 2 çalışmalarında kanıtlanmıştır. Bu sonuç, kısa vadede ağır bir yan etkisinin olmayacağı anlamına gelmektedir. Faz 3 çalışmaları ise Endonezya, Brezilya ve Türkiye’de sürmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Aşının güvenliğinin sağlamasının yapılmış durumda olduğuna değinilerek “Ancak koruyucu olup olmadığını önümüzdeki süreç gösterecek. Bunun yanı sıra toplumda koruyucu kalkan sağlanması için toplumun çok büyük bir kısmının aşılanması gerekiyor. Bu durum aşılama başlasa dahi tedbirlere devam edilmesi gerektiği anlamına geliyor” değerlendirmesi yapıldı.

Salgından korunmak için toplumun çok büyük bir çoğunluğunun aşıyı olması gerekiyor

Aşının etkililiği ve güvenliği iki ayrı değerlendirme gerektirdiği vurgulanan açıklamada, “Bu aşıyı yaptırdığımızda bize bir şey olmayacak, bunu çalışmalar gösterdi. Ancak COVID-19’dan tam olarak koruyup korumayacağını henüz bilmiyoruz. Diğer yandan salgından korunmak için toplumun çok büyük bir çoğunluğunun aşıyı olması gerekiyor. O nedenle, sağlık çalışanları ve riskli hastalarımızdan başlayarak, aşımızı olacağız ve belirli bir süre geçene kadar da maske – mesafe – hijyen önlemleriyle yaşamaya devam edeceğiz” ifadelerinde bulunuldu.

“Aşı çalışmalarının başarısı, bilimin hurafeler karşısında zafer kazanmak üzere olduğunun göstergesi”

Pandemi dolayısıyla sağlık sistemi ile ilgili çok büyük bir yükle karşı karşıya kalındığına dikkat çeken açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Sağlık sisteminin kapasitesi farklı açılardan aşılmış durumda ve her gün artan vaka sayılarına, pek çok insanın yaşamını kaybetmesine şahitlik etmekteyiz. Bu denli kısa sürede aşı çalışmalarının başarıya ulaşması ise bilimin hurafeler karşısında, bilim insanlarının COVID-19 karşısında zafer kazanmak üzere olduğunun göstergesi. Zaferin nihayete ermesinin önündeki temel nedenlerden birisi aşı karşıtlığı. Bu gerçek asla unutulmamalı, aşı konusunda sağlık erki, bilimsel otoriteler, sağlık meslek örgütleri, uzmanlar dışında kimseye itibar edilmemeli; aşılama konusunda temel politika ise aşıyı olabildiğince yaygın, ücretsiz şekilde uygulayarak salgının önüne geçmek olmalıdır.”