KADIN

Y Kuşağı Kadınlara Hayallerinin Peşinden Gitmeleri Söylendi Ama…

Carolin Würfel anlatıyor: Y kuşağı kadınlara hayallerinin peşinden gitmeleri söylendi. Peki karşılığında ne aldılar? Tükenmişlik, parasızlık ve sistemin sessiz adaletsizliği. Gelin, bu öfke ve gerçeklik hikâyesini birlikte okuyalım…

“Bu yazı, Carolin Würfel’in The Guardian’da yayımlanan makalesinin Beyza Çavdar tarafından yapılan çevirisidir. Yalnızca çeviri amacıyla paylaşılmakta olup, tüm telif hakları yazara ve The Guardian’a aittir.”

Birkaç hafta önce Amy Poehler’in bir esprisine denk geldim. Kuşakların parayla ilişkisini şöyle özetliyordu: “Baby boomer’lar için her şey paradır. X kuşağı: ‘Her şey para mı gerçekten?’ diye sorgular. Y kuşağı (millennials) ‘Para nerede?’ diye sorar. Z kuşağı ise: ‘Para da ne?’ der.”

Bu şakaya çok güldüm fakat bi yandan da yarama tuz bastı. Çünkü hem fazlasıyla doğruydu hem de garip bir şekilde rahatlatıcıydı. Belki de bu durumdan muzdarip olan sadece ben değilimdir diye düşünmemi de sağladı. Ben Y kuşağıyım ve finansal güvensizlik hayatımın uzun süredir önemli bir teması. Ama son zamanlarda bu durum iyice zıvanadan çıktı ve kendimi sürekli şu soruyu sorarken buluyorum: “BU ALLAH’IN CEZASI PARA NERDE?!”

Eskiden olsa nazik bir şekilde sorardım. Ne de olsa ben minnettar ve nazik olmaya şartlanmış bir Y kuşağı çocuğu olarak yetiştirildim. “Konfor alanının dışında mucizeler olur” gibi sözlere inandırıldığım için yirmili yaşlarımda ücretsiz stajlar yaptım, düşük maaşlarla çalıştıktan sonra bile teşekkür e-postaları gönderdim. Ama artık yeter. Bu yüzden büyük harflerle yazıyorum. Öfkeliyim..

Belki de 40’ıma yaklaştığım içindir bilmiyorum. Ya da belki benim yaşımda iki çocuklu, ev, araba, bahçe ve yılda üç kere tatil konforuna sahip olan ailemle devamlı kendimi karşılaştırdığımdandır. Kim bilir.

Sadece öfkeli de değilim. On beş yıldır aralıksız çalışmanın sonucunda tükendim. Ve bazı günler kendime şunu soruyorum: Gerçekten böyle mi olması gerekiyor yoksa ben mi bir yerde yanlış yaptım? Yoksa iş paraya gelince yeterince “yetişkin” değil miyim?

Cevabın bu kadar basit veya bu kadar acımasız olmadığının farkındayım. Çünkü genelde, günlerimi kendi eksiklerimi didik didik ederek geçirdikten sonra, şu sonuca varıyorum: Hayır, bu sadecekişisel bir başarısızlık olamaz. Belki de şans hiçbir zaman benden yana olmadı.

Benim gibi Y kuşağı kadınlarına hep sıkı çalışması ve tutkusunun peşinden gitmesi söylendi. Çünkü eğer çok çalışırsan ve yetenekli olduğun bir şeyi bulursan, sonunda karşılığını alırsın. Ama hiç de öyle olmadı. Seçtiğim yaratıcı ve bağımsız yol aslında uzun vadede neredeyse hiçbir güvence sunmuyor. Etrafıma baktığımda ise devamlı tekrar eden bir örüntüyle karşılaşıyorum.

Geçenlerde, ikisi erkek biri kadın olmak üzere, benim yaşlarımda üç arkadaşla yemekteydim. Maddi endişeler hakkında sohbet etmeye başladık. Yetenekli bir heykeltıraş olan kadın arkadaşım, bir süredir derinden bir endişe duyduğundan bahsetti. Bu endişe kısmen hormonlar yüzünden olsa da daha çok varoluşsal bir temele dayanıyordu. Tekrar eğitim almayı, belki öğretmenliğe yönelmeyi düşünüyordu. Tek istediği daha stabil bir yaşam inşa etmekti. Bir ara bana döndü ve benim nasıl idare ettiğimi sordu. Ben de aynı anda üç işle uğraştığımı söyledim.

Bu sırada iki erkek arkadaşım başlarını anlayışlı bir şekilde salladılar. Onlar da sanat sektöründeydiler ama ikisinin de tam zamanlı işleri ve kalıcı sözleşmeleri vardı. Biri daha yeni bir arazi satın almıştı, diğerinin ise mülkü vardı. Kadınlar freelance çalışırken erkekler güvendeydi. Bu durum biz kadınların suçu mu? Biz de sadece onların yaptığını yapamaz mıydık?

Hiç sanmıyorum. Ekonomik sistemimiz yalnızca kadınların yaptıkları işleri hafife almakla kalmıyor, aynı zamanda bu durumun meyvesini de yiyor. Bu sistem; biz kadınların esnek oluşuna, parasız iş gücümüze, yaratıcı çıktılarımıza ve işleri halletmeye olan hevesimize güven bağlamış durumda. Bu; kadınların riskleri üstleneceğini, kültürü ve bakım yükünü kendi zamanları, enerjileri ve birikimleriyle karşılayacağını varsayıyor. Yaratıcı sektörlerde ise bu durum daha da sert. Kadınlardan sırf o ortamda bulunabildikleri için minnettar olunmaları bekleniyor. Sanki sırf orada alenen bulunabilmeleri, bu “fırsatı” elde edebilmeleri, çalışmalarının tek amacıymış gibi. Sanki maaş çekleri kadınlar için gereksiz ve konuşulmaya değmezmiş gibi. Ve bu minnettarlık da bizi sessiz, uysal hâle getirip beş parasız bıraktı.

Bu durum kazara meydana gelmedi. Aslına bakarsanız sistematik temellere sahip. Almanya’da tüm yaş gruplarındaki kadınlar daha az kazanıp daha az biriktiriyorlar ve daha çok yaşıyorlar. Eğer bekarsanız ve kendi işinizi yapıyorsanız bu, finansal bir ipin üzerinde hiçbir dayanağınız olmadan yürüdüğünüz anlamına gelir. Ve muhtemelen, yaşlandığında yoksul olma riski taşıyan günümüzün çalışan kadınlarının %70’lik kesimindesiniz.

(Almanya Federal İstatistik Ofisi’nden yakın zamanda alınan verilere göre, emekli gelirindeki cinsiyet uçurumu %29.9’a eşit.)

Açıkçası, bunu sesli söylediğime hâlâ inanamıyorum ama tek güvence zengin bir eş bulmak gibi duruyor.

Birkaç gün önce arkadaşıma sanatçılarla çıkmayı tercih ettiğimi söylediğimde, şaşkınlıkla ellerini havaya kaldırıp: “Hayır bir hedge fon yöneticisi bulman lazım!” diye çıkıştı. Aklıma, “Finans sektöründen bir adam arıyorum.” cümlesini tekrarlayan o komik video geldi ve gözlerimi devirdim. Aslında haksız sayılmazdı. Zengin ve güvenilir bir partner, çoğu kadın için en uygun emeklilik planı hâline gelmiş durumda.

Bir koca istediğim falan yok aslında. İçten içe özlemini duyduğum şeyse 18. yüzyıl tipi bir patron. Bana, “Yaptığın işe inanıyorum, git yaz, hiçbir şey için endişe duyma.” diyecek biri. Veya -daha gerçekçi olmak gerekirse- evrensel temel gelir gerekiyor. Gelecek nesil kadınlar için uygun bir eğitim sistemine de ihtiyaç var. Böyle bir sistem sayesinde kadınlar, parayı nasıl idare edeceklerini öğrenecekler ve aynı tuzağa tekrar düşmemiş olacaklar.

Biri bana cidden açıklayabilir mi: Biz neden okulda bileşik faizi, ipoteği, vergi dilimlerini ve emekli maaşlarını öğrenmedik?! Asıl amaç tam donanımlı bireyler yetiştirmekse, finansal okuryazarlığın da temel eğitimin bir parçası olması gerekmez mi?

On yıldan fazla süredir canımı dişime takıp çalışıyorum. Gurur duyduğum pek çok iş ortaya çıkardım. Fakat hâlâ banka uygulamamı açarken gerginim. Hâlâ derin finansal konuşmalardan kaçınıyorum. Hâlâ Alman vergi sistemini tam olarak anlamış değilim.

Ben, para hakkında konuşmanın hep ayıp olduğunu düşünmüşümdür.

Bazen daha akıllı seçimler yapmadığım için kendime tokat atmak istiyorum. Geleceğimi doğru düzgün planlamadığım, yatırımlar yapmadığım ve uzmanlarla konuşup kendimi koruma altına almadığım için. Bunun yerine, ilgi çekici karşılaşmalar, hikâyeler ve entelektüel olarak ilham verici sohbetlerle dolu bir hayatı düşleyip durdum.

Dürüst olmak gerekirse bu yumuşak tarafımı hâlâ daha önemsiyorum. Otsuzlarının sonuna yaklaşmış Avrupalı bir Y kuşağı bireyi olmak bizim için yıllardır suladığımız hayallerin yıkımına şahit olmak ama yine de sıcak bir şeye tutunmak anlamına geliyor. Belki biraz safça. Belki de elzem. Bize çok sözler verildi ama buna karşılık çok az eğitildik. Ve bu kırılganlık, bu farklı, daha az materyalist bir dünya hayal edebilme kapasitesi belki de zayıflık değildir. Bu belki de oyunbaz olmanın verdiği bir tür güçtür.

Şu anda İstanbul’da yaşıyorum ve burada insanlar altın satın alıyor. Birazı hediye diğerleri aile yadigârı birkaç altın mücevherim var. Çoğunu sevmiyorum ve nadiren takıyorum. Ama altın fiyatlarının yükseldiğini gördükçe altınlarıma farklı bir gözle bakmaya başladım. Ne de olsa altın sınırlı miktarda ve bu da, değerinin hisselerin aksine devam edeceğini gösteriyor.

Planım, Kapalıçarşı’da altın ticareti yapan bir arkadaşa altınları götürmek. Birkaç yüzük ve kolyemi altın plakalara çevirmek, çok büyüleyici bir fikir gibi geliyor. Böylece hızla nakde çevirebileceğim sessiz bir zulam olur ve bunları, aynı masallardaki hazine sandıkları gibi görünecek kadife keselerde saklayabilirim. Bu düşüncelerimden bile hâlâ nasıl da fantezi dünyasında yaşadığımı görebiliriz.

Belki de işin sırrı budur. Devam et, doğaçlama yaşamaya devam et. Çünkü boomer ebeveynlerimiz tutkumuzun peşinden gitmemizi söyledi. Ama ne oldu? Son kalan mücevherlerimizi de eritmekle meşgulüz.

  • Bu içerik Asperas’tan derlenmiştir;

https://www.arsperas.com/2025/08/08/y-kusagi-kadinlara-hayallerinin-pesinden-gitmeleri-soylendi-ama/