Eski Orman Bakanı Ersin Taranoğlu, 28 Temmuz'dan bu yana devam eden orman yangınları, müdahale biçimi ve sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, tartışma konusu başlıklara değindi.

YANGININ PANDEMİSİ

Ersin Taranoğlu, Bizim Sakarya’ya yaptığı açıklamada, Orman Bakanlığı’nı makine ve ekipman olarak yetersiz görmediğini vurgulayarak, “Benim Bakanlığım dönemimde 18 helikopterle mücadele ediyorduk. Şimdi 38 helikopter var. Yine benim dönemimde büyük oranda dozer ve arozöz alımı yapmıştık. Sıkıntı, aynı anda geniş bir coğrafyada farklı noktalarda bir sürü yangının çıkması.  Bunu sağlık konusunda bire bir entegre ettiğinde pandemi olarak adlandırman gerek. Yangının pandemisi. Aynı anda 100 tane yangın var. Her yangına helikopter gönderemezsin. Organizasyon yapamazsın” dedi.

Yangın uçağı ve daha fazla sayıda helikopter alımına ilişkin değerlendirmede de bulunan Taranoğlu, “Bunun planlaması geçmiş yıllarda yaşanan yangın sayıları ve risk durumuna göre yapılır. Hiçbir zaman bu kadar geniş coğrafyada bu kadar çok yangın olmamış.  Buna rağmen 100 helikopter alırsan adama ne yapıyorsun diye sorarlar”  diye konuştu. Uçak alımına ise olumsuz yaklaşan Taranoğlu, bugün yaşanan yangınlara, bölgenin coğrafi konumu nedeniyle uçakla müdahale çok zor. Ne Toroslara, ne Karadeniz’de bu tür yangınlara uçakla müdahale edilebilir. Ayrıca 3 aylık sezon için Bakanlığın uçak alıp, yatırması akılcı bir iş değil” ifadelerini kullandı.

“KÖY NASIL YANAR? BUNU ANLAMAM MÜMKÜN DEĞİL”

Yangınların söndürülemeyişi ve yerleşim yerlerine sıçramasına ilişkin görüşlerini de paylaşan Taranoğlu, şöyle devam etti:

“Öncelikle müdahale zamanına bakmak gerek. Zamanında müdahale edilmiş mi diye. Bunun dışında yangın sönmez, yangın yanar nereye kadar, kafasına göre. Sıcaklık, düşük rutubet ve rüzgar; ben buna şeytan üçgeni diyorum. Bunun üçü bir araya geldiğinde yangın çıkar ve söndüremezsiniz. Helikopterle müdahale etseniz de fark etmez. Helikopter günün 8 saati, 10 saati çalışır. Gece he olacak? Yanmaya devam edecek, yani yangın helikopterden 14 saat önde.

Ya bir yola gelecek, ya kayaya rastlayacak ya da şeytan üçgeninden biri bozulacak, yangın o zaman söner.  Ama yangından 7 gün sonra bir köyün yanmasını anlayamıyorum. Bu nasıl olur? Yangının başlayalı kaç gün olmuş gideceği yön belli. Ulaşacağı mahalledeki her evin başına bir arozöz koysan yine önlersin bu faciayı. Mahallenin çevresini kaz, kuşat bir şey yap. Evlerin yanmasını anlayamam.”

EVLERİ DEVLET PARASIZ YAPMALI

Evleri yanan köylülere TOKİ’nin krediyle ev yapacağı yönündeki açıklamaya da değinen Taranoğlu, bunun yanlış olduğunu söyledi.

Ormanları korumanın Anayasa’ya göre devletin sorumluluğunda olduğunu hatırlatan Taranoğlu, “Sen ormanı söndürememişsin, köylünün evi yanmış. Onun su ne. Trafik kazasında bile zararı 8’de 8 kusurlu olan karşılıyor. Burada kusurlu olan devlet… Köylüye ev parasız yapılmalı. Ayrıca köylü yanan evinin yerine istiyorsa oraya, aynı planda istiyorsa o planda yapılmalıdır. Köylü başka yere gitmek istemez, orada hatıraları vardır, ahırı vardır, bahçesi vardır. Köylüye kredi karşılığında ev yapılacağı açıklaması geri alınmalıdır.”

YANGINLAR İÇİN AFAD ÇATISI ALTINDA YENİ BİR YAPILANMA

Bu yıl yaşanan yangınlarda edinilen tecrübelerin değerlendirilmesi gerektiğini ve buna göre önlemler alınması gerektiğini dile getiren Taranoğlu, şunları kaydetti:

“Öncelikle Türkiye’nin Yangın Konsepti tarif edilmeli. Orman yangını var, kimyasal yangınlar var, TÜPRAŞ gibi kurumların yaşadığı yangınlar var, deniz yangınları var.  Tüm bu yangınlara karşı AFAD çatısı altında yeni bir yapılanma oluşturulmalı. Şimdi sen Orman Bakanlığı’na uçak al dersen, Bakanlık aldığı uçağı üç ay, temmuz-ağustos-eylül aylarında kullanacak. Bilemedin 3,5 ay... Uçak 8 ay yatacak. Yattığı zaman malzeme yorgunluğu oluyor, uçakların belli rutinde uçması lazım. Uçak aldığında pilot da alacaksın, bir pilot yetmez, onun bakımını yapacak ekibini kuracaksın. Nasıl karşılanacak bu?

Ama bu hizmetleri bir yerde toplarsan, bana AFAD çatısı altında olması mantıklı geliyor. Yarı özel sektör, yarı kamu ortaklığı da olabilir. Tarım Bakanlığı da katılabilir, havadan ilaçlama yapılabilir belki...

Bu yapılanma tüm yangın çeşitlerine karşı önlem alacak şekilde örgütlenir ve otorite olur.”

CUMHURBAŞKANI EL KOYMALI

Kamuoyunda yanan ormanlık alanların imara açılacağı yönünde şüpheler oluştuğuna da dikkati çeken Taranoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben Orman bakanı iken bütün yanan yerlerin resmini çektim. Seneye aynı yerlere gittim yeni halini çektim, ikisini yan yana koydum kitap yaptım. Satılacak falan denilmişti. “Bunu satacak adamın alnını karışlarım” dedim. Satılacak diyenlere bu kitabı yolladım, seneye tekrar göndereceğimi söyledim.

Bu kuşkuları gidermek için, bugün de öyle yapılmalı. Bence Cumhurbaşkanı olaya el koymalı, yanan yerlerin resmini dronla çektirmeli. Bir yıl sonra bu tekrarlamalı. Taahhüdü Cumhurbaşkanı vermeli ve bu konuyu kapatmalı.”

ORMAN KÖYLERİNİN KORUNMASI

“Bu yangından sonra anlaşıldı ki çam ormanı çok süratli yanıyor. Meşe bu kadar kolay yanmaz. Eski bir Orman Bakanı olarak diyorum ki, orman içindeki meskun mahallerin etrafını 500 metrelik genişliğinde zeytin dikelim. Kozalaklar olmadığı için yangın yayılmaz. Köyleri kurtarmış oluruz. Ürün olduğu için Valiliğe bırakılır, Hem yangına karşı korunmuş olur, hem yeşillik sağlanır.”