Eğitim Sen Sakarya Şubesi’nin düzenlediği beşinci canlı yayına katılan Elif Düzgün, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Eğitim Sen Kadın Sekreteri  Yasemin Hacıeyüpoğlu’nun sorularını yanıtlayan  Av. Elif Düzğün’ün açıklamalarının ikinci bölümü...

-Çocuk istismara uğradıktan ve ortaya çıktıktan sonra süreç nasıl ilerliyor. Çocuk İzlem Merkezi nedir?
Çocuk izlem merkezi aslında, sürecin içersinde cinsel istismar mağduru çocuklarla ilgili adli süreç başladığında, o süreci yumuşatma amacıyla kurulmuş merkezlerdir. Bu 2012 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yayımlanan genelgeyle kuruldu.  Hala da başbakanlık genelgesiyle devam eden bir kurum. 
Cinsel istismar mağduru çocuğun adli yönden adliyeye gelip, kolluk ve muayeneyi de  kapsayan sağlık kuruluşlarını da kapsayan üçgende sürekli dolaştırılması söz konusu. Çoçuk İzlem merkezi istismar mağduru çocuğun istismara uğradığını beyan ettiği andan itibaren tek bir yere götürülüp, adli süreç içerisinde bir kez daha mağdur olmasını engelleyen bir kurum aslında. O da şöyle, çocuk izlem merkezi olmadığı durumları düşünürsen, istismar mağduru çocuk emniyete götürülüyor, ifadesi alınacak. Emniyetler bünyesinde ya da jandarma bünyesinde bir uzman olmadığı için, bir psikolog eşliğinde alınması gerek çünkü. Bir uzman çağılması gerekiyor dışarıdan. Bu bayağı bir zaman, 2-3 saatte gelme durumları oluyor, özelikle ilçelerde.  Uzman geldiğinde görüntülü bir ifade almak gerekiyor. Uzman olmayan kişiler, polis memuru, hele hele jandarma, (genelde çocuk şube bulunan yerler bir nebze iyi ama jandarma sürekli değiştiği için sıkıntılı bizim açımızdan) sorular sormaya başlıyor olayla ilgili olarak,  Eğer istismar mağduru çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiğini bilmiyorsanız ve bu konuda eğitim almadıysanız,  çok ağır travmaya yol açabiliyor. İkinci kez örseleniyor. Bu arada bu çocuğun tıbbi muayenesi gerekiyor. İşte hastaneye götürülüyor. Psikolojisi bozuksa ya madde etkisinin olup olmadığının anlaşılması içi bir psikiyatriste götürülüyorlar.  Kurum kurum dolaştırılıyordu ve çocuk her gittiği yerde baştan anlatıyordu. Her defasında aynı travmayı yaşıyordu ki çocuk, Çocuk İzlem Merkezleri mükemmel bir şey oldu. Çocuk İzlem Merkezi sağlık bakanlığı bünyesinde kurulan kuruluşlar ve hastane içinde değil, yakınında bir yerde açılıyor. Burada çocuğun ifadesini alacak uzmanlar var. Çocuklara neler sorulması gerektiğini biliyorlar. Bunun dışında kolluk kuvvetleri de oraya gidiyor ve bir aynalı oda var. Aynalı odanın bir tarafında çocuk görüşmeciyle görüşürken, diğer  tarafında savcı, avukat, polis herkes dinliyor. Sormak istedikleri soruları yazılı olarak hatta işte kulakla mikrofon veriliyor adli görüşmeciye soruları iletiyorlar.  Adli görüşmeci de bizim hunharca sorduğumuz soruları çocuk diline, örselemeyecekleri şekilde çeviriyor. Yani atıyorum ‘Neden bağırmadın’ demiyor mesela… ‘O sırada aklına bir çözüm geldi mi’ diye soruyor, ‘Bir şeyler yapmayı düşündün mü’, ya da ‘Ne yapmayı düşündün biraz anlatır mısın, bu olay sırasında’ diye değiştiriyor ve çocuk bağırmadın mı gibi hakaret tarzını almıyor. Ve olayla ilgili olarak aydınlatıcı cevaplar veriyor. 
Bunun dışında muayene olması gerekiyorsa muayene odaları var, doktor orada yapıyor. Kapı kapı gezdirilmiyor çocuk, kendini kötü hissetmiyor. Eğer ifadeye hazır değilse bir oyun odası var, oraya alınıyor. Bunun dışında karnı açsa yemek yemesi sağlanıyor.  İnsan hakları anlamında çok güzel düşünülmüş ama hani ülkenin her yerinde çok güzel uygulanıyor mu? Umarım ki uygulanıyordur. Güzel düşünülmüş kurumlar ama sayısı da çok artmadı, şu an bildiğim kadarıyla 30 olması gerek. Ya da 2019 yılında 30 idi. 

-Çocuk istismarı arttı mı? Yani günden güne bir artış gözleniyor. Geçen haftaki yayında da, kadına şiddeti konuştuk. Kadın cinayetleri bazılarına göre arttı, bazılarına göre artmadı, (yok ya vardı da şimdi görünür) oldu diyenler var.  Ancak çocuk istismarının gözle görülür,  özellikle cinsel anlamda istismarın artması söz konusu. Bunu neye bağlıyorsun, yani bu son zamanlarda ciddi bir şekilde çocuk istismarı artış gösteriyor? 
Hani hepsi haklı bence… Vardı da saklanıyordu. Çünkü ben üniversitedeyken işte kara nokta suçları, adli tıp dersinde görmüştük. Siyah nokta suçlar nedir, işte çoğu karanlıkta kalır, ailenin namus anlayışı, toplumsal baskılar, dışlanacağı kadının evlenemeyeceği korkusu vesaire… Bu sebeplerle gizlendiği ve çok az bir kısmının cesaret edip adli mercilere yansıttığı söylenirdi o dönemlerde de..
Evet, varmış evet ama ben artığını düşünüyorum. Ben şiddetin de arttığını düşünüyorum, ben insanların içindeki canavarca hisler diyoruz ya, ceza kanununda var, o hislerin  arttığını düşünüyorum., Çünkü eskiden, stajımda okuduğum dosyaları da hatırlıyorum adam öldürme… Evet adam öldürülür  taammüden de adam öldürülür, planlanır ama  şu an olan şeyler akla hayale gelmeyecek şekilde.
Cinsel istismar çok arttı, belki kontrolsüz internet kullanımı bunda çok etkilidir,  belki yediğimiz şeylerde aldığımız bol miktar her şey etkilidir ama ben arttığını düşünüyorum. Evet insanlar cesaret edip konuşmaya başladılar, evet çocuklar daha bilinçli, eskisi gibi ‘acaba benim başıma ne geldi, kötü hissediyorum ama beni vururlar mı?’ demiyor. Çocuklar çığlık atmayı biliyorlar ya da çocuklar ‘öğretmenime söylersem beni korurlar’ diye daha bilinçli düşünüyorlar ama ben arttığını  düşünüyorum. 
Elimde bir veri yok. Evet sayılar arttı ama azdı da insanlar sonradan mı bu hale geldi, yoksa saklıyorlar mıydı, bunun bir cevabı yok ama ben arttığımı düşünüyorum.  Çünkü yolda karşıya geçerken aracın içindeki insanın ne kadar tahammülsüz, şiddet yanlısı olduğunu görüyorsunuz. Bir mağazaya girdiğinizde müşterileri de görüyorsunuz, çocuğa karşı bakışın kötü olduğunu görüyorsunuz ya da Twitter’da floodlar görüyoruz, yani pedofil nitelendirebileceğimiz çok yaşlı insanların küçük kızlara ve erkeklere yazdı şeyleri de görüyoruz. Yani ben arttığını düşünüyorum. 

-İstismar suçlarına verilen cezaları yeterli buluyor musunuz, cezalar caydırıcı mı? Ki olmadığını ben bile görebilirim. Ne olmalı, mesela bazıları idam edelim diyor…
Cezayla alakası olduğunu düşünmüyorum. Ceza caydırmaz. Caydıracak olsa çok hani bazı Arap ülkeleri var ya, idam olan ülkeler var. Ya da  recm olan ülkeler var, orada olmazdı. Ben cezanın etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Ha ceza kanunları yeterli mi, yeterli sayardık İnfaz Kanunu olmayaydı.Tamam siz ağırlaştırılmış müebbete kadar koruyorsunuz çocuk cinsel istismarı konusunda. İşte 12 yaş altını ayrı bir kategoriye koyuyorsunuz. ebeveynlerinden ya da işte çocuğu dövecek kadar kan bağı olan ya da evlat edinmiş kişiler de bunun içine giriyor,  ya da koruyucu aile de bunun içine giriyor. Onları da alıyorsunuz yakınlar kapsamına, ağırlaştırıcı sebep haline getiriyorsunuz ama bir infaz kanunumuz var. Bu infaz kanununda şu kadarını yatar, şu kadarında çıkar iyi hal olursa. Onu dışında işte bu hep denir ya ‘kravat indirimi’,  iyi hal  indirimi… Geçmişte başka bir suç işlememişse,  ilk vakası bu kadar vahşice bir şey olsa da ve iyi  hal gösterdiyse indirimden yararlanır.  Bunların  olmaması gerekiyor. Çünkü başlı başına çocuğa karşı bir istismar ki kötü bir şey.  İşte siz gelip beş celse yarımşar saaten olsa, (ki o kadar da değil), efendi durmuşsa duruşma salonunda bu kadar iyiliği hak ediyor olamazsınız.  O kadar korkunç bir şey yaptıktan sonra. 
Cezalarımız yeterli mi, onu tartışmayı sona bırakmak istiyorum ben, hani yeterli mi yetersiz mi, hayır önlemeyi bir düşünsek ya!  Önce bir önlemeyi düşünelim. Cezalarla, yani cezaları istediğiniz kadar çoğaltın, idamı da koyun, kastrasyonu da koyun, bunlar azalacak mı, hayır azalmayacak. O zaman neden çocuk istismarı  bu kadar arttı ve biz nerede hata yapıyoruz. bunları anlamak lazım ve bunları engellemek için neler yapabiliriz? İşte bilim kurulları var ya,  bilim kurulu da kurulabilir. çeşitli alanlardan işte psikiyatrlar, sosyologlar, hukukçular, öğretmenler birleşip bir bilim kurulabilir, bir araştırma komisyonu kurulabilir ve sebepleri, neler yapılabileceğini konuşulabilir. Çünkü her şeye aslında çözüm bulabiliyorsunuz. Yani şu şey engellenebilir miydi, bakıyorsunuz evet engellenebilirdi.  En son Ceylan Aslan’dı sanırım babasının hortumla dövdüğü ve onda o baba zaten şiddet dolayısıyla içeriye girmiş  ve aftan çıkmayan biri. İnfaz olmuş da çıkmış deniyor. Ama bu kişi çıktıktan sonra aileye karşı koruma tedbiri verebilirsiniz. 6284 sayılı yasa var, ailenin korunmasıyla ilgili, çocuğun ve kadının şiddete karşı korunmasıyla ilgili.  Kararı çıkartıyorsunuz bir kağıt parçasından ibaret. Siz bunu uygulamaya koymanız için ne var, polisi araması gerekiyor kadının. İhbar etmesi gerekiyor, ‘Şu an evime geldi ve bana saldırıyor’ ya da ‘Şu an yanımda’. İşte emine bulut cinayetinde ihbar edebildi mi, edemedi. Ama bunun kontrolünün sağlanması gerekiyor. Eğer bu kadar çok ölümle tehdit almıştır insan varsa karşınızda ne yaparsınız, elektronik kelepçe o zaman, ya da başka bir şey. Bir sürü çözüm bulunabilir. Ama biz çözüm bulmuyoruz, bir kâğıt parçası tutuşturuyoruz, uzaklaştırma verdik diye.  Ama uzak durmuyor, çünkü kaybedecek hiçbir şeyi yok, gözü dönmüş turumda. 
Cezalar yeterli mi, birçok insana sorsanız, ne kadar ceza verseniz az gelir. Çünkü burada bir hayat gidiyor. O yüzden cezayı tartışmayalım. Çünkü ceza yeterli desem içim şişiyor, yetersiz desem oradan da içim şişiyor. Çünkü cezalar yükseldikçe beraat oranları artıyor.  Şunu düşünüyor insanlar, savcılar da hakimler de şu var, ‘sadece mağdurun beyanına bakıp bütün bir ömrünü yok mu edeceğiz? Hani bu da bir baba, bu da bir abi vesaire…’ Hani idam varmış da bir zamanlar, meclisten onaylanması gerekiyormuş, hükmün devreye girmesi için. Ne kadar ağır bir şey! Mahkeme karar veriyor, TBMM de onaylamak zorunda. Hani cezaları bu kadar artırıp da, idamın prosedürünü uzun tutup, sonra ‘Yok ya mağdurun lafıyla idam mı edeceğiz’  demektense önlemeye çalışalım daha iyi…

-Son olarak şunu sormak istiyorum. Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi neden bu kadar tartışma konusu oldu. Aslında baktığınızda çocuk yaşta evliliği yasaklayan bir madde… Neden birileri bunun üzerine devamlı konuşuyor? Bunda hemfikir değil miyiz? Çocuk evliliklerini, çocuk gelinlerini toplum olarak onaylıyor muyuz?
Yani bu ceza yasamızda da, Türk Medeni Kanunu’nda da yer alan bir konu. 15 yaşın altındaki bir kişi hiçbir şekilde istismara onay vermiş de sayılamaz, şikayete de tabi değildir bu ve evlenemez. Zaten istisnai evlilik yaşı da kanunumuzda açıkça belli. Ama 15 yaşın altındaki çocukların cinsel istismarıyla ilgili kanun maddesi 103. maddeyi her nedense, her yıl dönem dönem böyle çıkartılır değişiklik istenilir. İşte ‘Çocukları olanlar var, mağdurlar yaratıldı, istismarcı demeyelim, onlar evlendiler,.  işte erkek hala cezaevinde, kadın gözyaşları içinde’ gibi gerekçelerle. Hayır, 15 yaşından küçük bir çocuk var ortada ve kanunen bu bir istismar suçu ve de bu cezayı çekmek durumunda. Şimdi eğer istismarcıyla mağduru evlendirip bu şekilde cezasızlık durumuna varılması düşünülüyorsa bu çok çok yanlış. Çünkü hani bu düzenlemeden önceki dönemlerde eza yasasında böyle bir şey varmış. İstismar mağduru fail ya da faillerden biriyle, (çok sayıda fail bile olsa) evlenmesi halinde tüm sanıklar cezasızlıkla karşılaşıyorlar. İçlerinden birini seçip, evlendirip bu cezayı oradan kaldırabiliyor eski uygulamada. Bu çok geriye gidiş.  Eğer böyle bir şeye izin verirsek, sözde mağdurlardan bahsedip bundan sonra nasıl diyeyim bir kaçış yolu olabilir, istismarcılara yol gösterici olabilir. 
Bunun dışında da dediğim gibi, 18 yaşın altındaki herkes çocuk ama istisnai olarak18 yaşın altına evlilik izni verilebileceği düzenlenmiş. Bunun dışında 15 yaşın altındakilere asla izin yok. 103. Madde de 15 yaşın altındaki çocukları kapsıyor. O yüzden de ‘103. maddeye dokunmayın’ diyoruz ve biz bu ülkedeki özellikle çocuk hakkı savunucuları çözüm arıyoruz buna.  Yani yakın bir zamanda yine böyle bir tasarı gelecek. Yoklandığını düşünüyoruz ortamın twitter’de, işte instagramda, facebook’ta. youtube’da…  Bir de bazı medya  kuruluşlarında görüyorum, alkışlıyorlar, böyle sözde mağdurlarla. Mağduriyet de olabilir ama bunlar tek tek vakalardır ve istisnaların bu kadar kaideyi bozmaması gerekir. Çünkü çocuk istismarı asla af edilecek bir şey değil.  insanın içi titriyor, çocuk ve cinsel istismardan bahsederken. 
Biz ileriye gitmişken neden geriye dönmeyi düşünüyoruz. Artı bu insanların amacı ne, neden bu kadar gündeme getiriliyor, ülkenin bu kadar sorunu varken neden bu konu  bu kadar çok gündeme geliyor?