GÜNDEM

Anayasa değişikliğiyle karma eğitim hedefte

Feray Aytekin Aydoğan BirGün için yazdı: Kadınların tüm haklarının hedef alınmasında muktedirlerin ilk saldırı ayağı olan —fıtrat, kader, kutsal aile ifadeleri ile— karma eğitimin kaldırılması açıklamaları yine sahnede yerini alıyor.

Kapitalizm yine krizde. Bir avuç zengin, zenginliklerine zenginlik katarken yoksulluk dünyanın her yerinde artıyor. Kapitalizmin her kriz döneminde olduğu gibi, kadınların, kız çocuklarının hakları üzerinden laiklik, sınıfın, sınıf mücadelesinin, aydınlanma mücadelesinin, emeğin kazanımları hedef alınıyor.

ABD başta olmak üzere, kapitalizmin bekası için temel söylem “kutsal aile”, “ailenin güçlendirilmesi.” Yoksulluk arttıkça, yoksulluğun sonucu çocuklarına bir gelecek yaratamama kaygısı, dünyada ve ülkemizde doğum oranlarını düşürüyor. Nüfus azaldıkça, patronların ucuz, bedava iş gücü bulma kaygısı artıyor.

Reise dayalı aile söylemleri ile otoriter, baskıcı devlet anlayışını güçlendirmek; işsizliğin nedenini kapitalizm değil, kadınların çalışma yaşamında olması diyerek gerekçelendirmek; sosyal devletin sorumluluğu olan kreş, bakımevi gibi kamusal alanlara bütçe ayırmamak için bu işlerin fıtratı gereği kadınların işi olduğu söylemleri; kadınların fıtratı gereği birincil ve asıl işinin ev işleri, çocuk doğurmak, çocuk bakımı gibi işler olduğu; çalışmak istiyorsa da esnek, güvencesiz, yarı zamanlı, düşük ücretli işlerde çalışması gerektiği gibi onlarca söylem ve politikayla mücadele ederek kazandığımız tüm haklar hedef tahtası hâline getiriliyor.

Kapitalizmin bekası için aşina olduğumuz sergilenen oyun ise dinin araçsallaştırılması, siyasal İslam söylemleri.

Kadınların tüm haklarının hedef alınmasında muktedirlerin ilk saldırı ayağı olan —fıtrat, kader, kutsal aile ifadeleri ile— karma eğitimin kaldırılması açıklamaları yine sahnede yerini alıyor. Bilimsel veriye dayanmayan safsatalar üzerinden karma eğitimin kaldırılmasını gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Bilimsel gerçek ise –PISA, LGS raporlarından MEB, TÜİK istatistiklerine– yoksulluk arttıkça cinsiyetten bağımsız okul terkleri artıyor, yoksulluk arttıkça akademik başarı düşüyor.

Şimdi yeni rejimin inşası ve kalıcılaşması amacıyla anayasa değişikliği için karma eğitimin kaldırılması, zorunlu ve parasız eğitim süresinin kısaltılması, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan adımlar, “aile yılı” denilerek hedef tahtası hâline getirilen haklar ve nüfus politikaları ile tüm kurumlar, bakanlıklar sermaye için, patronlar için el birliğiyle çalışıyor.

Ve yine bilindik bir oyun daha sahneye konuluyor. Siyasi iktidar, yapmak istediklerini STK adı altında şirketleşmiş tarikatlara, siyasi iktidar yanlısı yapılara, sermaye gruplarına söyletiyor.

Bu yapıların hazırladığı çalıştay raporlarından yalnızca ikisi bizi neyin beklediğini anlatıyor. Birincisi, başta Maarif modeli savunucusu, hazırlayıcısı olan yapılardan Maarif Platformu’nun “Karma Eğitim Tartışmalarına Pedagojik ve Bilimsel Bakış” Çalıştay Raporu. İkincisi ise Memur-Sen’in “Aile ve Kadın Politikalarına Yeni Bir Paradigma” raporu. Aynı zamanda Memur-Sen, Mart 2025’te anayasa değişikliği için imza kampanyası da başlattı.

Amaçlananlardan bir bölümünü onların ifadeleri ile paylaşalım:

• Tevhid-i Tedrisat, değerlerimize uygun değildir. Eğitim sistemi insanın yaratılıştan, fıtrattan getirdiği özelliklerine göre yapılandırılmalıdır. 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’ndaki “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır.” ifadesi değiştirilmelidir.

• Eğitim sistemi; ortaokul, lise ve üniversite düzeyinde erkek okulları, kız okulları, karma okullar şeklinde düzenlenmelidir.

• İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması yetmez, 6284 (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu) aile için tehdittir. 6284 de kaldırılmalıdır.

• Cumhuriyet, aileyi yurttaş yetiştiren kamu kurumu olarak tanımlamıştır. Bu değiştirilmelidir. Evlenmede kişisel akit sözleşme —resmî nikâh yerine imam nikâhının, erkek çok eşliliğinin ve çocuk yaşta evliliklerin daha da yaygınlaşmasına neden olacak— esas alınmalıdır.

• Cumhuriyet, geleneksel ailenin mahremiyetine ve kutsallığına tamamen zıt bir zihniyete hız kazandırmıştır. Başta Medeni Kanun’dakiler olmak üzere, her türlü yasal dokunuş aileyi dış müdahalelere açık, kırılgan hâle getirmiştir. Medeni Kanun, TCK, tüm yasalar tümden değişmelidir.

İran’dan, Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye; Ortadoğu coğrafyasında emperyalizmin yaptıklarına, o ülkeleri, topraklarını, kaynaklarını nasıl yağmaladıklarına yıllardır tanığız.

Bu yüzden de laikliği kaybettiğimizde neleri kaybedeceğimizi çok iyi biliyoruz.

Son söz, Musullu (Iraklı) bir öğrencinin “Mayıs” rumuzu ile Kasım 2014’te BBC ile paylaştığı günce olsun

“Ninova’da (Musul’da bir kent) okul başladı, ancak bu önceki yıllara benzemiyor. IŞİD, burada öğrencilere ve okul yöneticilerine çok katı emirler veriyor.

Dulqarnain, şehrimdeki insanlar için yeni bir isim. Dulqarnain, Ninova’da okullardan sorumlu IŞİD’li. Adı da eğitimde en yüksek otorite olarak kitaplarımızda yazılı.

Dulqarnain Mısırlı ve asıl amacı, ilkokullarda kızları erkek öğrencilerden ayırmak. Onun kurallarına göre, kızlar başka, erkekler başka binaya gitmeli. Ayrıca yaşıtlarına göre biraz daha olgun görünen kızlara bol giysiler giymeleri ve yüzlerini peçeyle örtmeleri emrini verdi. Erkek öğretmenlerin kız öğrencilere, kadın öğretmenlerin erkek öğrencilere ders anlatması yasak.

Sanatı yasakladılar.

Okul müfredatı IŞİD tarafından değiştirildi. Artık beden eğitimi dersleri olmayacak. Onun yerine “cihad eğitimi” geldi; öğrencilere cihadı sevmeleri ve nasıl cihat edecekleri öğretiliyor. IŞİD, coğrafya ve tarih derslerinin ikisini de iptal etti, ancak sonra kararını değiştirdi. Resim dersini iptal edip, yerine Arapça hat sanatı koydular. Derste renklerin ve renkli kalemlerin kullanımını tamamen yasakladılar.

Bütün bunlar okullarda işleyişi zorlaştırıyor, hatta imkânsız hâle getiriyor. Özellikle de öğrencilere aktivitelerin yasaklanması... Oysa bu aktiviteler onlar için her şey demek.”