Zaman zaman cinselliğin “işin içine girdiği” iddiası tamamen asılsız değil. Wisconsin-Eau Claire Üniversitesi’nden April Bleske-Rechek’in Amerikalılar üzerinde yaptığı çalışmaya göre karşı cinsle dostluklarda erkeğin kadını seksi bulma ve karşı tarafın da kendisini seksi bulduğunu düşünme ihtimali çok daha yüksek. Bir erkeğin kadın arkadaşı tarafından ne kadar beğenildiğine dair fikri, kendisinin kadını ne kadar beğendiğiyle örtüşüyor. Üstelik bu değerlendirmenin kadının gerçek hisleriyle hiçbir ilgisi yok. Erkekler iyimser beklentilere daha yatkın.
Ancak bu durum erkekler ile kadınlar arasındaki dostlukların asla yürümeyeceği anlamına gelmiyor. Öncelikle, çoğu insan dürtülerini kontrol edebiliyor. Dahası, karşı cinsle dostluklar son derece değerli. Son araştırmalar erkeklerle kadınların dost olabildiği toplumların daha az cinsiyetçi olma eğilimi gösterdiğini ortaya koyuyor.
“Harry Sally ile Tanışınca Endeksi”
Meta ve New York Üniversitesi’nden uzmanlar 1.8 milyar yetişkin Facebook kullanıcısı arasındaki arkadaşlığı inceledi. Etkileşim sıklığı gibi verilerden hareketle Facebook tarafından geliştirilen özel bir model kullanarak her ilişkideki yakınlık seviyesini tespit etmeye çalıştılar. Bu verileri “karşı cinsle dostluk endeksine” dönüştürdüler. (“Harry Sally ile Tanışınca Endeksi” de olabilirmiş.) Endekste sıfır puan bir erkeğin veya kadının karşı cinsten hiç arkadaşı olmadığını, bir puan ise aynı ve karşı cinsten eşit sayıda arkadaşları bulunduğunu gösteriyor.
Elbette dijital bağlar gerçek dünyadakileri kusursuz biçimde yansıtmıyor. Yine de devasa veri kümesi 1.8 milyar insan arasındaki yaklaşık 1.4 trilyon bağlantıyı haritalandırıyor ve bu yüzden incelemeye değer.
Kadınlar ile erkekler arasındaki mesafenin en uzak olduğu yerlerin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki muhafazakar Müslüman toplumlar olduğu görülüyor. Libya, Irak ve Mısırlıların karşı cinsten arkadaşlarının sayısı hemcins arkadaşlarının 10’da 1’ini (0.1 puan) ancak buluyor. Karayipler, Afrika’nın batı ve güneyi ile Güney Amerika’daki bazı bölgelerde karşı cinsle arkadaşlık son derece yaygın (gerçi bu insanların gerçek dünyada ne kadar bir araya geldiği belirsiz). Çoğu Batı ülkesindeki geniş arkadaşlık ağlarının puanı 0.5-0.6 civarında. Bu da insanların hemcinsleriyle yaklaşık iki kat daha fazla bağlantısı olduğu anlamına geliyor.
Geniş ağları incelerken ülkenin endeks puanına dair en çok fikir veren göstergelerden biriyse, çalışan kadınların çalışan erkeklere oranı. Bunun da bir mantığı var. İş yerleri her iki cinse de karşı tarafla flört etmeden sohbet etme fırsatı sunuyor. Dolayısıyla kadınların iş gücüne katılım oranının erkeklerin yüzde 96’sına karşılık geldiği Nijerya’nın endekste 0.67 puan alması, buna karşılık aynı oranın yüzde 43 olduğu Hindistan’ın 0.34 puanda kalması sürpriz değil.
Cinsel özgürlük de etkili. The Economist gelişmekte olan 55 ülkeden demografi ve sağlık araştırmaları verilerini bir araya getirdi. Bu altkümeye bakınca, kadınların kocaları veya aynı evi paylaştıkları erkek arkadaşları dışında biriyle cinsel ilişki yaşadığını bildirdiği yerlerde karşı cinsle dostluklar da daha yaygın. Böyle bakınca Türkiye’deki din adamlarının, dostluğun günaha götüreceği endişesi haklı görünüyor. Ama bir ihtimal daha var: Aşk ve dostluk konusundaki özgürlükçü tutumlar birbirini besliyor.
King’s College London’dan Alice Evans “Bir yerde erkeklerin onuru kadınların göz önünden çekilmesine bağlı görüldükçe karşı cinsle arkadaşlıklar azalıyor” diyor.
Ayrımcılık ile cinsiyetçilik birbirini besleyebiliyor. Uşak Üniversitesi’nden Nuray Karaman’a göre “Kadınlara fazla sorumluluk verilmemesi gerektiği, aşırı duygusal ve kararsız oldukları gibi kalıp yargılar kadınlarla erkekler sosyalleşmedikçe yayılıyor. Çünkü çoğu erkek bir kadın patron görmemiş oluyor.” Türkiye kadınların iş gücüne katılımı açısından OECD sonuncusu. Bunun bir sebebi de “bazı kadınların dışarıda çalışmak için eşlerinden ve babalarından izin alamaması.”
Sosyalleşme iyi geliyor
Oxford Üniversitesi’nden David Kretschmer’in çalışması Almanya’da genç kızlarla sosyalleşmenin genç erkeklerde tutum değişikliği getirdiğini gösteriyor. Dr. Kretschmer özellikle göçmen öğrenci oranının yüksek olduğu okullardan 3 bini aşkın ergeni inceledi. 14-15 yaşındaki çocuklara kimlerle dost oldukları ve ailedeki iş bölümüne dair görüşleri soruldu. Mesela erkekler para kazanmak için çalışırken yemeği ve çocuk bakımını kadınlar mı üstlenmeli? Yoksa bu görevler eşit mi paylaşılmalı?
Dr. Kretschmer bir yıl sonra aynı ergenlere aynı soru sorulunca karşı cinsten daha fazla arkadaşı olan erkeklerin daha eşitlikçi hale geldiğini ama kızların görüşlerinin değişmediğini tespit etti. Kızlar daha büyük riskler aldığı için erkekler kadar kolay fikir değiştirmiyor. Halbuki erkekler kızlarla sosyalleştikçe onların da eşit muamele görmeyi beklediğini anlıyor ve saygı göstermeye başlıyor.
Orijinal metne www.economist.com adresinden ulaşabilirsiniz.