Dünyadaki hem en acı hem en yoğun duygu. Hep eksik hissetme hali. Bir öğretmen olarak elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibiyim.

Öğretmenliği görev değil, meslek değil yaşam biçimi görenlerdenim ben. Sınıfa girdiğimde her şeyi unutup yüzümde gülümseme ile çıkmadığım tek bir ders olmadı. Öğrencilerin enerjisi hep bana enerji kattı. Seslerini, gülüşlerini, kendi aralarında fısıltılarını duyalım, hal hatır soralım, niye uyuyorsun diyelim, kitap getirmeyene kızalım, nasıl daha iyi öğrenirler deyip oyunlar oynayalım, isimleri karıştırıp gülelim, sözlü yapalım, bayramlar kutlayalım, şiirler okuyalım, kitaplardan, yazarlardan konuşalım, anne olalım, baba olalım, hiç bitmeyen bağlar kuralım, sınavlar kazansınlar birlikte sevinçten ağlayalım…

      Uzaktan eğitim sürecini öğrenci, veli, öğretmen, milli eğitim hep birlikte yaşayarak öğreniyoruz. WhatsApp grupları kurduk, 24 saat bitmeyen mesajlar aldık, canlı dersler yaptık, öğrencileri görüp mutlu olduk, eba tv miz var. Ama ama ama… Ama artık bir yıldır uzaktan idare etmeye çalışsak da, oluyor gibi yapsak da, biz okulda anlattığımızdan fazlasını anlatsak da kayıp bir nesil yetişiyor. Mutsuz, umutsuz, yalnız, depresif, içine kapanık, tahammülsüz bir nesil geliyor.

        Lisede olan öğretmen arkadaşlar bilir, öğrenciler kamera açmıyor, hatta konuşmuyor. Bugün derse hep devam eden, tüm sorulara cevap veren öğrencim kimse gelmeden: ‘ hocam’ dedi.  ‘Ben dinliyorum, anlıyorum ama artık beni hiç kaldırmayın, hiç konuşmak istemiyorum.’ O arada bir diğeri geldi, o da aynısını söyledi. İçimize kapandık hocam, kendimi iyi hissetmiyorum hocam… Onlar duyguların en yoğun yaşandığı yaştalar. Onlar yetişkin değil, onlar sosyal olmak zorundalar, onlar konuşmak, gülmek, keyif almak ama en çok da iyiye güzele yönlendirilmek zorundalar. Kimin umurunda? Evde ev işi yapıyorlar, yemek yapıyorlar, kardeşlerine bakıyorlar, azar işitiyorlar, kadın programlarına dersteyken bile maruz bırakılıyorlar. Çünkü önemsenmiyorlar. ÖNEMSENMiYORLAR…

         Yapboz olan eğitimimiz, pandemi ile daha da karmaşık bir yapboz oldu. Sınav var, hayır yok.  Okullar açıldı, yok kapandı. Ben öğrencimin hep bıcır bıcır gelen sesini öyle duyduğumdan beri, ben derslere türlü sebeplerle gelemeyen öğrencilerimden mesaj aldığımdan beri, ben oturarak ders anlattığımdan beri, ben ev ortamlarını gelen seslerden anladığımdan beri, ben aşı olamadığımdan beri, ben her zaman geri planda olmaktan bıktığımdan beri, ben bu yılı da böyle kapatmak zorunda olduğumuzu anladığımdan beri çok mutsuzum.

        En büyük temennim öğrencilerimin daha çok yara almadan sağlıklı bir şekilde bu dönemi atlatması. Bu ara öğretimden daha çok öğrencilerimizin rehberliğe, güzel sözlere, konuşturulmaya, kendilerini iyi hissetmeye ihtiyaçları var. Biz öğretmenlerin de bir an önce aşı olup öğrencilerine kavuşmaya…