Bir otobüs durağında, martıların çığlık çığlığa olduğu bir vapurda, insanların suskunlaştığı gri bir gecede, yağmurun ansızın bastırdığı bir havada kahve içmek için girilen butik kafede yazıldı çoğu.

Ve yakın zamanlarda sıklıkla gittiğim parkta ayaklarımı ısıtmaya çalışırken aldığım notlardan birkaç parça. Karşımdaki bankta oturan kedinin sakinliğini kıskanırken, gökyüzüne bakıp martıları izlerken…

Senden, benden, ondan… Kalbinde, teninde, kafanın içinde, anılarında, şu anda… Bir yere değmesi, değdiği yeri harekete geçirmesi, farklılaştırması, iyileştirmesi için.

***

Yatıştırılamamış insan gövdeleri dolu dünya.

Sahici bir şefkatli dokunuşla çözülecek bedenlerle

Sadece bir kere göz göze gelinse, gözyaşı dolacak gözlerle

Ve ninni gibi huzur dolu bir sese çarpınca kendini yeni serilmiş nevresimlerde uyurken bulacak halde.

***

Boynuna ve dizlerine kıvrılmak, yüzünü yüzüne yaslamak istediğin kadınlar oldu.

Birçoğuna bunu söyleyemedin.

İçine attıkların ve heves ettiğin onca şey, arzu dolu bedeninde ve gözlerinde artık.

Bir ilkokul anısı içinde gezintiye çıktı.

Yanaklarının kızarması bundan.

***

Kabuklarını koparmaktan zevk aldığımız,

Kabuğun altında ne olduğunu merak edip dikkatle kaşıdığımız diz yaraları vardı bir zamanlar sadece.

***

Sadece bir gülüşüyle, yüzündeki yaraları ve alnındaki çizgileri iyileştiren insanlar vardı hayatında.

Neredeler şimdi?

***

Anılarımın içinde kayboluyorum.

Ve bilirsin ki çoğu zaman bir çocuk için bulunamamak endişe vericidir.

İlk zamanlarda kaybolmak ne kadar heyecan verici olsa da.

***

Ne yapsam eksik, ne yazsam eksik.

Bundan birkaç yıl önce insan eksilerek de dolar yazmıştım.

Şimdi her şey biraz daha az.

Yaşım hariç.

***

Yoruldum Patron,

Yaşamayı ne sanıyorsak, yaşamak bu değil diyoruz sonrasında

Yaşamak en çok bir deniz olabilir

Mavi ve dalgalı

Sakin ve derin

***

Anlatıyorsun

Yaşam, ileriye doğru yaşanıyor ne acı

Geriye doğru anlaşılıyor daha acı.

Ansızın hatırladığın bir anı vücudunu paramparça ediyor zihnin birkaç güne anca toplanır

Ruhun bu denli acıyı taşımaktan yorgun.

İçinden bir ses şöyle diyor : ‘’Acı, yaşamın hakkıdır.’’

***

Acı, zamanla azalıyor.

Anıların duygusu değişiyor.

Hatırladığınla yaşadığın farklılaşıyor.

Araya insanlar, başka yaşanmışlıklar giriyor.

Canını acıtmayana kadar girecek

Sonrası yüzünde hafif bir tebessüm.

***

Bakışlarıyla zamanı unutturan insanlar oldu hayatında.

Ölümü ve diğer bütün acıları.

***

Sarıldığında kalbinin atışını, kendi kalbinde duyduğun insanlar oldu. En çok onlara sarılmak istedin. En çok onlar da kendini dinlendirdin.

Neredeler şimdi?

***

Kaygın, baş edemeyeceğin kadar yoğunsa ya çok uyursun ya da çok az.

***

Beni sevsin yeter, dedi.

Ben, özenle mi sevsin yoksa yara açarak mı, dedim.

***

Merhem, ne kadar güzel bir kelime değil mi? Söylerken bile iyileştiriyor.

***

Ağır olmayan, sarhoş yapmayan ama sarhoşluk hissi veren, buruna geldiğinde daha çok koklama hissi uyandıran, tene karıştığında karıştığı tenle daha çok güzelleşen kokular var. Şu anda boğucu bir otobüste, daha yolun bitmesine bir saat varken, böyle bir koku alıyorum. Hayat güzelleşti.

***

Her zaman gittiğim parktayım, çimleri yeni biçmişler,

hava biraz soğuk çokça temiz, rüzgar tatlı ve ılık esiyor.

Bu, dünya güzel demek.

***

Anne -babamın benim için ne yaptıklarını düşündüğümde kendimi borçlu hissediyorum. Onların ne olduğunu, nasıl insanlar ve kim olduklarını düşündüğümde minnet veya şükran.

***

Son olarak birkaç hafta önce karşılaştığım bir sözle yazıyı bitiriyorum.

"Ben yaralandığında da gönlü derin, merhametli ve geniş olanı severim."