Stockholm Sendromu, rehin alınan kişilerin, kendilerini rehin alanlara karşı zamanla empati, sempati veya duygusal bağ geliştirmeleriyle tanımlanan psikolojik bir durumdur. Bu terim, ilk kez 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir banka soygunu ve rehine krizi sırasında ortaya atılmıştır.

1973’te Neler Oldu?

23 Ağustos 1973’te 32 yaşındaki sabıkalı Jan-Erik Olsson, Stockholm’deki Kreditbanken şubesini soymaya kalkıştı ve üçü kadın dört banka çalışanını rehin aldı. Taleplerinden biri, cezaevinde olan eski hücre arkadaşı Clark Olofsson’un da kendisine katılmasıydı. Talep kabul edildi, Olofsson da olay yerine getirildi. Altı gün süren kuşatma boyunca rehineler ile soyguncular arasında sıra dışı bir bağ oluştu.

Rehinelerin Tepkisi Neden Şaşırttı?

Polis operasyonu başladığında rehineler, soygunculara zarar gelmemesi için onları savunmaya başladı. Rehin alınanlardan Kristin Enmark, dönemin Başbakanı Olof Palme’yle bile konuşarak, soygunculara güvendiğini ve onlara zarar verilmemesi gerektiğini söyledi. Enmark, “Hayatta kalabilmek için ne gerekiyorsa yaptım” diyerek yıllar sonra Stockholm Sendromu tanımını reddetti.

Stockholm Sendromu Kavramı Nasıl Ortaya Çıktı?

Olayı takip eden İsveçli kriminoloji uzmanı ve psikiyatrist Nils Bejerot, bu olağandışı durumu açıklamak için “Stockholm Sendromu” terimini önerdi. Kavram kısa sürede dünya çapında psikoloji literatürüne girdi. ABD’de FBI ve İngiltere’de Scotland Yard gibi kurumlar tarafından da eğitimlerde kullanıldı.

Psikolojik Arka Plan

Psikiyatrist Dr. Frank Ochberg, bu sendromu şöyle açıklar:

Uzmanlar bağışıklığa ve sindirime iyi gelen baharatı açıkladı
Uzmanlar bağışıklığa ve sindirime iyi gelen baharatı açıkladı
İçeriği Görüntüle

  • Ani bir travmatik durum yaşanır.
  • Rehine öleceğinden emin olur.
  • Rehine, kurtuluşunun rehin alan kişiye bağlı olduğunu düşünmeye başlar.
  • Küçük iyiliklere bile aşırı minnettarlık duyulur.
  • Rehin alınan kişi, hayatta kalabilmek için duygusal bağ kurar.

Yaygın Mı?

Her ne kadar popüler kültürde sıkça anılsa da uzmanlar, Stockholm Sendromu’nun nadiren görüldüğünü söylüyor. New York Rehine Müzakere Timi’nin kurucularından Hugh McGowan’a göre bu durum gerçek hayatta çok ender ortaya çıkıyor. Öte yandan bazı psikologlar, ev içi şiddet veya çocuk istismarı gibi bağlamlarda benzer psikolojik tepkilerin görülebileceğini belirtiyor.

Clark Olofsson’un Ölümü

Stockholm Sendromu’na adını veren olayın kilit isimlerinden Clark Olofsson, uzun süren bir hastalığın ardından 78 yaşında hayatını kaybetti. Olofsson, bu olayın ardından da sık sık suçla anıldı ve hayatının büyük kısmını cezaevlerinde geçirdi.

İkinci suçlu Jan-Erik Olsson ise ilerleyen yıllarda Tayland’da yaşadı, ardından İsveç’e döndü ve oto tamirciliği yaptıktan sonra emekli oldu.

Kaynak: BBC türkçe