Sosyal medyada nefret söylemi, sahte haberler ve yankı odalarının giderek artması dijital alanı demokratik süreçler açısından riskli bir hale getiriyor. Peki X, TikTok ve benzeri platformlar daha sıkı düzenlemelerle güvenli, şeffaf ve adil bir yapıya kavuşturulabilir mi?
Bu tartışma yeni değil. Elon Musk’ın 2025 Ocak ayında X platformunda Almanya İçin Alternatif (AfD) Partisi Eş Başkanı Alice Weidel ile yaptığı söyleşide, “Almanya'yı kurtarabilecek tek parti AfD’dir” sözleri büyük tepki çekmişti. Açık bir siyasal müdahale olarak değerlendirilen bu çıkış, büyük sosyal medya platformlarının seçim süreçleri üzerindeki etkisini yeniden gündeme getirdi.
Benzer bir örnek 2024’te Romanya’da yaşandı. Aşırı sağcı aday Calin Georgescu, herhangi bir televizyon tartışmasına katılmadan veya klasik bir kampanya yürütmeden devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turunu kazandı. Başarısında TikTok videolarının milyonlarca kullanıcıya ulaşması önemli rol oynadı. Ancak kısa süre içinde sosyal botların ve trollerin devrede olduğuna dair şüpheler arttı; sonuçta seçimler iptal edildi.
Brexit sürecinde ve Covid-19 pandemisi döneminde de benzer manipülasyon tekniklerinin kullanıldığı biliniyor.
Algoritmalar aşırılıkları öne çıkarıyor
DW ve Köln Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Büyük Teknoloji ve Dijital Demokrasi” konferansında konuşan medya ve anayasa hukuku uzmanı Dieter Dörr, “Demokrasi ciddi bir tehdit altında” uyarısında bulundu.
DW, BBC gibi güvenilir haber kurumları sosyal medyada görünür olsa da milyonlarca kullanıcı arasında asılsız iddialar, yapay zekâ üretimi manipülatif içerikler ve bilinçli biçimde nefret söylemi yayan hesaplar da aktif.
Dörr’a göre platform algoritmaları, kullanıcıyı ekranda tutacak içerikleri ödüllendiriyor. Bu ise sürükleyici ama radikalleştiren içeriklerin daha görünür olmasına yol açıyor.
AB’den yeni adım: Dijital Hizmetler Yasası
Sosyal medyanın artık milyonlarca insan için ana haber kaynağı haline gelmesi, AB’yi daha sıkı dijital düzenlemelere yönlendirdi.
Avrupa Komisyonu’nun duyurduğu “Avrupa Demokrasi Kalkanı” planı, dezenformasyonla mücadelede kapasitenin artırılmasını ve üye devletler arasında koordinasyonun güçlendirilmesini hedefliyor.
2024’te yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ise Büyük Teknoloji şirketlerine daha fazla sorumluluk yükledi.
DG Connect Başkan Yardımcısı Renate Nikolay, yasanın üç temel amacını şöyle özetliyor:
1. Platformların sistemik riskleri tespit edip azaltması.
2. Kullanıcı haklarının güçlendirilmesi.
3. Algoritmalarda şeffaflık ve araştırmacılara veri erişimi.
DSA sayesinde platformlar artık algoritmalarını kısmen açmak, kullanıcıya kişiselleştirilmiş içeriği kapatma seçeneği sunmak ve geniş çaplı dezenformasyon kampanyalarına karşı kriz protokolleri oluşturmak zorunda.
TikTok’ta seçim dengesizliği
Potsdam Üniversitesi ve Bertelsmann Vakfı’nın araştırmasına göre TikTok’un Almanya seçimleri dönemindeki içerik dağılımı partiler arasında eşit değildi.
AfD’nin ürettiği videolar, platformun kullanıcı akışında olduğundan çok daha fazla öne çıkarıldı.
TikTok temsilcisi Tim Klaws, eleştirilere net bir yanıt vermese de platformun yapay zekâ ve insan moderatörleriyle zararlı içerikleri azaltmaya çalıştığını savundu.
Eğitim olmazsa olmuyor: Finlandiya örneği
Uzmanlar yalnızca yasal düzenlemelerin yeterli olmadığını vurguluyor. Dijital medya okuryazarlığı, yani bireylerin çevrimiçi içerikleri eleştirel süzgeçten geçirme becerisi kilit önem taşıyor.
Finlandiya bu konuda öncü kabul ediliyor. Ülkede medya okuryazarlığı okul öncesinden itibaren öğretiliyor.
Moldova’da başarılı iş birliği
AB’nin platformlarla iş birliğine dayalı yaklaşımı bu yıl Moldova seçimlerinde somut sonuç verdi. AB temsilcileri, yerel makamlar, sivil toplum örgütleri ve Google, Meta, TikTok gibi platformlar seçim sürecinin bütünlüğünü korumak için birlikte çalıştı. Rusya kaynaklı bir dezenformasyon kampanyası etkisiz hale getirildi.
Dieter Dörr yine de temkinli: “Bu bir tsunami. Ona karşı elimizde çok az şey var.”
Ancak uzmanlara göre hukuki düzenlemeler, teknolojik araçlar ve eğitim politikaları birlikte uygulandığında dijital manipülasyonlara karşı daha güçlü bir koruma sağlanabilir.





