Yorgun musun? Mücadele eden köylüye, işçiye ve kadınlara bak; sesimizi birleştirip kazanacağız!
“Bir avuç asalak daha fazla kazansın diye biz ölüyoruz.”
(Erkan BAŞ; TİP Genel Başkanı)
Devlet halkına sağır olmuş!
Neden hep biz ölüyoruz?
Orman yanıyor, devlet yok.
Otel, yurt yanıyor, devlet yok.
Deprem oluyor, devlet yok.
Göçük oluyor, devlet yok.
Erkekler, kadınları öldürüyor, devlet yok.
Çocuklar evlerinde, okullarında, yurtlarında tacize, tecavüze uğruyor, devlet yok!
Bu devlet bizim değil. Bu devlet halkın değil. Bu devlet bir avuç patronun devleti olmuş.
Patronlar daha çok kazanacak diye işçi cinayetlerine sağır olan hükümet.
Cemaatlerle aram bozulmasın diye o yurtlarda tacize, tecavüze uğrayan çocukların çığlıklarına sağır olan hükümet.
Ülkede kadın cinskırımı varken kadınların sesine sağır olan hükümet.
Ormanlar, oteller, yurtlarda “Yanıyoruz!” çığlıklarına sağır olan hükümet.
“Hayvanlar can dostumuzdur, öldüremezsiniz!” sesine sağır olan hükümet.
Halkın “Geçinemiyoruz!” diye haykıran sesine sağır olan hükümet.
Patron dostu hükümet.
Kadınların İktidar ile İmtihanı
Bu ülkede öldürülen kadınların %82’si aile bireyleri (abisi, babası, eşi) tarafından öldürüldü. Hükümet ne yapıyor? Bu yılı “aile yılı” ilan ediyor. Bu, kadın cinayetlerine ortak olmak değil de nedir?
Kamuoyunda çok yankı bulan, hepimizi derinden sarsan Ayşe Tokyaz, Cemil Koç tarafından öldürüldü.
Kadınlar “kadın cinayetleri politiktir” derken, tam da bu cinayette olduğu gibi hükümetin bu suçlara nasıl ortak olduğunu, nasıl görmezden geldiğini anlatmaya çalışıyor:
Fail, daha önce de bir kadını öldürmüştü. İki yıl önce, Cemil Koç’un evinde “şüpheli ölüm” olarak kayıtlara geçen kadının tırnak aralarında DNA’sı bulunmasına rağmen, Cemil Koç deliller yetersiz denilerek serbest bırakılmıştı.
İki yıl elini kolunu sallayarak aramızda gezdikten sonra, 4 Temmuz’da Diyarbakır Başsavcılığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile soruşturma açmış ve yakalama emri çıkarmıştı.
Eylemde slogan attığı için gençlerimizi gece yarısı ev baskınlarıyla “yakalayıp” gözaltına alan hükümet, bu karara rağmen faili beş gün boyunca aramayan, yakalamayan, tutuklamayan hükümetti. Fail, 9 Temmuz günü Ayşe Tokyaz’ı öldürdükten sonra yakalandı.
Yetkililer görevini yapsaydı, Ayşe Tokyaz bugün hayatta olacaktı.
Failler, tam da hükümetin bu cezasızlık politikalarından cesaret alıyor. Bir kadını öldürdükten sonra iki yıl serbest dolaşan katili koruyan hükümet.
Ne Kader Ne Fıtrat!
Orman işçisini yangına dayanıklı ekipman olmadan, ateşin ortasında bırakmak cinayettir. Ne kaderdir ne de fıtrat, tercihtir.
Erkekler kadınları öldürürken; önlem almamak, kadınları korumamak, kadın cinayetleri faillerine cezasızlık politikalarını sürdürmek tercihtir.
Tarikat ve cemaat yurtlarında tacizi, tecavüzü görmezden gelmek tercihtir.
AKP Barış Getirebilir mi?
Barışın önündeki en büyük engel AKP’dir. İktidarları boyunca özgürlüklerin ve adaletin önündeki en büyük engel, bizatihi iktidarın ta kendisidir.
Barış için böyle bir iktidar yerine halka güvenilmelidir.
Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklıyor ve operasyonlar başlıyor. Hepimiz bu operasyonların siyasi olduğunu biliyoruz.
Uzun süredir meseleleri hukuk ekseninde tartışamıyoruz. Çünkü bir süredir seçilmiş belediye başkanlarına, seçilmiş milletvekillerine dönük operasyonları zaten yaşamaktayız.
Sonuç olarak operasyonları sadece CHP’ye yönelik olarak görmemeliyiz. Adaletin yok sayıldığı her durum hepimizi ilgilendirir.
Muhalefeti bölmeye, yıpratmaya dönük olduğunu fark etmeliyiz. Bu yüzden iktidar karşısında kendine muhalif diyen herkesin birleşmesi, dayanışmayı büyütmesi gerekmektedir.
Yerel seçimler sonrası ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik kayyum atamaları görüyoruz. Bundan önce de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne dönük kayyum atamaları vardı. İktidarın her kaybettiği seçim sonrası taktiği haline geldi.
Şu an CHP’li 17 belediye başkanı tutuklu ve bazıları da ev hapsinde. Hepimiz merak ediyoruz: Şimdi ne olacak? Bu operasyonlar devam mı edecek?
Artık halkın özgür iradesini kullandığı seçim sandıkları hayal mi olacak? Saray rejimi Cumhuriyet karşısında, karşı devrimini mi ilan edecek?
Zeytinini, toprağını, çocuklarını, doğasını, hayvanını, kendi canını savunan kadınları dahi terörize eden bir iktidardan bahsediyoruz. Siz söyleyin, halkın sesini duymayan bu iktidar nasıl barış getirebilir?
Her durumda kendi menfaati ve çıkarı doğrultusunda yol alan bir iktidardan bahsediyoruz. Her konuda olduğu gibi barış konusunda da kendi menfaati olmayan hiçbir adım atmayacaktır.
Halkın katılımının olmadığı barış mümkün değildir. AKP iktidarı boyunca halk adına kazanılan kazanımlara bakın. Hepsi, halkın taleplerini yüksek sesle dile getirdiği ve AKP’nin mecburen duymak zorunda olduğu kazanımlardır.
Bugün de barış istiyorsak halkların taleplerine kulak vermeliyiz. Toplumun barış talebini hiçbir iktidar kulak arkası edemez.
Bu iktidarın en büyük meziyeti muhalefeti birbirine düşürmek, yıpratmak, ötekileştirmek, bölmektir. Bugün bundan ders alarak devam etmek gerekiyor.
Kürt belediye başkanları alınıp kayyumlar atanırken yeterli sesi çıkardık mı? Bugün de aynı şey CHP’li belediyelere yapılırken yeterli sesi çıkarıyor muyuz?
Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay iki yıldır esir. Seçilmiş bir milletvekili hukuksuzca tutuklanırken, mazbatası anayasa çiğnenerek elinden alınırken yeterince ses çıkardık mı?
Hatay Milletvekili Can Atalay neden hâlâ tutuklu?
Hatay halkının özgür iradesiyle seçtiği Can Atalay neden hâlâ tutuklu? Mesele siyasidir. İktidarın, halkın sesini duyurmak isteyenlere dönük öfkesinin sonucudur.
Çünkü Can Atalay, Aladağ’da kız yurdunda yanan çocukların, Çorlu tren katliamında yakınlarını yitiren ailelerin, Hendek havai fişek patlamasında, Soma maden faciasında işçinin, emekçinin, çocukların, ailelerin yani halkın sesi olmuştur.
Kısacası halkın sesine kulak tıkayan iktidar, bu sesi duyurmak isteyen herkese savaş açmıştır. Bize düşen, amasız fakatsız hakikati haykıranın yanında olmaktır.
Yorgun ve umutsuz musun? O zaman doğru yere bak.
Zeytini için mücadele eden köylüye, hakları için mücadele eden işçiye, kadın cinayetleri son bulsun diye direnen kadınlara bak.
Bir avuç asalak daha fazla para kazansın diye biz ölüyoruz, öldürülüyoruz.
Bu kavga, bu ülkeyi tekrar yurt edinme kavgasıdır. Ülkemizi bu asalaklara teslim mi edeceğiz?
Evde oturup izleyici olmayı bırak. Mücadelenin parçası ol.
Bu kavga artık hepimizin kavgasıdır. Seslerimizi birleştirme ve bir olma kavgasıdır. Bu kavga onurumuzu geri kazanma kavgasıdır.
Türkiye’ye barışı da adaleti de özgürlüğü de demokrasiyi de biz getireceğiz çünkü biz çoğunluğuz, halkız ve kazanacağız.