Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İzmir Tabip Odası, 23 Mart'ta tutuklanarak Silivri'deki Marmara Cezaevi'ne gönderilen Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumuna ilişkin bir açıklama yayımladı.
Akut Myeloid Lösemi (AML-M4) ve Mukoepidermoid Karsinom tanıları bulunan Çalık’ın sağlık durumunun, İzmir Tabip Odası tarafından oluşturulan bilimsel heyet tarafından değerlendirildiği belirtilen açıklamada, cezaevlerinde sağlık hizmetine erişemeyen tüm hasta mahpusların yaşam hakkının güvence altına alınması gerektiği vurgulandı.
"Tutukluluk istisnai bir tedbir olmalıdır"
TTB İnsan Hakları Kolu imzasıyla yayımlanan açıklama şöyle:
"Akut Myeloid Lösemi (AML-M4) ve Mukoepidermoid Karsinom tanıları olan Çalık’a hastalık nüksü şüphesiyle kemik iliği ve lenf bezi biyopsileri yapılmıştır. Hastanın tıbbi dosyası İzmir Tabip Odamızın oluşturduğu bilimsel heyet tarafından incelenmekte olup kamuoyuyla bilimsel görüşümüz paylaşılacaktır. Ancak belirtmek isteriz ki, masumiyet karinesi evrensel bir hukuk ilkesi olduğu gibi yargılama süreçlerinde tutukluluk istisnai bir tedbir olmalıdır. Cezaevi koşullarında sağlık durumu kötüleşen bütün tutukluların sağlık hizmetine erişimini sağlamak için insani değerler ve hukuki kurallar çerçevesinde tutuksuz yargılanmaları yoluna gidilmesi gereklidir.
"İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Nisan 2025 verilerine göre; Türkiye cezaevlerinde 335 ağır hasta (yaşamını yalnız başına idame ettiremeyen ve mutlak başkasının desteğine ihtiyaç duyan) olmak üzere en az 1.412 hasta mahpus bulunmaktadır. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporuna göre; son iki yıl içinde en az 73 mahpus hastalık, ihmal, intihar ve şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Adalet Bakanlığı, TBMM’ye verilen bir soru önergesini yanıtlarken, 2024 yılının ilk 11 ayında hapishanelerde 709 mahpusun hayatını kaybettiğini belirtmiştir. Bu durum, cezaevlerinde yaşam hakkının sistematik biçimde ihlal edildiğini açıkça göstermektedir.
"Yaşam hakkı kutsaldır"
"Sağlık hizmeti bir lütuf değil, temel bir haktır. Mahpus olmak, insan olmaktan kaynaklanan temel haklardan mahrum kalmayı gerektirmez. Her hasta mahpusun yaşam hakkı, hekimlerin vicdanı ve toplumun adalete olan inancı adına korunmalıdır. Uluslararası sözleşmeler, Mandela Kuralları, İstanbul Protokolü ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, mahpusların da bu haklardan eşit biçimde yararlanması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin sağlığından sorumlu Adalet Bakanlığı’nı başta Murat Çalık olmak üzere sağlık durumunun cezaevinde kalmaya elverişli olmadığı doktor raporlarıyla gösterilen kişilerin tutuksuz yargılanması konusunda duyarlı davranmaya davet ediyor, tüm mahpusların yaşam hakkı için aşağıdaki çözümlerin hayata geçirilmesini talep ediyoruz:
- Cezaevindeki hasta mahpuslar, bağımsız ve uzman hekimler tarafından değerlendirilerek tedaviye erişimleri güvence altına alınmalıdır.
- Cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremeyecek kişiler derhal tahliye edilmeli, tedavileri özgür ve sağlıklı koşullarda kamu tarafından sürdürülmelidir.
- Adli Tıp Kurumu’nun tarafsızlığı güvence altına alınmalı, yalnızca klinik uzmanlık temelli raporlar esas alınmalıdır. Bağımsız kurumların ve üniversitelerin raporlaması dikkate alınmalıdır.
- Kelepçeli muayene, sevklerin keyfi şekilde engellenmesi, geciktirilmesi ve tedaviye ulaşımda bürokratik engeller kaldırılmalıdır.
- İHD, TİHV, TTB ve hekim örgütlerinin uyarıları dikkate alınmalı, sağlık hakkı anayasal ve evrensel bir hak olarak uygulanmalıdır.
Hekimler olarak, yaşam hakkını esas alan meslek ilkemizle, bu hak ihlallerine karşı sessiz kalmayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz: Yaşam hakkı kutsaldır. Gecikme ölüm getirir. Hasta mahpuslar serbest bırakılsın."